Atatürk'ün Türk Halkının Manevi Dünyasına Hizmetleri

Bu yazıyı özellikle mübarek   Ramazan Bayramı’na girdiğimiz şu günlerde yazıyorum. Son zamanlarda maalesef Fesli kafalılar olarak adlandırdığım Kadir Mısıroğlu sevenlerinin  Atatürk’e ve onun kurduğu cumhuriyete dinsiz yakıştırması adı altında saldırıları epey artmıştır. Nitekim, bunların en adisi de  Kadir Mısıroğlu’nun “ Keşke Yunan kazansaydı. Çünkü Yunan kazansa bizim dilimiz değişmeyecekti.”  tezidir ki ne hikmetse bu  şahsı sevenler Anadolu’nun Yunan ,İngiliz,Fransız, İtalyan işgalleri altında olduğunun ve bir o kadar da iç isyanla uğraşıldığının farkında değildir. Bunlara şunu sormak gerekir.”Yunan kazansaydı anana, bacına tecavüz eden işgalciler senin dilini mi düşünecekti?” Dahası İngiliz himayesinde çalışan Damat Ferit’in İngiliz Muhipleri Cemiyeti’yle birlikte Kuvayı Milliye ordusuna karşı topladığı paralı askerlerle ne kadar zarar verdiğidir. Bunun dışında Arap Dünyası’nın Peygamber efendimizin (s.a.v) soyundan geldiğini söyleyen Mekke Şerifi Hüseyin’in peşinden gidip İngilizlerle birlikte Osmanlı’ya karşı ayaklandığını da unutmaktadırlar. Bu sebepten Hilafetin ve Saltanatın kaldırıldığını ,  insanların manevi dünyasının özgür bırakılması gerektiğini  ve var olan İslam kültürünün  Arap kültürünün bozukluğuyla kirlendiğinin bu sebepten yeni kurulan Türk Devleti’nde inancımızın temiz Türk kültürüyle perçinlenmesi gerektiğini kavrayamamışlardır ve nitekim din tacirleri her durumda halkın saf duygularından faydalanıp  İngilizlerle kurduğu yeni işbirlikleriyle devlete kafa tutmaya devam etmiştir. İşte Asrın Lideri ve bağımsızlık savaşı veren bütün mazlum milletlerin öncüsü olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk  savaş meydanlarında emperyalizme karşı atılan tokadı, dinimizin de daha anlaşılmasına ve yeni istismarların önüne geçmeye çalışarak devam ettirmiştir. Şimdi bunları birlikte tek tek sıralayalım:
            Allah-u Teala (c.c) ,Kuran-ı Kerim’de insanlara aklını kullanmasını, dostunu ve düşmanını tanımasını, haysiyetini kavramasını; Allah’a karşı aczini idrak etmesini ve yalnızca O’nu Rab olarak tanımasını öğütler. Zaten Peygamber Efendimiz (s.a.v) de “İlim,Çin’de de olsa gidip alınız” diyerek Allah Teala’nın bu sözünü hadislerinde dile getirmiştir. Unutulmamalıdır ki Osmanlı’nın gerilemesi Atatürk yüzünden ya da İttihat Terakki’nin yönetimden değildir. Osmanlı çağa ayak uydurmadığı anda bitmeye başlamıştır. Tek tük yenilikçi başarılı sultanlar,  sadrazamlar da olsa gerileme ve duraklama dönemlerinde çıkar odaklarına ters geldiği ve bağnaz gerici yapılanmanın fazlalaşmasından dolayı pek fazla varlık gösterememiş bunun bedelini kelleriyle ödemişlerdir. Bu sebepten Laiklik ilkesi önemlidir. Ve Atatürk’e dinsiz demek iftiralardan ilkidir ; Atatürk Allah inancı olan bir lider ve mütedeyyin bir ailenin çocuğudur. Ayrıca Kuran-ı Kerimi tefsir edebilecek bir donanımı vardır. Bunu da söyleşilerinde ‘’Türk milleti sade bir dindar olmalıdır. Saltanat ve Hilafete karşı olmak dine karşı olmak demek değildir.” diye dile getirmiştir.
            İslam dini akıl dinidir. Din sadece akla hitap eder. Bu sebepten akli eksikliğini olanların dinen sorumluluğu bulunmamaktadır. Bununla ilgili Atatürk “ Din vardır ve lazımdır. İslam dini en son ve en mükemmel dindir; son din olmasının nedeni de budur. Dinime; gerçeğin kendisine nasıl inanıyorsam, öyle inanıyorum. Yanlış olan ise bu ilahı müessenin , din adına beşeri müdahalelerle dar kalıplara hapsedilmesiydi.” demiştir. Nitekim Atatürk zamanında kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı da bu yola hizmet edip halka İslam dininin inanç sistemi, ibadet şekilleri ve ahlak prensipleri konusunda halkı hutbelerle aydınlatmıştır. Çünkü Atatürk ve dönemin hükümeti , İslam aleminin din hükümlerinden uzaklaştığı için son yüzyılda mağlubiyet üzerine mağlubiyet geldiğini görmüştür. Bundan dolayıdır ki İngilizler her fırsatta yetiştirdiği cumhuriyet yanlısı gibi görünen ajanlarla Kemalizmi dinsizlik gibi göstermeye çalışmıştır. Bunlardan Armstrong’un Bozkurt  ve Moiz Kohen’in Türk’ün Yeni Amentüsü adlı  kitapları bilinen en güçlü soğutma örnekleridir ki buna Atatürk buna kendisi bile şaşırmıştır.
            Mustafa Kemal Paşa,  Kurtuluş Savaşı yıllarında  İstanbul’un işgalinin  İslam Dünyasına tecavüz olduğunu belirterek bunu yeni bir Haçlı Seferi olarak gördüğünü söylemiştir. Bunun için savaş yıllarında hatiplerin hitaplarından yararlanmış, İslami kongreler düzenlemiş, İslam Cemiyetleri organize etmiş; din adamlarına başvurmuş ve İslam ülkeleriyle anlaşmalar imzalayıp ittifaklar kurmuştur. İkinci Dünya Savaşı öncesi Afganistan, İran ve Irak ile kurulan Sadabat Paktı da bunun en güzel ve en vurucu örneklerinden biridir.
            Mustafa Kemal Paşa, işgal yıllarında Türkiye’nin ‘’İslam uyanışının merkezi” olduğunu göstermek amaçlı İki İslam Kongresi düzenlemek istemiştir. Bunların ilki İttihad-ı İslam Kongresi’dir. 1921’de Sivas’ta Libyalı Şeyh Ahmet Sunusi’nin başkanlığında düzenlenmiş TBMM hükümetinin emperyalizme karşı mücadelesi  bu uğurda savaşan bütün İslam ülkelerince desteklenmiştir. İkinci kongre ise Ankara İslam Kongresi’dir. Hazırlıklar olsa da bu kongre toplanamamış ama  TBMM ilk kongreye katılan İslam ülkeleriyle işbirliğini devam etttirmiştir. Afganistan’ın Ankara’da elçilik açması ve Hint Müslümanların Türkler için para toplayıp göndermesi de bu döneme rastlamaktadır. Mazlum milletlerdeki Müslümanlar Kuran-ı Kerim ile Atatürk’ün fotoğrafının yanyana koyarak Türkler için dua etmişlerdir.
            Atatürk’ün gözünde en büyük devrimci komutan Hz. Muhammed (s.a.v)’dir. Onun yaptığı Uhud ve Hendek savaşından feyz alıp ders çıkarmış, Çanakkale ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi gibi birçok meydan savaşında yer yer esinlenmiştir. Nitekim Halifeliğin seçimle olması Peygamber Efendimizin demokrasiye olan inancı ve arzusu sayesinde olmuştur.  Atatürk , Hz. Muhammed’e saygısını peygamber efendimizin çektiği sıkıntıları anlatarak Kurtuluş Savaşı’na emsal göstermiş; Cenab-ı Peygamber son peygamber ve kitabı Kuran-ı Kerim de kitapların en yücesi anlamına gelen hatemül enbiya ve kitabı ekmel kelimelerini kullanmıştır. Onun için  Suudilerin toplu mezar yıkma seramonisinde sıra Hz. Muhammed (s.a.v) efendimize geldiğini öğrenince Araplara telgraf çekerek olası durumun savaş nedeni olacağını söylemiştir. Bu belge de Dışişleri Bakanlığı arşivinde mevcuttur.Atatürk’ü din dışı göstermek isteyenler bu tarz belgeleri göz önünden silmek için çabalamaktadırlar.
            Mustafa Kemal Atatürk,  “ Hayatta en hakiki mürşit ilimdir,fendir.” sözünü Kuran-ı Kerim ‘in ışığında söylemiştir. Şöyle ki ;  Her şeyin var edicisi olan, yeryüzündeki değişim ve gelişimin kaynağı yüce Yaradan’ın son din olarak göndermiş olduğu İslam dininin  özü itibariyle tabiatın ve evrendeki herşeyin bütün ayrıntılarını saklayan Kuran-ı Kerim’in bilimle ters düşmeyeceğini açıklamaya çalışmış; Elmalılı Hamdi Yazır’a Kuran-ı Kerim’i tercüme ettirerek halkın İslamı tanımasını kolaylaştırmaya çalışmıştır. Burada da Fesli kafalılar , Atatürk’ü suçlayarak Kuran-ı istediği gibi anlatmak için çevirtmiştir demiştir ki bu külliyen yalandır keza  Elmalılı gibi bir din alimi bu vebalin altında girmek istemez ve bu sorumluluğun altına imza atmayacağını da bütün din alimleri bilir. Öyle ki bu tercümenin bedeli bizzat Atatürk tarafından ödenmiş olup, halka kitaplar ücretsiz dağıtılmıştır. Sonraki yıllarda basılan kitapların yine büyük oranı Atatürk tarafından masrafı karşılanmıştır.
            Atatürk birçok yabancıya göre de dini aydınlanmanın öncüsüdür. Bununla ilgili  Pakistan’ın kurucusu Muhammed Ali Cinnah Atatürk için “ Yakın doğunun Müslüman devletlerine örnek olabilecek hizmetler yapan, çağdaş İslam dünyasındaki en büyük Müslümandır.” demiştir ve eklemiştir: “Hayatımda iki büyük Müslüman bilirim. Birisi İslam dininin peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa’dır. Diğeri de İslam’ı hurafelerden temizleyen büyük lider Mustafa Kemal Paşa’dır.” Afganistan böylelikle her konuda Türkiye’yi örnek alan bir ülke ve sıkı müttefiklerimizden olmuştur.
            Atatürk din eğitimi adı altında savaştan kaçan tekke ve zaviyeleri gördüğü için Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile bu kurumları kapattırmış yerine Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı  imam hatip ve ilahiyat fakültelerini açmıştır. Halkın ilgisizliği sebebiyle bu kurumlar o dönem pek fazla rağbet görmemiş ama İsmet İnönü’nün cumhurbaşkanlığı döneminde tekrar canlandırılmıştır.
            Cumhuriyet döneminde ilk kez “ Müslüman Çocuğuna Din Dersleri” kitaplarıyla köy ilkokullarında din dersleri okutulmuştur. Radyodan  Kur’an ve mevlid okunuşunun yurt sathında ilk kez yayını da Mustafa Kemal Paşa tarafından gerçekleştirilmiştir. Atatürk Yunan işgalinden zarar görmüş camileri yer yer kendi imkanlarıyla yer yer bağış yoluyla yaptırmış ve bunu hiçbir zaman kendi siyasetine alet etmemiştir. Şovmen nutukları olmayan Atatürk’ü “ Keşke Yunan kazansaydı” diyen cahillerin eleştirmesi çok kolaydır. Ayrıca şu an Japonya’nın Tokyo şehrinde yer alan Mustafa Kemal Cami de bizzat Ata’nın kendi hayrı olup; sabah ezanının okunduğu ilk cami olarak tarihe geçmiştir.
            Balıkesir Zağnos Paşa Cami’de hutbe okuyan ve TBMM’yi Hacı Bayram Veli Cami’nde kılınan namazdan sonra kurduran Mustafa Kemal Paşa Muaviye’nin Kuran-ı Kerim’İ mızraklarının ucunda getirip Hz. Ali’ye karşı dine nasıl nifak tohumlarının ekildiğini anlatmış; hilafetin  nasıl zorla bir neslin insiyatifine geçtini sonraki süreçte olan Kerbela Savaşı ile dile getirmiştir.
            İmam-ı Azam çizgisinden giden Atatürk gerçek din adamlarının din istismarına karşı tarih boyunca mücadelelerine ve dönemlerinin baskıcı ve korku salan otoritelerine boyun eğmemelerine saygı duymuş Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi Hoca’yı her ziyaret edişinde saygıda kusur etmemiştir. Bu konuda mahcubiyetini dile getiren Börekçi’ye “ Sizlere saygı görevimizdir.” demiştir.
            Bütün bu yazdıklarımızı  özetlersek Kurtuluş Savaşı’nda emperyalizme diz çöktüren ve İslam dünyasında efsaneleşen Mustafa Kemal, günümüzde bağımsızlığın önemini unutan vatansever-dindar görünümlü ajanlar tarafından din düşmanı olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Bu durum Ortadoğu’yu kendi hegemonyasında isteyen Batı’nın BOP adlı oyunudur. 1980’den önce sağdan ve soldan bütün vatansever insanları birbirine kırdıran Batı, 1980’den sonra PKK ve Yeşil Kuşak İslam Projesi altında bu amaca hizmet etmeye devam etmektedir. Ortadoğu’da olan olaylara verilen tepkiler kınama düzeyinde olup oldukça semboliktir. Çünkü diplomatik tepki elçiyi evine gönderip ilişkileri keserek verilir. (Kıbrıs Barış Harekatı’nda garantör devlet elçilerine böyle davranılmıştır.)
            Son söz olarak ;  200 yıldır İslam Dünyası’nın hassasiyetlerini çözen Batı ,silahını buna göre bilemiş Müslüman görünen sinsi ajanlarıyla ülkemize egemen olmaya çalışmıştır. Bu sebepten Atatürk ve arkadaşları Laiklik ilkesini benimsemiş içte ve dışta din tacirlerine karşı mücadele vermiştir. Bu mücadelede bu düşüncede olan insanlar tarafından devam edecektir yalnız yönetişim kadar yaşadığımız toplum, kültür ve dini değerlerimizi iyi bilip doğru aktarmak gereklidir.

            Milli Mücadele’de Atatürk ve arkadaşlarının yanında olup o çizgide devam eden Din adamlarımıza saygıyla…
           
           
           
           
           
           

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram