Osmanlı Sultanları özellikle devletin yükselme ve duraklama evrelerinde astığım astık; kestiğim kestik bir yapıda olmuşlardır. Entelektüel birikimleri olsa da bunu genel olarak güçlerini daim kılmada kullanmışlardır. Zaten gereken dirayeti gösteremeyen sultan ise ya tahttan indirilmiş; ya boğulmuş ya da o sorumluluğu kaldıramayıp ama eceliyle ama etki altında kalıp tahttan ayrılmıştır. Bu durum Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecine girmesiyle birlikte eskisi kadar sert olmadığını kısmen söyleyebiliriz. Gerek Batılılaşma hareketleri gerekse Avrupalı devletlerin İmparatorluk üzerinde ekonomik ve kültürel hegemonyalarını artırması tetiklemesiyle Osmanlı sultanlarının yeterince tecrübe sağlamadan tahta geçtiğinden saray eşrafı gelen padişahları fazla ciddiye almadığını görmek mümkündür. Bunun en güzel örneği bana göre Sultan Abdülmecid’tir.
Sultan Abdülmecid , çok farklı karakterde olan son dört Osmanlı padişahının babalarıdır. Bir o kadar kendisi de çocuklarından ayrı karakterdedir. Sultan olan çocuklarından kimi babasını beğenmediğinden zıttı bir yönetim göstermiştir ya da eksik bulduğundan onun tarzından daha ileri seviyede davranmıştır ya da zaten ülke tamamen çöküp savaşa girdiğinden yönetecek bir imparatorluk artık kalmamıştır.
Sultan Abdülmecid genç yaşta tahta geçen padişahların sonuncusudur. Yeniçeri Ocağını kapatan ve adeta yönetimde terör estiren babası II. Mahmut’un aksine oldukça centilmen yetişmiş, Fransızcası oldukça iyi , hayata daha liberal bakan , padişahlıktan önce insan olarak .kendini benimseten bir sultan olmuştur. Bunda batı tarzı şehzade yetiştirilmesinin ilk örneği olmasının payı büyük olabilir fakat yeterince devlet tecrübesi olmadığı için genç padişahın bu durumu sarayın ve yönetiminin isteklerinin önüne geçemeyeceği ve iyi niyetinin tamamen kullanıldığı bir sultan olmasına yol açacak; hatta ölümünde ondan kötüsü olmayacaktı.
II.Mahmut’tan sonra gelen Abdülmecid sarayda mutlulukla karşılanmıştır. Özgür düşünce serbestlik akımının yansıması sarayda etkisini göstermiştir. Azınlıklar için çıkarılan Tanzimat ve Islahat Fermanları bu dönemdedir yalnız özellikle Kırım Savaşı’ndan sonra İstanbul’a gelen çok sayıdaki İngiliz ve Fransız askerlerinden dolayı saray yaşantısının şatavatı artmış ; harem harcamaları bütçede büyük yer işgal etmeye başlamıştır. Saray yönetimindeki çekişmelere kibar ,centilmen yapısından dolayı müdahale etmek istemeyen padişahın bu yönünü kullanan harem ağaları ona türlü türlü cariyeler getirerek devlet yönetimiyle ilgisini kesmeye başlamışlardır. Öyle ki alınan borçlar sefahat harcamalarına gitmeye başlamış faizler ana parayı geçmiştir. Bir de buna padişahın alkol zaafiyeti eklenince işin içinden çıkılmaz olmuştur.
Abdülmecid aslında yöneticilerini, birlikte çalıştığı gezinti yaptığı çalışanlarını dinlemeyi seven bir sultandır fakat kendi özel yaşantısına geçtiğinde zaafları disiplinine karşı galip geldiğinden konuşulanları uygulama konusunda pek düşünmeye vakit bulamamıştır. Yine de bir kamu personeli olarak bürokratlarını ziyaret etmesi çeşitli açılışlarda, eğitim hamlelerinde, sanat faaliyetlerinde görünür bir insan olmasını halkını önemseyen yapısından kaynaklı olduğunu söylemek mümkündür.
Tarihte dikkatimizi çeken bazı popüler olaylar yine bu dönemdedir. Mesela Florance Nightingale Abdülmecid döneminde ülkemize gelmiştir. Ayrıca Dolmabahçe Sarayı bu aralıkta yapılmış olup, boğazın ve Haliç’in çevresinin yer yer kasr ya da yalılarla kaplanması Abdülmecid dönemine işaret eder. Yine Osmanlı Devleti’ne “Hasta Adam” tabiri bu zamanda kullanılmıştır. İlk vapur seferleri bu zamanda olmuş olup Teşvikiye Cami ve Karakolu da bu dönemde yaptırılmıştır. Son olarak nüfus cüzdanının ilk versiyonu olan kafa kağıdı da Abdülmecid’in getirdiği yeniliklerdendir.
Abdülmecid’in kadın ve içki zaafiyeti elbette ki yıpranmasında ve genç yaşta ölmesinde önemli etkendir gibi görünse de tek başına buna bağlamak padişahın erken vefatı için doğru olmaz. Özellikle Kırım Savaşı döneminde Rus, İngiliz ve Fransız ajanlarının İstanbul’u tahriki ve kendisinin kadın-erkek eşitliği çabalarına karşılık softaların padişahı dinsiz bulmaları söylemi de kendisi epey yoran gelişmeler arasındandır. Bu arada son bir şey söylemek gerekirse Abdülmecid , Anadolu’ya gezi ve ziyaret amaçlı adımını atan ilk padişahtır. Tabi o dönemki şartlar gereği sadece Marmara Bölgesi’ni ve İzmir-Sakız adasını ziyaret edebilmiştir. Şimdi ise buralar Türkiye’nin en gelişmiş yerleri. Kim bilir bunda biraz da Abdülmecid’in buralara dokunuşu vardır.