Lütfi kardeşim merhaba,
Yazıma, özellikle 'bakanım' diye başlamadım zira ‘kardeş’ benim için 'bakan'dan çok daha anlamlı ve içten bir değer ifade ediyor.
Bu yazıyı yazıp yazmama konusunda 10 gündür karar vermeye çalışıyordum. Nihayetinde gerek ülkeme olan sevgimden, gerekse hemşerimiz, kardeşimiz olan sana karşı duyduğum sevgi ve saygımın bana yüklediğini düşündüğüm sorumluluk nedeniyle yazmaya karar verdim.
Bugüne kadar, gerek günlük politika ve anlık siyaset benim ilgi ve bilgi alanıma girmediği için gerekse de Ermenek’e fayda sağlayacak çalışmalarımızın ötesine geçmek, haddimi aşmak olarak anlaşılacağı için kendi sınırlarım içinde kalmaya azami özen gösterdim. Ancak geldiğimiz noktada, gerek ülkemizin, gerekse senin geleceğine ilişkin kaygılarım, hiçbir şey yapmadan, hiçbir şey söylemeden öylece izlemeyi, kendime ve değer verdiğim her şey ve herkese karşı adete bir ihanet içindeymişim gibi hissettiriyor. Bu bağlamda belki biraz haddimi aşmış olacağım, şimdiden affını rica ediyorum.
Sevgili hemşerim, kardeşim:
Kitabın ortasından girecek, son söyleyeceğimi baştan söyleyeceğim; şu anda ülkemizin, ivedilikle bir ‘KAHRAMAN”a ihtiyacı var ve görebildiğim tek makul aday da sensin.
Son bakanlık sürecini genel hatları ile, başlangıçtan bugüne hepimiz biraz gözlemledik. Seni iyi tanıdığımız için, ülkemiz adına umutlandık. Ancak diğer taraftan da maalesef yalnız kalabileceğin, elinin kolunun bağlanabileceği gibi konularında endişelenmekten de kendimizi alıkoyamadık. Ne yazık ki süreç bu endişelerimizin yersiz olmadığını ortaya çıkardı.
İşte bu yüzden bugün ülkemiz adına “KORKUSUZ BİR KAHRAMAN” şart oldu.
Geçmişimizde pek çok ekonomik kriz yaşadık. 5 Nisan kararları, Ecevit’in anayasa kitapçığı krizi vs.vs. Bu krizlerin tamamı birikmiş sorunların şok edici bir patlaması şeklinde gelişti. Ardından tüm toplum acı reçeteyi kabullenerek ikinci bir krize kadar kriz sürecini aştı. Ne var ki son yıllarda yaşadığımız ekonomik kriz ağır ağır ısınan kazandaki kurbağa misali tüm milleti müthiş bir atalet haline hapsetmiş durumda. Dolayısı ile bir sanki bir sorun yokmuş gibi, çözüm arayışı da yok.
Peki önerim nedir?
Nasıl bir kahramanlıktan söz ediyorum?
En kısa zamanda ulusal ve uluslararası basın önünde: ülkemizin ekonomik ve sosyal gerçeklerini tüm çıplaklığı ile ortaya koyup, bakanlığın döneminde yapabildiklerini ve yapamadıklarını gerekçeleri ile açıklayıp, bundan sonraki süreçte de artık umudunun kalmadığı gerekçesi ile bütün ulustan izin isteyerek görevi bıraktığını açıklaman ülkemiz ve milletimiz için gerçek bir ‘KAHRAMAN’lık olarak tarihe geçecektir. (Tabi davulun sesinin uzaktan hoş geldiği de, Timur’un filleri hikayesi de aklımda. Ama başka bir çözüme de ulaşamıyorum.)
Bu durumda çok büyük bir ekonomik kriz yaşanacaktır elbette, ama artık o günden sonra tüm ulus ve devlet aygıtı çözüm sürecini de düşünmeye ve uygulamaya başlayacaktır, tüm önceki krizlerde olduğu gibi.
Gelecekte, politikada kalmayı düşünmeyebilirsin belki, ama son yıllarda kirlenmeden kalabilmiş belki de tek politikacı olarak ülkemizin sana ihtiyacının olduğuna inanıyorum. Bu adım aynı zamanda bunu da sağlayacaktır kanaatindeyim.
Bu yazı ile haddimi aşmış olmam son derece olasıdır.
Şu anda aklınızdan ‘bu işlere karışmayan bir sen kaldıydın’ ya da ‘bu adam kendini ne zannediyor’ cümleleri geçiyor olabilir. Ama ne yapayım bazen mahallenin delisi ya da “Kral Çıplak” diye bağıran çocuk olmak farz oluyor.
Bu deliliğim ve cüretim için, yazımın başında da belirttiğim üzere affını rica eder, ailene ve ülkemize sağlıklı ve huzurlu bir gelecek dilerim.
Saygılarımla.