Said-i Kürdi’nin 1876 yılında bir Türk Şehri olan Bitlis ilimizin Hizan kasabasına bağlı Nurs Köyünde dünyaya geldiği söylenir.
Hayatının ilk döneminde, siyasi alanda faaliyet gösteren Said, aşırı “kürt milliyetçisi” olarak devlete karşı bir politika savunmuştur..
Her “ayrılıkçı kürt”ün aklında olan sözde “kürd..tan projesini” hayata geçiremeyen Said-i Kürdi, yönünü İslam’a çevirir….
Hayatının ikinci döneminde İslam’a ağırlık veren Said, ilmi kariyeri ve hatta okuma yazması bile olmadığı halde, Kuran-ı Kerim-i kendi dünya görüşüne göre yorumlamış ve bu yorumlarını, kendi söylediğine göre “Nur Şakirtleri” denen yardımcılarına yazdırmıştır.. Bu yazıların toplandığı kitaplara da “Nur Risalesi” adını vermiştir. Daha sonra kendi adını da Said-i Nursi olarak değiştirir.. Artık ortada bir nurculuk akımı vardır..
Said-i (Nursi) Kürdi’nin en büyük düşmanı ulu önder ATATÜRK’tür..
Baş Komutan gazi MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün vefatından sonra, Said-i Kürdi, gelen hükümetlerden her zaman destek görmüştür… (Uzantılarının günümüzde gördüğü gibi… Bkz: irtica) Atatürk’e küçük Deccal deme cüretini gösteren Said-i Kürdi’ye göre Nur suresi kendisi için inmiştir. (Kaynak: Asayı Musa ve Zülfikar adlı risaleleri. sf:23/sf:12;İstanbul.1973)
Yaşadığı dönem içinde, Van’da Mısır’da ki El Ezher İslam Fakültesi benzerini kurmak için çalışan, Volkan Gazetesinde sözde “kürd..tanın” bağımsızlığı yolunda kışkırtıcı, tahrik ve teşvik edici yazılar yazan, 31 Mart ayaklanmasına katılan, Milli Mücadelenin zor olduğu günlerde kürt teali cemiyetinin kurucuları arasında olup Milli Birlik ve beraberliği bozmak için elinden geleni yapan Said-i Kürdi bir Türk şehrinde yani Urfa ilimizde 24 Mart 1960 yılında ölmüştür.. (Kaynak: Genel Kurmay Arşiv Daire Bşk.: Volkan gazetesinin 15 Aralık 1908 tarihli İstanbul çıkışlı baskısı sütun 4, buna mütakip ocak 3 1909, şubat 13 1909 baskılı Volkan gazeteleri.)
Bizim için şaşılacak nokta, onun şu veya bu davranışı değil, onbinlerce, belki yüzbinlerce gafil Türk gencinin, bu cahil Kürd’ün arkasından gitmesi, onun cahilâne ve hâinâne öğütlerine körü körüne boyun eğmesidir.
Rumuzat-ı Semaniye risalesinin 29 ncu mektubun ikinci makamında “MAHREMDİR” başlığı altında (Gazi Mustafa Kemal) – (İsmet) – (Fevzi) isimlerinin Kur’anı Kerimin 108 nci Suresi olan Kevser Suresinin ebced hesabı yaptığını ve 40-20 rumuzuyla (Mim=40 / Kef=20) Mustafa Kemal okuduğunu ifade ediyor.
Kitabın 106 ncı sayfasında ki ifade şöyle; “Sur-i İnna Ateyna” bana ded ki; “….Şanieke hüvelebter” cümlesi. O zındık komitesinin üç reisini gösteriyor. Ve en büyük düşman-ı Muhammed Aleyhisselam olan 1017 herif tek başı ile “Şanieke hüvelebter” dir. “1017=Gazi”
O zındık komitesinin üç reisi derken; Gazi Mustafa Kemal, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak’ı işaret ediyor.
Aşağıdaki çizelgede ayrıntılı anlatmaya çalıştım. Ayrıca konunun daha iyi anlaşılması için kitabın orijinal sayfalarına (106, 107, 108, 109 ve 110) bakınız.
Buradan anlatmaya çalıştığım şudur. Bediüzzaman Said Nursi’nin Kur’anı Kerimin ifadelerine kendi görüşlerini de sokarak, ebced hesabına göre tarih düşürmektir.
Bu hiçbir kendini ilim adamı gören kimseye yakışmaz. Rabbin bu ve bunun gibi kişilerin şerrinden ve iftiralarından korusun.
Bu araştırmayı kendi bilgilerim dâhilinde yapmış olmama rağmen, konunun hassasiyeti nedeniyle kendimi bir değil onlarca kişiye kontrol ettirdim. Hatta uzun zamandır kimseyle paylaşmadım. Ola ki bazı kişilerin iftira ediyorsun dememeleri için veya kaynağın nerede gibi akıllarına gelebilecek ön yargıları ortadan kaldırma adına kitabın sayfalarının orijinalini buradan yayınlıyorum.
Dileğim konunun uzmanlarınca tekrar gözden geçirilerek Gazi Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü ve Fevzi Çakmak gibi şahsiyetlere atılan iftiraların gerçeği yansıtmadığının bir kez daha anlaşılmasıdır.
Şerafettin GÜÇ
Araştırmacı yazar