Hasan Rüştü (1869) yılı Ermenek’te doğdu. Babası Tolmedrese’de müderrislik ve mütevellilik yapan bilgin İsmail hakkıdır. Anası yönünden Müftü oğludur. İki buçuk yaşında babası öldüğü için, dayısı Sait ve amcası Emin Efendi bakar ve okuturlar. 1885 yılında tahsili yapmak için Konya’ya, (1889) da, da okuması için İstanbul’a gönderirler. Mülkiye mektebine girer. Mezun olmaya bir ay kala istiptada döneminde, padişah Abdülhamit’e yazdığı şiirinden dolayı hapsedilir. Bu sebeble vali olamaz. Hapiste birkaç yıl yattıktan sonra, Ermenek’te oturmaya mecbur edilir. Tolmedrese de öğretmenlik yapar. Halkı aydınlatır. Devamlı şiir yazar. Babalık gazetesinde yayınlar.
Bir müddet sonra gizlice İstanbul’a gelir. Şair eski arkadaşları ile toplantılar yaparken yakalanıp hapse atılır. Bir süre sonra İzmir’e sürgüne gönderilir. Kaymakam hiciv şairi Eşref gibi yeniliği savunan arkadaşlarla tanışır. Yazdığı şiirlerin çoğu bestelenir. “Sana dil verdim ise yıkta harabetmi dedim” gibi.
Devamlı edebiyat, tarih ve felsefe ile uğraşan Hasan Rüştü 1908 Meşrutiyet ilan edilince hürriyetine kavuşur. Midilli adasına edebiyat Muallimi olarak atanır. Daha sonra Akhisar, Alacahisar buradan Konya lisesi edebiyat ve felsefe öğretmenliğine atanır. İmam hatip ve kız muallim okullarında görev yapar.
Konya’ya vali olarak gelen sınıf arkadaşı Vali İzzet Bey (1928) yılında Müze Müdür Yardımcılığına tayin eder.
Doğu edebiyatına tamamen hakim olan Hasan Rüştü, Türkçe Farsça,Fransızca’yı ana dili gibi konuşur Edebiyat tarih ve felsefe ilminde de alim,bilgin aranan bir şairdir. 1 Ağustos 1934’te emekli olur. 1936 yılında “Konya Memleket Hastanesi” nde zatüreden ölür. Ruhu şad olsun…
Kaymakam şair Eşref Hasan Rüştü için şu dizeleri dillendirir.
“Yıkılmaya pek çok çalıştı rüzgar,
Etti Mevlana, himayet yıkmadı,
İftihar etsin vücudunla vatan
Ermenek’ten sen gibi bir gül çıkmadı.
Atatürk’ün Konya’ya ilk gelişlerinde, kendilerine saygı ile sunulan, Türklüğü ve bütün mukaddes yurdumuzu dile getiren pırlanta; Leke götürmez destanını Hasan Rüştü Atanın huzurunda doğaçlama (anında) söylemiştir.
DESTAN
Süslen düğünler yap ey Konya şehri,
Cumhurun reisi o Arslan geldi,
Beyan olunmaz dille değeri,
Vatanı kurtaran kahraman geldi.
Mustafa Kemal paşadır zairin,
İzzetle, devletle dolu her yerin,
Ulu muhafızı darü diyarın,
O hamii halku hanüman geldi.
Geldiği yerlerden gider gam, keder,
Bastığı toprakta nimetler biter,
Lale, sünbül açar coşar kevserler,
Ayağı uğurlu bir mihman geldi.
Böyle konuğa olunca konak,
İmrendiler sana her yurt, her toprak,
Ayağına yüz sür, alnın olsun ak,
Missli görülmeyen kumandan geldi.
“Hoş geldiniz, safa getirdiniz!” de,
“Toprağımda güller bitirdiniz!” de,
“Bu kutlu günleri siz verdinin!” de,
Deki “Paşam sizden bize şan geldi.”
Düşmandan öcünü alan insana,
Arzet sadakatini, düşme küfrana,
Şükran takdim için o kahramana,
Kaçırma fırsatı hoş zaman geldi.
Bu idi yanmaktan seni kurtaran,
Sana hücum eden düşmanı vuran,
Okşamak kastiyle seni yakından,
Üstüne mukaddes sabeyan geldi.
Böyle şeref, böyle neşve, böyle şan,
Vermemişti sana ne han, ne hakan,
Verdi Cumhuriyet, seadet, sâman,
Eski toprağına taze can geldi.
Ulu konuğundur Reisi Cumhur,
Bulamazsın şöyle kutlu bir huzur,
Bu paşan olmasa gelirdi Yunan
Seni eylerdi hak ile yeksan
Yakar bırakmazdı yerinde nişan
Sana varlık, baka hep ondan yana
Buyruğunu tutmak borcundur ona,
Fedakarı olmak vacibdir sana,
Her yerde, her sözde ol ondan yana,
Seni hıfzeyleyen nigehban geldi.
Veli nimetin bu zati Zişan,
Halaskarlığını unutma bir an,
Konukla, yolunda sarfet malücan,
Malını, canını kurtaran geldi.
Gözünde, başında eylesin karar,
Bağrına bastıkça eyle iftihar,
Soğukla incitme göster bir bahar,
Gözlerin bebeği kamıran geldi.
Gelmemişti sana evvel ve ahir,
Bu kadar şanlı bir ulu misafir,
Eski tabir ile dersem yeridir,
“ Gazii müşarun bilbenan geldi.”
Teceddüt fikrinin feyzü rif’ atı,
Halü istikbalin emnü rahatı,
Şu yeni zamanın bu seadeti,
O mihmandan sana armağan geldi.
Müsavatı saçan zir ile fevka,
Maksat taşımayan ihyadan başka,
Kardaşlık, babalık gösteren halka,
Tavazuu seven alişan geldi.
Büyülemek için ulu mihmanı,
Etmişti vicdanım ahdü peymanı,
Yazdım, takdim ettim şu armağanı,
Ruhumdan koparak bir destan geldi.
Tut her buyruğunu karşısında dur,
Bir can değil gelen, bir cihan geldi.
HASAN RÜŞTÜ( OKUMUŞGİL )
Hazırlayan:
MUSTAFA ERTAŞ
Gazeteci Araştırmacı Yazar
yazarmustafaertas@hotmail.com
Bir dörtlüğünde de öğrencilerine Rüştü Şöyle seslenir;
Tarzı tedrisime, beyhude kabahat bulma
Tutmadan rağbetü gayret yolunu sen oğlum
İyi dinle, iyi anla, iyi hıfzet yoksa
Hap yapıp ilmi sana yutturamam ben oğlum
HASAN RÜŞTÜ