Dede Korkut hikâyelerinde kadının tarifi dikkat çekicidir;
– Beri gelsene başımın bahtı, evim tahtı!
– Evden çıkıp yürüyende selvi boylum,
– Kurulu yaya benzer çatma kaşlım
– İkiz badem sığmayan dar ağızlım,
– Güz elmasına benzer al yanaklım,
– Kadınım, direğim, döleğim!
Manas Destanı’nda ise kadın;
– Rüzgârda saz gibi sallanan,
– Pembe yüzlü,
– Su gibi şeffaf çehreli,
– Kaz gibi uzun ve güzel boyunlu,
– İnce belli,
– Olarak tarif edilir.
Dede Korkut’ta Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı’nın eş olarak seçeceği kadında aradığı
özelliklerde de yiğitlik, ataklık ve cesaret ön plandadır:
“- Baba, ben yerimden doğrulmadan o kalkmış, ayağa dikilmiş olmalı, ben karakoç
atıma binmeden o binmiş olmalı; ben kanlı kâfir eline varmadan o varmış, bana baş
getirmiş olmalı" demektedir.
Kanlı Koca’nın buna cevabı da ilginçtir:
“- Oğul, sen kız istemezmişsin, bir cılasın bahadır istermişsin ” Anlaşılan o ki, Türk
kadını da erkeği kadar yürekli, gözü pek ve savaşçıdır ki:
“Vatan sevgisi, topraklarına bağlılık, ülkesini savunma, yiğitlik, mücadele,
askerlik” Türk insanının ortak karakterini oluşturur.
İbn Fadlan ve Gardizî gibi İslâm yazarları da Türk kadınının temiz ahlâkını söz
konusu ederler.
Marko Polo’ya göre de, Türk kadınları “bütün dünyanın en temiz ve ahlâklı
kadınlarıdır.”
Tarihte Türk kadını konusunda dikkat çekici bir diğer husus da kadın adlarıdır.
Türklerin kız çocuklarına temiz, erdemli anlamlarına gelen Hun, Sabir, Arıg, Uygur Silig,
Kazan Sılu gibi adları vermesi sebepsiz değildir.
Tu-küe ve Uygur yazıtlarında, kadının devlet idaresi içindeki rolü kesin hatlarla
bellidir. Han ya da kağan ile birlikte devletin varlığı için vazgeçilmez öneme sahiptir.
Hatunların da devlet adamları gibi eğitildiği ve yetiştirildiği bir toplumda hatunlara
da hakana verildi gibi “Bilge” unvanı verilmiştir. O dönemlerde Hatunlar da törenle tahta
oturtulmuş ve eşleri veya oğullarının yokluğunda “Terken” unvanı ile eşlerine vekâlet
vazifesini üstlenmişlerdir.
Türklerin tek kadınla yaşadıklarına dair kesin deliller olduğunu öne süren
Rasonyi’ye göre ikinci kadın için eski Türkçede Türk kökünden bir kelimeye
rastlanmamaktadır.
Şerafettin GÜÇ