Hey gidi koca çınar!
4 Nisan 1997’de evlatlarını yetim bırakıp, gittiğinden beri çok şey değişti…
Anlat anlat bitmez Başbuğum.
Yeri geldi militan ilan edildik, yeri geldi terörist ilan edildik, yeri geldi yüzümüze tükürdüler, vebalı ilan edildik.
Senden öğrendiğimiz devlet terbiyesinin düsturu ile sabrettik, sustuk, sineye çektik.
Sabrettikçe, bizi çok sınadılar be Başbuğum!
Sustukça, arkamızdan çok konuştular be Başbuğum!
Sineye çektikçe, çok şımardılar be Başbuğum!
*
Mustafa Ağabey, sen gittikten sonra ardından bir ağıt yaktı. “Yandı Yürekler Yandı” diye…
Yıllardır yakarız bu ağıdı ardından…
“Kurtlar puslu havada, toplandı Ankara’da. Giden heybetli çınar, milyonlarsa arkada. Yandı yürekler yandı, yağan kar ile sönmez. Milyonlar bir ağızdan diyor Başbuğlar ölmez!”
Başbuğum…
Ne yazık ki kurtlar öyle bir puslu havadaki, çakal ile kurdu ayırt edemez olduk.
Duy beni Başbuğum…
*
Bu davaya saf bir sevgiyle bağlı insanların sayısı o kadar azaldı ki.
Koltuk yarışları, ihale kapışmaları, belediyelerden çarptıkları paralarla şehrin merkezinde cafe, restoran kapışları, genel merkezde bir oda kapmak için ülkücülük maskesini yüzlerine takışları; davaya sadakatin önüne geçti başbuğum.
Ülkücü hareket denilince bu tarz kişiliklerin akla gelmesi, canımı çok acıtıyor be Başbuğum.
Bana diyorlar ki “Yıllardır bu camiada köşe yazıları yazıyorsun, hani sana bir faydaları oldu mu?”
Bilmezler ki, bu davaya halen saf duygular besleyen birisi var.
Bilmezler ki, “Ülkücü genç okumaz, yazmaz, çizmez ancak hır gür içindedir.” Algısını yıkmak isteyen bir genç var.
Bilmezler ki, bu davayı uzaklarda koruyup kollayan birisi var.
Karşılıksız sevgiyi tatmamış yüreklerin, bu sadakati anlamasını beklemiyorum. Popüler kültürlerin, rehavetine kapılanlar için dünya nimetleri haram helal fark etmez çok çeşitlidir.
Fakat ilahi adalete sırtını dayayıp, şehadet şerbetine hasret kalanlar için dünya nimeti bir hiçtir.
Duy beni Başbuğum…
*
Zor günlerin çetin yürekleri bir bir azalmaya başladı Başbuğum, bir avuç kaldık sanki.
54 yıllık, yarım asırlık bu davaya zeval gelmesin diye elini taşın altına koyanlardan başka sanki kimse kalmadı etrafımızda.
Yine de umudum baki Başbuğum.
Türkiye öyle günlerden geçti ki…
“Tamam, bu sefer bittik!” dediğimiz anda, hilal bıyıklı çocukların bir bir kendini feda etti.
2015 meskun mahal olaylarında, şehadete kavuşanlar hep hilal bıyıklı çocuklarındı…
15 Temmuz darbe girişiminde, devletin kritik noktalarını hainlere teslim etmeyenler hep hilal bıyıklı çocuklarındı…
Siyaset arenasında çakalların fink attığı zamanlarda, Türkiye’yi kopuş noktasından çevirenler hep hilal bıyıklı çocuklarındı…
Bu yüzden huzurla uyu Başbuğum…
Kimi zaman umutsuzluğa kapılsam da , her ne kadar yaralansak da , hırpalansak da senin çocukların bu ülkenin teminatı….
Tıpkı tembihlediğin gibi.
Umudumuz baki, umutsuzluk da ne ki!
Rahmet ve saygı ile anıyoruz seni…