DEVLETİN RESMİ DİLİ TÜRKÇE
Karamanoğlu Mehmet Bey günümüzden (740) yıl önce (13 Mayıs 1277) yılında yayınladığı şu fermanı ile Türkçe’yi Devletin resmi dili ilan etmiştir. “BUGÜNDEN SONRA, DİVANDA DERGAHTA, BARİGAHDA, MEYDANDA VE MECLİSTE TÜRKÇE’DEN BAŞKA DİL KULLANILMAYACAKTIR. DEFTERLER DAHİ TÜRKÇE YAZILACAKTIR” (Karamanoğlu Mehmet Bey- 13 Mayıs 1277)
Dilimiz Türkçe’yi Farsça, Arapça ile yabancı dillerin egemenliğinden, vatanımızı Moğolların boyundurluğundan kurtarmak için tarihi, ünlü fermanını yayınlamıştır. Mehmet Bey Karaman Bey’in oğludur. Balkusanda’ki türbede adı yazılıdır.
Karamanoğlu Mehmet Bey ile günümüzde de “Türkçe giderse Türkiye’de gider” diyen rahmetli Prf. Dr. Oktay Sinanoğlu’nun direnişleri boşuna değildir. Dil konusu bir milletin ölüm kalım savaşıdır. Türk ulusunu sevmek Türk dilini sevmekle başlar. Güçlü bir devlet için (dil) en büyük silahtır. Eğer ülke’nin dili başka dillerden besleniyorsa o ülkenin sadece siyaseti, ekonomisi, eğitim alanlarına da zarar vermekle kalmıyor, o ülkenin müziklerini, kültürünü, gelenek ve göreneklerini de etkiliyor. En kötüsü de kimliklerini bozuyor yozlaştırıyor.
Diller toplumlar gibi canlıdır. Ulus bilincini oluşturur. Dil ile düşünce karşılıklı etkileşim içindedir. İşte bu gerçekleri bilen, gören büyük önder Mustafa Kemal Atatürk 12.02.1932 de “Türk Dil Kurumu’nu” kurması ile dil konusu bir daha gün ışığına çıkmıştır. Bu ışık sonsuza kadar yaşayacaktır. Türk Dil Kurumu önceleri dilimizi yabancı sözcüklerden temizlemek için çok güzel çalışmalar yapmıştır. Derleme, tarama, taratma metodları ile konuşma ve yazma dilimize yeni sözcükler kazandırmıştır. Örnekler: “kuşku, doruk, ödül, gibi sözcükler derlenmiş” “konuk, görkem, evren gibi sözcükler” “tarama, uydu, göçmen, Danıştay gibi sözcüklerde türeme” “gökdelen, yer çekimi, yurtseven gibi sözcüklerde birleştirme metodu ile Türkçe sözcükler birer örnektir”
Günümüzde Türk Dil Kurumu, kuruluş amacına taban tabana, zıt, hatalı alıntılar yaparak yazım kurallarına uyacağı yerde, yazım kurallarımızı hiç dikkate almıyor. Dilimizde karşılığı bulunmayan sözcükleri yazım kurallarımıza uygun hale getireceği yerde bu kurallara nedense uymuyor. Yabancı kelimelerin kökünü esas alarak dilimizin hece yapısını bozmuyor mu. Ayrıca inceltme işareti neden kaldırılmıştır. Kâmil ismi yazılması gerekirken bugünkü gençlik Kâmil yazıyor. Kâmil diye konuşuyor. Tavuğun aşık kemiği aşık yazılıyor. Âşık ise a’nın üzerindeki “ ^ ” konularak yazılması gerekir.
Önceki yıllarda Türkiye’de Medya ve Televizyon Kurumu Türk Dil konusunda yabancı sözcükler kullanmamak için gerekli dikkati gösteriyordu, çok duyarlıydı. Bugün ise aynı duyarlılığı neden göstermiyor. Yunus Emre, Karacaoğlan, Ahmet Yesevi gibi nice düşünür ve yazarlar şairlerimiz, Türk dili ile ne güzel Türkçemizle her türlü okuyup yazabileceğini gösteren en güzel örnekler vermişlerdir. Dil konusunda yozlaşmamışlardır.
Eğer bir ülke’de dil kusurlu ise sözcükler insanların düşüncelerini iyi anlatamaz. Görevler, ödevler gereği gibi yapılmazsa töre, gelenek, görenek ve kültür bozulur. Kültür bozulunca, ahlak ve adalet yolunu şaşırır. Şaşkınlık, kargaşa içine düşen halk ne yapacağını, geleceğinin nereye varacağını bilemez. Bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli olamaz.
Bir milletin var olması, veya yok olması dile bağlıdır. Milli dil olmazsa, milli edebiyat da olmaz. Milli edebiyat olmazsa, Millet ve Devlette olmaz.
Doğrudan Doğruya
Mustafa Ertaş
Gazeteci Araştırmacı Yazar
09 Mayıs 2017 Konya