Kurtuluş Savaşında Ermenek’te Yaşananlar
11. bölüm
Perşembe günü Mutasarrıf Bey ve beraberindekiler Gülnar üzerinden Silifke’ye hareket
ettiler.
Mut’tan gelen askeri ve mülki heyet ise iki gün daha kalıp cumartesi günü hareket ettiler.
Mutasarrıf Bey Ermenek’te iken Başdereli Aslan İsmail oğlu Mehmet’in mahkemede
yargılaması yapılıp asılarak idamına hükmedilmişti.
Ankara’da Millet Meclisince onaylanmak üzere telgrafla izin istenerek onaylandıktan sonra
cumartesi günü telgrafla bildirilmiş ve aynı gün Aslan İsmail oğlu Mehmet’i asarak idam
ettiler.
Mahkeme diğer sanıklar hakkında tahkikata başladı. İlk tahkikat ve soruşturma kaymakam
bey huzurunda bir heyet tarafından yapıldı. Tutanaklarını peyderpey mahkemeye verdiler.
Milli Meclis daha önce firarları sırasında halka zulüm ve saldırıda bulunan jandarma
erlerinden bazılarını çıkarıp yeniden jandarma kaydettiler.
Nevahi’nin Başdere’den ve diğer köylerinden mavzer tüfeği olan ve jandarma olmaya layık
delikanlılar jandarma kaydedilerek köylerden, aşiretten mavzer tüfeği bulunanları çağırıp
kimisi bedeli verilerek ve kimisi de bedelsiz alınır. Kasabanın zenginleri köylere birer mavzer
tüfeği veya her tüfek bedeli olarak atmış lira yarım tüfek bedeli otuz lira duruma göre bir
meblağ tevzi ve tahsil eylediler.
Yirmi kadar mavzer ve fişek için Karaman’a bedeli gönderilip yüzü aşkın silahlı asker ve
jandarma birliği teşekkül ettirildikten sonra 20 nefer Keben başına, 20 – 30 nefer Kilise önü
(kirsönü) taraflarına karakol noktaları konulup gece gündüz nöbet tutularak ve kasaba içini
(Ermenek merkezi) devriye çıkarılarak 30 – 40 gün korumada tuttular.
Tahkikatta asilere iştirak ederek ve asilerin Ermenek’e gelmelerini teşvik ve destek vererek
çete başlık edenlerden Halimiye / Tepebaşı köyünden Celal Keya’nın Hacı Ahmet’in oğulları
Mevlit ve ihtiyat zabitlerinden biraderi Emin Gargara’da toplandıkları sırada: ben
başkomutanım, diye bağırarak geceden yetmiş seksen silahlı ve silahsız adamla Keben başına
geldiği ve asilere katılmaları için ahaliye teşviklerde bulundukları anlaşılmıştır.
Dindebol köyünden Bolay’lı Hacı Ahmet efendi … ve diğer köylerden bazı ileri gelenlerin de
sanıklık halleri, Anamurlu Bahşiş Aşiretinden Gerceli Kasabın, Kerim Keya aşiretinin bazıları
teşviklerde bulunduğu ve oğullarıyla komşularından on beş yirmi kişinin silahlı olarak iştirak
ettirildiği tahkikatta ortaya çıkmıştır.
Ermenek tarafınca jandarma kuvveti ziyadeleşip kaymakam İbrahim Fehmi Bey gayretli
güçlü icraatı neticesinde adı geçen Kerim Keya Barcından sahile inerken Ermenek civarından
geçmeğe cesaret edemeyip Gödüre deresi tarafına çayır yakasından Anamur yaylasına
vardığında Dindebol köyünde bulunan ağırlık buğday ve tuzunu getirmek üzere develerinin
başlarına kardeşlerinden koyarak gönderip getirmek üzere iken hükümet haber almış ve
jandarmalarla yoldan çevirip develeriyle yüklerini hıyanet-i vataniye (vatan hainliği) kanunu
gereği zabıt ve müsadere edip on bir deve üç eşek bir kısrak yükleri olan olan buğday ve tuz
açık artırmayla satılıp bedeli asilerin saldırıları sırasında eşyaları ve malları gasp edilen ve
telef olmuş mağdur yakınlarına verilmek üzere Kuva-yı milliye sandığına devredilmiştir.
Ermenek olaylarından birkaç gün sonra Nadire köyünden onu aşkın silahlı Anamur tarafına
gidecekleri, kendilerine davar almak üzere gittikleri rivayet edilmişti. Bunların içlerinde
Konya işgalinde iki gün vali vekaletinde bulunan Mustafa Bey zade ve Mazlum zade,
fabrikacı Hacı Osman ve Sabit Efendi namında üç adam bulunduğu, yakalanmaları için titizlik
gösterildiği, her kim kim yakalarsa kişi başı bin lira verileceğini Konya vilayetinden ilan
ettiler ve adı geçen kişiler Anamur’la Alanya arasına gittikleri ve orada bulundukları rivayet
olunup Anamur ve Alanya kaymakamlarına Ermenek hükümetinden malumat vermişlerdir.
Ermenek’ten bozulup kaçan asiler ve reisleri ile Konya, Karaman, Bozkır, Seydişehir ve
Beyşehir kazalarından asi ve reisleri firar edebilen ve Aladağ nahiyesinden asilere katılıp
kaçanlar Aladağ köylerinde toplanarak rivayete göre üç yüzü aşkın asinin Ermenek veya Mut
yoluyla Silifke’ye hücum edecekleri söylenince Ermenek Milli Meclisi bir kat daha kuvveti
ziyadeleştirmeye çalışıyordu.
Ermenek jandarma kumandanlığına tayin edilen ve Konya’dan hareket eden mülazim /
teğmen, yolların korkulu bulunmasından dolayı yirmi kadar jandarma neferinin Karamanda
bulundurulması için telgraf çekmiş Karamandan celp edilecek silahlar ve fişekler için silahsız
22 nefer gönderilmesi, dönüşlerinde silahları da beraber götürmek ve gelecek mülazimin
maiyetinde bulunacakları emir verilmiş bu suretle gitmişler idi.
Asilerin Mut’a saldıracakları rivayeti doğrulanınca Mut, Ermenek’ten kuvvet talebinde
bulunmuştur.
O sırada Mut yoluyla Karaman’a sevk olunan 30 nefer askerin muhafazasına 6 jandarma dahi
gitmişti. Adı geçen askerle jandarmaların Karaman’dan hareket eden mülazim mahiyetindeki
kuvvetin Mut’ta kalıp Mut kuvvetine iştirak eylemeleri için kaymakamlıktan kumandana
telgrafla emir verilmişti.
Mut kuvveti ve erkânı Ermenek askeri ve kuvvetiyle Kıravga (Mut Göksu) üzerine hareket
ederler. Aladağ’da toplanan asileri Kuva-yı milliye Rafet Bey namında bir miralay / albay
beraberinde 600 kuvvetle takip ediyordu.
Aladağ’ın yukarı köylerinde barınamayıp Kızılalan ve civarı köylerine gelerek Kıravga’dan
Mut yoluyla Mersin’e sıvışmak mecburiyetinde kaldıkları anlaşılıyor ki Muttan hareket eden
kuvvet gelecekleri yolu tuttuğundan on beş teşrin-i sani sene 1336’da / 15 Kasım 1920 günü
Kızılalan yaylasından Kıravga yaylası Gültepe arasından DeğirmenlikYaylası Beci (Mut
Çamlıca) güzlesinden çaya inip çaydan geçerek Kırk Yalan köyünden Zeyne’nin (Gülnar) Öz
köyünden tekrar çaydan geçerek Sarı Kavak tarafına Silifke’nin Mara adlı nahiyesi
yakınından Karataş tarafına ve oradan da Mersin’e gittikleri Mersin ile İçel arasında bulunan
Kuva-yı milliye askerlerinden iki nöbetçiye tesadüf ederler.
(DEVAMI VAR)
Kaynak: Remzi ve Mehmet Tüzün’ün babaları Ermenekli Hüseyin Ağanın (Tüzün) tuttuğu
notlar.
Belgeler: Osmanlıca olarak Dr. Alaeddin Atalık’ın babası merhum Vacit Atalık
Sadeleştiren: ا ب ج ile ABC arasında köprü, Arşiv uzmanı – Gazeteci – Yazar: Mükremin
Kızılca