Akademik dünyada çok az kişi her yerde, ortamda ve zamanda doğru bildiklerini hiç
çekinmeden olduğu gibi söylediği, “Kral Çıplak” diyen çocuk gibi hiç fikirlerini çekinmeden
dile getiren ender insanlardan biri olduğunu yazın hayatında çok defa görülmektedir. En
aykırı görüşleri bile sonu ne olur düşüncesi olmadan ifade eden, dürüstlüğü kişiliğinin temel
taşı hâline getiren, ülkenin milli çıkarlarını her daim savunan, haksızlıkların olduğu yerde
hakkın yanında yer alan, her dönem büyük haksızlıklara uğrayıp asla yılmayan kişinin adı
Prof. Dr. Salim Cöhce’den başkası değildir. Yazın hayatı ne kadar zengin olursa olsun,
dürüstlüğü, çalışkanlığı, bağrından çıktığı milletine sevgisi ve Ermenek sevdası daima ön
planda olmuştur.
Erzurum’da Atatürk Üniversitesi’nde Doktora Öğrencisi olduğum sırada
memleketimin bilinmediğinden Karaman yerine Konyalıyım demekteyim. Zira Erzurum’un
tarihsel kişiliği Kazım Karabekir Paşa’nın bile Karamanlı olduğunu çoğunlukla bilmeyen bir
şehirdi. İşte bu ortamda Ermenek ilçesinin Atatürk Üniversitesi’nde çok bilinen bir yer
olduğunu şaşkınla karşıladım. Nasıl bir ilçenin bu kadar popüler olabileceğini düşünürken,
uzun yıllar Atatürk Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Enver Konukçu’nun öğrencisi
Salim Cöhce’nin olduğunu öğrendim. Ermenek sevgisi ve özlemini tüm üniversiteye
aşılamıştı. Burada ilk izlenimim Salim Cöhce’nin başarılı geçen öğrencilik yılları herkes
tarafından dile getirilmesiydi. Erzurum’da düzenlenen sempozyumlarda üniversiteye uzak
olmasına rağmen Hocamız Ermenek havası ve iklimine olan benzerliğinden dolayı
Palandöken dağındaki konaklama tesislerini tercih etmesi başka bir dikkat çeken özelliğiydi.
Bu arada ben de Ermenekli olduğum için içten içe gurur duymaktaydım.
Hocamızı 2013 yılında Malatya’da İnönü Üniversitesi’nde Tarih Bölüm Başkanı
olduğu zamanda hem doktora çalışmamla ilgili fikirlerini almak hem de çevremde çok
popüler olan hocamız ile tanışmak için aradığımda şahsımı davet etti. Bunda Ermenekli
olmamım çok büyük faydası vardı. Davete icabet ederken Hocamız ile tanışmak için
heyecanlıydım. İlk gördüğümde ve Hocam konuştuğunda, Malatya’da yöresel şivesiyle
Ermenekli olduğunu adeta haykırmaktaydı. Bana çok az hocanın bildiği akademik düzeyde
“PKK terör örgütü” ile ilgili geniş ve kapsamlı bilgiler sunmaktaydı. Hatta Hocamız bu
alandan ilk tez çalışmasını Nihat Ali Özcan ile kendisinin yaptırdığını dile getirdi. Bu tez
çalışmasını yaptırırken ilk defa konuyla ilgili yeni bilgiler derleyip, doğru bilinen yanlışları
ortaya çıkardıklarını ifade etti. Gerçekten de Nihat Ali Özcan’ın PKK terör örgütü adındaki
çalışması konuyu çalışacaklar için bir başvuru kaynağıydı. Bana da kendi dijital arşivinden
istediğim belgeleri alma imkanı sundu. Hocamızın her doğruyu her yerde söylemesi bazı
kesimleri rahatsız etti bundan dolayı Ergenekon Operasyonları kapsamında göz altına
alınmasına ve sorgulanmasına neden oldu. Sorgulanma sırasında da çok az kişinin fikirlerini
cesaretle söylediği gibi, yine görüşlerinin arkasında durmuş, tutuklamak için mahkeme sevk
edilmiş ancak adli kontrolle serbest bırakılmıştı. Dönem değişince Hocamızın ne yazık ki
haksız bir duruma tabii tutulduğu ortaya çıkacaktı. Bu dönemde öğrencisi olan bir arkadaşım
geçmiş olsun diye Hoca’yı aradığında; “çok yoğunsunuzdur sizi herkes aramıştır” diye
söyleyince Hocam, “kimse aramadı” şeklinde kırgınlığını belli etmiştir. Bu dünyada tek
başına kalacak olsa bile, ne pahasına olursa olsun görüşlerini her daim sansürlemeden olduğu
gibi ifade etmiştir. Bu görüşme biterken Hocam beni uğurlarken, adeta Ermenek’ten bir bahçe
gibi kendi katındaki giriş boşluğuna pembe domatesleri, biberleri ve fesleğenlerle rengarenk
bir hale getirdiğini yine şaşkınlıkla izledim. Doğrusu yeşilliklerden çok hoşlandığını anlamak
için çok zorlanmadım.
Hocamın öğrencisi olma şerefine nail olamamakla beraber çok kez telefonda
kendisiyle görüşmüştüm. 2018 yılında Ermenek ve Çevresi Sempozyumu’nda eline öpmek
için eğildiğimde mütevazi bir şekilde estağfurullah diyerek tokalaştık. Sempozyumda
Hocamız konuklarıyla bire bir ilgilenmekte ve Ermenek ile ilgili tarihsel, sosyal ve kültürel
bilgileri aktarmaktaydı. Hatta Selçuklu Otel’den Batırma yapılması konusunda ricacı olmuş
ve sempozyuma katılan konuklar Ermenek Batırığını tatma ayrıcalığına sahip olmuştu.
Hocam Malatya’da da fırsat bulduğunda üniversite odasında bile Batırık yaptığını söylemişti.
Çok hoşuma giden bir cümlesini daha nakletmeden geçemeyeceğim “Dünyanın merkezi
Ermenek aksini düşünüyorsanız ispatlayın” derdi.
Hocamı 2018 yılında yine ziyaret ettiğimde her zaman büyük bir sevgiyle yazın
hayatıyla meşguldü. Hocamızın çalışma azmini akademik dünyada hiç kimseyle
kıyaslamayacak kadar özeldi. Çalışmalarıyla çevresine ışık saçmaktaydı. Yanında
bulunduğum kısa zaman aralıklarında telefonu hiç susmaz, sürekli Hocamıza bir şeyler
sorarlar, engin fikirleriyle muhataplarına bir yol çizerdi. Hatta kendi kütüphanesinde nadir
eserleri fotokopi çekilmemesi şartıyla paylaşmaktan çekinmezdi. Türklük ile ilgili
çalışmalarıyla dikkat çeken Hocamız, hatta bu konuda basıma hazır bir kitabının odasından
çalındığını üzülerek belirtmekteydi.
Ermenek’te Zeyve Pazarı ve Tekeçatı onun için ayrı bir önemi vardı. 2019 Ağustos
ayında Zeyve’de kendisiyle yine karşılaştık ve Hocamın memleketinde olduğu için yaşadığı
mutluluğu gözlerinden anlamıştım. Tekeçatı’nda yayladan bir ev alma fikrini daha önce ifade
etmişse de uygun bir ev bulup alamamıştı. Sanırım ömrü vefa etseydi, yayladan bir ev satın
alacak ve toprakla haşır neşir olacaktı. Kurban Bayramı’nda aradığımda cevap verememişti
ama Ermenek’te olduğunu bildirmişti. 30 Ağustos Zafer Bayramı münasebetiyle attığım
mesaja özgün bir cevap daha vermişti. Burada paylaşmanın doğru olduğunu düşünmekteyim:
“ Önde yalın Kılınç Türkmen başbuğu
Ardından Oğuz’un elli bin tuğu
Altay’dan kopan bir çığı
Budur Peygamberin öğdüğü Türkler
Ya Allah Bismillah Allahuekber
Zaferler ayınızı ve Zaferler gününüzü kutlarım” şeklinde cevabının bile Hocamızın
entelektüel düzeyini, Türkçü ve İslami değerlere nasıl hassasiyet gösterdiğini anlatmak için
yeterli olacağı değerlendirilmektedir.
Hocam bu yazıları yazarken bugün öğrendiğim vefat haberiniz beni nasıl müteessir
ettiğini kelimelerle ifade etmek yetersiz ve kafiyesiz kalacaktır. Sosyal medyada sizden gelen
bu kara haber karşısında üzüntüsünü yazanlarla dolup taştığını ve sizinle ilgili anıları yazarak
yaşadıkları derin travmayı nakledenleri okuyarak, üzüntümüzün ne kadar büyük olduğunu
daha iyi anladım. Sizin bu dünyada arkada bıraktığınız on binlerce öğrenciniz sizleri her daim
yad edecektir. Bıraktığınız güzide eserlerle her zaman kendinizi hatırlatacaksınız. İnönü
Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay’ın ifade ettiği gibi Hocaların hocası Prof. Dr.
Salim Cöhce kalbimizde yaşayacaksınız.
Son söz olarak Türklük büyük ve keskin bir kalemini ve düşün adamını kaybetmiştir.
Türk Eli’nin ve Ermeneklilerin başı sağ olsun.
Dr. Uğur BAYSAL
Allah rahmet eylesin, inşaallah evrak-ı metrukesini toparlayacak öğrencileri, kültürel varisleri vardır. Yarım kalan çalışmalar, derlenip, düzenlenecek bahisler, belgeler en çok ihmale uğruyor, böyle bilim insanlarının aniden gidişlerinde. Durağı uçmağ olsun inşaallah