ERMENEK TAŞBAŞI MAHALLESİ İĞDE DİBİ SOKAK AİLE MEZARLARLARI şerafettin güç

Ermenek Taşbaşı Mahallesi’ndeki Tarihi Aile Mezarlığı ve Karamanoğulları Mirası

Ermenek Taşbaşı Mahallesi İğde Dibi Sokak’ta bulunan aile mezarları, ilçenin tarihi dokusunda önemli bir yere sahiptir. Bu tarihi mezarlık, sadece bir aile mirası değil, aynı zamanda Türk kültür tarihinin önemli bir parçasıdır.

Ermenek Taşbaşı Mahallesi Aile Mezarlıklarının Tarihi Önemi

Bu mezarlar öncelikle Hüsnü Beyler Sülalesi olarak bilinen ve soyadları GÖKSU olan aileye aittir. Sorup soruşturduğum kadarıyla yazılı kaynaklarda bulamadım. Varsa bana denk gelmedi. Hayatta kalan kişilerden biri Rabia ÖZTAŞ (kızlık soyadı GÖKSU)’tır.

Mustafa Adnan GÖKSU (vefat etti) eski bürokratlardan biridir. Buranın tapusu Rabia ÖZTAŞ adına kayıtlıdır. Bu aile, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çağırdığı ilk Konya Milletvekili Hulusi Bey’in torunlarıdır.

Ailenin Şeceresi ve Günümüzdeki Bağlantıları

Dip şeceresi:

  1. Hacı İbrahim Efendi
  2. Rıza Efendi

Rabia ÖZTAŞ hanımefendinin oğlu Ramiz ÖZTAŞ “ERÇEV” başkanlığı yapmıştır. “Keskin Color” sahibi Reşit KESKİN’in annesi de Göksu sülalesindendir. Hulusi BAHÇEEVLİ ve Selma BAHÇEEVLİ (kızlık soyadı GÖKSU) de bu aileye mensuptur.

Yukarıda bahsettiğim bilgilerde eksiklikler olabilir. Mahalleden toplayabildiğim bu kadardır. Bu aile mezarlığının neden orayı seçtikleri hakkında değişik ifadeler var. Onlara girmek istemiyorum. Mutlaka geçerli bir nedeni vardır diye tahmin ediyorum.

ERMENEK TAŞBAŞI MAHALLESİ İĞDE DİBİ SOKAK AİLE MEZARLARLARI şerafettin güç

İğde Dibi Sokak’taki Tarihi Çeşme ve Kültürel Önemi

Bahsettiğim mezarlığın tam altında, yani “İğde Dibi Sokak” içerisinde bir çeşme bulunmaktadır. Kitabesinden 1923 yılında tamir gördüğü yazılıdır. Bu çeşmenin tam karşısında ailenin evleri vardır. Bu ev şimdi tüm eski dokusu ile sökülerek yakın zamanda açılacak olan Ermenek Kent Müzesinde sergilenmek üzere depoya kaldırılmıştır.

taşbaşı mahallesi ermenek tarihi kapı

Bu bahse konu çeşmenin Karamanoğulları tarihi içerisinde önemli bir yeri olduğunu düşünenlerdenim. Çeşmenin yan duvarında, karşıdan bakış açımıza göre sağ tarafta, devşirme/tamir sırasında sonradan getirilen bir taş vardır. Bu taşın üzerinde iki tane daire içerisinde altı köşeli yıldız bulunmaktadır. Aynı ölçülerde ve konumda Ermenek Tol Medrese Rasat Havuzunda da bu altı köşeli yıldızdan bir tane vardır.

Türk Tarihinde Altı Köşeli Yıldızın Yeri

Türk tarihi içerisinde bu yıldız “Çolpan Yıldızı” olarak bilinir. O yıldızı, Anadolu’da ilk kurulan Türk devleti olan Danişmentliler’in başkenti Niksar’da, Danişment Türk mezarlığında görüyoruz. Ortalama 900 yıllık bir geçmişe sahiptir.

Anadolu Selçukluları, Artukoğulları ve İlhanlılar’ın eserlerinde bilhassa kubbelerin kilit taşlarında yer almıştır. Hazar Türkleri, Karaylar, Kırımçaklar, Karamanoğulları, Danişmentler, Kazaklar, Kıpçaklar ve Kaliz gibi Türkler bu altı köşeli yıldızı flamalarında, mezarlarında, el işlemelerinde, kapı girişlerinde, çadırlarında vs. kullanmışlardır.

O yıldızı Torosların tepesinde, Almalı-Tekkeköy‘deki Abdal Musa Dergâhının eski kapısının karşısında görüyoruz. 700 yıllık bir geçmişe sahiptir. Buralar Yahudilerin hiç bulunmadığı yerlerdir.

Türk Kültüründe Semboller ve Tarihsel Bağlantılar

İstanbul Valiliği‘nin Gülhane Parkı’na bakan kapısının üzerinde çok ilginç bir sembol bulunmaktadır. Sağa ve sola yerleştirilmiş bu semboller; bir hilal ile onun içinde bulunan dallı bir yuvarlaktan oluşmaktadır.

Bunlar; en eski Türk devletlerinden başlayarak kullanılan ve Osmanlı Devleti‘nin de sembol yaptığı “Kün-Ay” (Gün-Ay/Güneş ve Ay) piktogramıdır.

Buradaki Güneş, Gün Tanrı’yı, Ay da Ay Tanrı’yı anlatır. Kuzey Çin’deki Türklerin atası sayılan kavimlerden olan Chou halkı (MÖ 1050-249) bu “Kün-Ay”ı, çok açık biçimde devlet ve evren sembolü olarak kullanmıştır. Türk bayrağı da işte bu Chou ön Türk kavminin bayrağının devamından ibarettir.

Osmanlılar da bunu kullanmışlardır. Topkapı Sarayı‘nda da karşımıza çıkar. Özellikle de padişahın yaşadığı 3. Avluya geçiş kapısı Babüssaade üstünde yer alan 500 yıllık altın gün-ay sembolü pek dikkat çekicidir. Ne yazık ki Osmanlılarla ilgili çalışan tarihçilerimiz bile bunun ne olduğunu anlayacak durumda değillerdir.

Altı Köşeli Yıldızın Tarihsel Kökenleri

Bu konu Barbaros Hayreddin Paşa Sancağı, 6 köşeli yıldız, Sion yıldızı, Yahudi ve Mason sembolü, Mühr-i Süleyman, Hz. Süleyman’ın mührü, Candaroğulları beyliği bayrağı, Teke Beyliği Sancağı, Karamanoğulları beyliği bayrağı, Hz. Davud mührü, Hz. Hızır sembolü gibi pek çok farklı isimle anılmaktadır. Halkımızın büyük bir kısmı bunu bilmiyor. Hemen Yahudi ve Masonların bayrağı, simgesi deyip işin içinden çıkılıyor.

Bu sembolü Hz. Süleyman haricinde Hz. Davud (as) ve Hz. Hızır (as) da kullanmıştır.

Antalya ve çevresine yerleşen Teke Türkmenlerinden dolayı bu bölgenin adı Teke Sancağı olarak isimlendirilmiş ve 14 Mayıs 1373‘te Teke Beyi Mehmet Bey, Antalya burçlarına beyaz zemin üzerine kırmızı altı köşeli yıldız ve uçlarında Müslüman Türk’leri de betimleyen altı adet hilal ekleyerek ve bayrak ucunda kutsallığı ve göksel ışığı betimleyen çift şerit eklenmiş Hazar Bayrağı‘nı asmıştır.

Altı Köşeli Yıldızın Evrensel Sembolizmi

Dogonlar‘a göre “Sular’ın Efendisi”, Sirius ile ilişkilendirilen O’nommo‘dur, insanları gözetmektedir. Nommo gibi, Sümer Enki‘si ya da Ea‘sı da sulardadır, balık kuyruğuyla tasvir edilir ve Oannes ile ilişkilendirilir. Eski Mısırlılar‘a göre, ırmaklara, denize ve rüzgârlara hükmeden, tüm suların ilahesi İsis‘tir. Galyalılar‘a göre göksel sular ilahların oturduğu yerdir. Spiritüel aydınlanmaya ulaşan inisiyeler, “aşağı suları”ı aşmakla kalmaz, “yukarı sular”la da çeşitli derecelerde irtibat kurarlar.

Toprak Ana deyimi birçok dilde vardır, diğer adı “Gaia” dır. Tevrat, İncil, Kur’an, eski Mısır, eski İran, Maya, Çin, Dogon tradisyonlarında insanın atası topraktan yoğrularak meydana gelmiştir. Toprak maddeyi, ruha kıyasla fiziksel bedeni simgeler.

Sioux Kızılderilileri kozmik topraktan yapılan atanın gönderilişini şöyle anlatır: “Fırlattı bir yıldızdan, yoğurulan bu ilk Dakota’yı ve seyretti düşüşünü karanlığın içinden geçerek yumuşak toprağa konana dek.

Gökyüzü sembolü Su ile Yeryüzü sembolü toprakın, astrolojik olarak oluşturduğu bu ikili üçgen oluşumu Göklerin Semavi ve yüksek tesirlerinin, Yeryüzünün katı toprak tesirleriyle iç içe geçeceğini haber veriyor. Toprağın yani maddenin, Göklerin tesirleriyle yıkanacağını, arınacağını anlatıyor. Göksel üçgenin yeryüzü üçgeni ile kurduğu bu bütünlüğe sembol dilinde Gökyüzü ile Yeryüzü‘nün evliliği, birliği ve bütünlüğü adı da verilir ki, Davud’un Yıldızının bir başka açılımı bu anlam ile bütünleşmektedir.

Heksagram, Mühr-ü Süleyman, Süleyman’ın Mühürü, Davut’un yıldızı gibi değişik adlar altında bilinen altı uçlu yıldız kadim uygarlıklarca kullanılmış bir semboldür. İki eşkenar üçgenden birinin ucu aşağı, diğerinin ucu yukarı bakacak ve altı köşeli yıldız oluşturacak biçimde üst üste konulmasından oluşan bu sembole Babil, Maya, Toltek, Orta Amerika, Hinduizm, Pueblo Kızılderilileri tradisyonlarında rastlanmasının yanı sıra İdil Ural bölgesindeki Ön-Türklere ait eserlerde ve Alpler‘de de rastlanmıştır.

Sembolün Felsefi ve Mistik Yorumları

James Churcward‘a göre sembolün kökeni yitik Mu Uygarlığıdır. Bu sembolü kullanan Uygur Türkleri yoluyla aktarıldığı düşünülmektedir. Sembol Mu kıtasında Mu Kozmogonik diyagramının bir parçası olarak kullanılmaktaydı.

Selçuklular‘da örnekleri bolca görülen bu sembol Hint‘te Şiva ve Şakti‘nin birliğini veya evlenmesini temsil eder. Batı Okültizmine göre; evolüsyon-envolüsyon ilkesini ve karşıt güçlerin ahenkli birliğini yani androjenliği ifade eder.

Carl Gustave Yung, sembolü bireysel ve nesnel âlem ile bireysel ve nesnel olmayan âlem yani görünen ve görünmeyen âlemin iç içeliği olarak yorumlar. Teozoflara göre sembol, ruh ve madde, doğum ve ölüm, Yer ve Gök düalitelerini ve yedi sayısını temsil eder, merkezi de bir sayısıdır.

Rene Guenon‘a göre ters eşkenar üçgen tradisyonlarda genellikle, Sanskrit dilinde “Avalokiteshwara” terimiyle ifade edilen “iniş”i, Semavi etkinliğin inişini, Yukarı’dan aşağı olan akışı ifade eder. Yani ters üçgen tesirin semavi âlemden yeryüzüne, insanlara inişini ifade eder.

Hermetika adıyla da bilinen Zümrüt Tabletlerdeki, “Aşağıda ne varsa Yukarıdaki gibidir ve Yukarıda ne varsa aşağıdaki gibidir” sözünün biçimsel ifadesidir. Bu söz, kısaca iki âlem arasında pek çok konuda benzerlik olduğunu yani yeryüzünün semavi âlemin bir tür yansıması olduğunu, “görünmeyen âlemdeki pek çok yasa ve ilkenin “görünen âlem” de, âlemimize özgü biçimlerde tezahür etmiş bulunduğunu ifade eder.

Tarihi Çeşmenin Korunması İçin Acil Çağrı

İşin özeti ve sonucunu şu şekilde bağlamak istiyorum:

Yukarıda epeyce kaynaklardan derleyebildiğim kadarıyla bahse konu yerde ki çeşmede bulunan Davut Yıldızı diye tabir edilen, (Halkın çok kullandığı deyim) bu yıldızın ve çeşmenin yakın zamanda yıkılacağı kanaatindeyim.

Çeşmenin üzerinde bulunan sumak ağaçları ve diğer ağaçların kökleri bu tarihi çeşmenin tüm taşların yerini oynatmaya başlamıştır. Geçmiş yıllarda bu konuyu yerel yönetim idarecilerine sözlü duyurmuştum. Görüyorum ki; “su akar, yazı kalır“. Verilen sözlerde her nedense unutuluyor. Bu olmasın istiyorum. Buradan bir kez daha yerel yönetimin yetkililerini uyarıyorum. Ağaçları budamakla bu iş olmaz. İlçe Ziraat Müdürlüğünün kontrolü altında bu ağaçların oradan sökülerek bir başka yere taşınması gerek. Yoksa ağaç kökleri tarihi yok edecektir.

Şerafettin GÜÇ

“Ermenek Taşbaşı Mahallesi’ndeki Tarihi Aile Mezarlığı ve Karamanoğulları Mirası” üzerine 9 yorum

  1. İstediğiniz kadar konunun önemini anlatmaya çalışın. İnsanın içinde olacak tarihine sahip çıkma duygusu. Hocam gayretlerinizi biliyoruz ve tebrik ediyoruz. Tek başına bir ordu gibisiniz. Celal Şahin Em. Öğrt.

    Yanıtla
  2. Tarihine sahip çıkmayana nasıl anlatabilirsiniz ki. Yazılarınızın takipçisiyiz ve bölgenin tanıtımı için uğraşlarınız daim olsun. Yaptıklarını görüyoruz.

    Yanıtla
  3. Aman hocam şimdi ağaçları yok ediyorlar diye hakkınızda konuşmaya başlarlar. Bırakın tarihi dokuya zarar veriyor ise versin. Milletin umurunda mı. Sizden önce mahalleli sahip çıkması gerek. Belediyeden bir şey istemeye gelmez. Duyarlılığınız mutlaka dikkate alınmalı.

    Yanıtla
  4. Makaleyi okuyunca, bu konudaki eksikliğimi gördüm işin doğrusu. Çeşmenin yerini biliyordum, mezarlardan haberim yoktu nedense.

    Yanıtla
  5. Makale öncelikle her zaman ki bilgi yüklü. Bunun yanında çeşme ve mezarlar konusu öne çıkmış. Tarihi miras yok olacak. Bu kadar duyarsız olamaz belediye yetkileri. Kanunen mezarlar belediye uhdesinde. Çeşmenin tüm taşları kodlanıp/numara verilip sağlamlaştırılması gerek.

    Yanıtla
  6. Hayret yani; taşların arasından çıkan ağaç köklerini görmüyorlarsa veya görmezden mi geliniyorsa düşünmek lazım.

    Yanıtla

Yorum yapın