Nevzat Karpuzcu Kimdir?

0
Nevzat Karpuzcu Kimdir?

DOĞDUĞU YILLARDA ÜLKEMİZİN VE ERMENEK'İN GENEL DURUMU
""

Nevzat Bey, hayata gözlerini açtığında
(1932),Cumhurbaşkanımız Gazi M. Kemal Atatürk ve
Başbakanımız İsmet İnönü’dür. Henüz daha Atatürk ve
İnönü soyadını almamışlardır. Toplumsal, ekonomik ve
kültürel devrimlerin hızla emin adımlarla yapıldığı yıllardır.
Ülkemiz, Nevzat Karpuzcu’nun da babasının fiilen katılmış
olduğu uzun süreli ve çok büyük savaşlardan çıkalı on yıl
olmuş, ülke yorgun ve bitkindir. Altı yaş üstü okuma yazma
oranı % 9,5’larda, nüfusumuz ise 16 milyon 171.665 kişi
civarındadır. Yöneticilerimiz yokluklarla, kıtlıklarla,
hastalıklarla mücadele etme gayreti içindedir. Halkımız
heyecanlı ve yoklukları ve engelleri kırma azim ve kararlığı
içindedirler. Genç Cumhuriyetin liderleri,yeni Başkent
yaptıkları Ankara’da devletimizi siyasi, ekonomik ve
kültürel yönden güçlendirmek için büyük değişim ve
dönüşüm seferberliği içindedirler. Kapitülasyonların verdiği tahribatı düzeltmek ve ekonomiyi ayağa
kaldırmak için eğitime önem vermekte ve gelecekte ülke kalkınmasında rol alacak gençler yetiştirmek
için Avrupa’ya sınırlı sayıda yetenekli öğrenciler göndermektedirler.
Ülkemizde artık savaş için değil kalkınma, toplumun refahı için seferberlik başlamış, ilk beş yıllık plan
hazırlıklarının başladığı, Etibank, Sümerbank, SEKA ve Şeker fabrikalarının kurulduğu, demir ağlarla
Anadolu’nun bir baştan diğer başa örülmeye çalışıldığı yıllardır. Teknik alet ve edevat yok denecek
kadar az ve ilkeldir.Ne yapılıyorsa insan (kas) gücü ile yapılmakta ve ilerleme azmi ve umudu her
alanda Cumhuriyeti yönetenlerde ve halkta yeşermektedir. Avrupa hızla takip edilmekte ve
makineleşmeye ve teknolojiye gidilmektedir.
Bütün imkânsızlıkların, yoklukların yaşandığı ve koca bir imparatorluğun yıkıldığı ve yeni bir devletin
kurulduğu ilk yıllardır. Nevzat Bey’in doğduğu kent olan Ermenek’in büyük kentlere arabaların
geçeceği kadar yol bağlantısı yoktur. Zaten motorlu taşıtlar da o dönem büyük kentlerde bile yok
denecek kadar azdır. Ermenek’in; Karaman, Konya, Mersin, Alanya’ya bağlantı yolları atların,
katırların ve deve kervanlarının geçeceği genişliktedir. Diyebiliriz ki Taşeli Coğrafyasında arazi çok
engebeli ve dağlık olduğundan hayvanların ayaklarını basacak düzgün bir zemin bile bulmak zordur.
Ermenek bir üretim merkezidir. Dışarıdan gaz, tuz,pamuk ve buğday alır. Dışarıya Göksu yolu ile
Orman İdaresi’nin kontrolünde kereste satar. İşlenmiş deri, ayakkabı, yabani hayvan
derileri,fasulye,kuru üzüm,ceviz içi, hekim eriği gibi ihtiyaç fazlası ürünlerini katır, at, deve sırtlarında
büyük kentlere ulaştırmaya çalışır. Yalnız şimdi Ermenek Baraj Gölü’nün bulunduğu Göksu Vadisi’nde
bulunan Ermenek Çayı üzerinden, doğal su yolu ile Ermenek çam ormanlarından kesilen tomrukların
Silifke’ye taşınarak oradan da deniz yolu ile dış ülkelere sevk edildiğini söylemeliyiz.
Nevzat Bey’in doğduğu yıllarda telefon, araba yoktur. Ermenek’te kapalı ekonominin egemen olduğu
bir dönemdir diyebiliriz. Ermenek’in diğer büyük kentlere iletişim bağlantısı telgrafla yapılmaktadır.
Ulaşım aracı olarak da at, deve ve katır gibi binek hayvanlarından yararlanılmaktadır.
Ermenek konum itibari ile tren ve deniz yoluna oldukça uzaktadır. Trenle bağlantısı Karaman’dan,
Kaşınhanı’ndan; denizle olan bağlantısı ise Taşucu, Anamur, Gazipaşa ve Alanya’dan sağlanmaktadır.

Nevzat Bey doğduğunda Cumhuriyet dokuz yaşındadır. O Cumhuriyet’in dinamizmi ile büyümüş ve
eğitilmiş bir başarılı, yenilikçi müteşebbistir. Almış olduğu eğitimle, yaptığı iş, yarattığı markalar
(Selçuk Ecza Deposu, Nevzat Ecza Deposu, DOĞADAN Sağlık Çayları, DROGSAN İlaç Üretim Şirketi) kendi içinde uyumluluk gösterir.

""

NEVZAT KARPUZCUNUN ÇOCUKLUK YILLARI

Yazı serimizin birinci bölümünde babasının ve annesinin
kimliğini ve doğum yeri ve tarihini yazmıştık. Nevzat
Bey’in çocukluğu Ermenek Susaklı Mahallesinde
geçer,Ermenek, doğal kaynak suyu bol, gürül gürül akan
dereleri ve çeşmeleri bol eski bir kent. Kentin merkezinde
suyun çevre mekanlara dağıtıldığı merkez konumundaki
yer Susaklı Mahallesi’dir, bu nedenle suyun dağıtıldığı
taksim edildiği yer anlamına gelen susaktan adını alır. Bu
nedenle mahalleye Susaklı adı verildiği söylenir. Mahalle
arkadaşları: Okul Oğuz (Emekli Yargıtay Üyesi), Alibahat
Oğuz (Okul’un ağabeyi ), Sabahattin Yalman, Selahattin
Yalman, Mustafa Kaynar’dır. Bu bölümde, çocukluğunu,
eğitimini, askerlik yıllarını ve sonraki yıllara olan
yansımasını yazacağız. Onun doğduğu yıllarda Ermenek’te
iki tane ilkokul vardır. Birisi Yukarı Çarşı denilen yerde
Sakarya İlkokulu, diğeri ise Aşağı Çarşı’ya yakın bugünkü
hal binasının bulunduğu yerde yeni belediye binasının
tam karşısındaki Merkez İlkokulu’dur.Bu okulların ikisi de
şimdi yoktur, yerine başka binalar yapılmıştır. Nevzat Bey
Susaklı Mahallesi’nde oturduklarından Merkez İlkokulu’na gider. Hatırlayabildiği kadarı ile ilkokul
arkadaşları: Muzaffer Pınar, Muammer Cebeci, Ali Ünüvar, Mehmet Dölek, Hatice (Soylu )Karadeniz,
Müfide Özkan’dır.İlkokulun 1., 2. ve 3. sınıfında öğretmenleri Emin Bahçevli, 4. sınıfta Osman
Kıcıman, 5. sınıfta ise Ulvi Çetin’dir. Başöğretmenleri ise Ata Gür’dü. Bu okul evlerine de çok uzak
sayılmaz,ahşap bir binadır.
Nevzat Bey’in babası Mustafa Karpuzcu aydın bir kimsedir, çocuklarının okuması onun birinci
planda hedefidir. Bu nedenle ilkokulu bitiren Nevzat’ı, 1943 yılında Konya Lisesi’ne gönderir. Liseye
giderken ara tatillerde ve yaz tatillerinde eve ya da okula dönerken üç günlük yolu katır sırtında
gidebildiklerini hatırlatmakta fayda var. Bununla ilgili Nevzat Bey’in anlattığı şöyle bir anısı var:
“Okuldan ve derslerden büyük zevk almakla birlikte, ailemden ve memleketimden ilk defa ayrılmış
olmamdan kaynaklanan memleket hasreti bende dayanılmaz boyutlara ulaşıyor. O yıl Cumhuriyetin
20. Kuruluş yıl dönümü. Öğrenciler arasında bu vesile ile okulların 20 gün tatil edileceği yolunda
söylenti yayılıyor. Ben de, bu söylentiyi gerçekmiş gibi kabul ederek 28 Ekim’de Ermenek’e gidiyorum.
3 gün sonra babama, Konya’da ki Ermenekli okul arkadaşlarımın birinden şu telgraf geliyor: “Nevzat 3
gün içerisinde gelip okuluna başlamazsa kaydını silecekler”. Babam pür hiddet, telgrafı getirip bana
gösteriyor. Uydurduğum yalan meydana çıkıyor. İkinci Cihan Harbi’nin devam etmekte olduğu o
günlerde, bir İngiliz uçağı Ermenek üzerindeyken Alman uçağının tacizi karşısında Bağarası semtine
inmek zorunda kalıyor. Uçağın pilotu ve mürettebatı sağ kalıyor ancak uçak parçalanıyor. Uçağın
pilotunu ve mürettebatını götürmek üzere Konya’dan gönderilen bir askeri kamyona babam
tarafından apar topar bindirilip, çamurlara bata çıka 3 gün süren bir yolculuk sonunda Konya’ya
okuluma geri gönderiliyorum”.

""

Lisede orta ve lise bölümleri birliktedir. Orada altı yıllık bir eğitim aldıktan sonra, 1949 yılında İstanbul
Üniversitesi Tıp Fakültesi Eczacılık Yüksek Okulu’na gider ve 1953 yılında okuldan mezun olur.
İlkokuldan itibaren okul hayatı başarılarla dolu olup, iftihar listelerinde baş köşede yerini almıştır.
1954‐1955 yıllarında Nevzat Bey askerliğini yedek subay olarak Ankara’da yapar. O zaman Ankara’da
Piyade Yedek Subay Okulu vardır. 4 aylık kıta hizmetini tamamladıktan sonra bu okuldaki eczanede
tıpkı tabip asteğmenler gibi o da yedek eczacı asteğmen olarak asil görevini 16 ay süre ile yapar.
Askerlik dönüşü 1955 yılında Hacı Sofuzadelerden merhum Emin Sönmez’in kızı merhume Feriha
Hanımefendi ile evlenir. Birlikte yaşamları 61 yıl sürer. Nevzat Bey eşini 17 Kasım 2016 tarihinde
kaybeder. Bu konuya değindiğimizde “Hayatının en büyük acısını yaşadığını, hâlâ da yaşamakta
olduğunu, eşinin yaşamının her döneminde en büyük destekçisi olduğunu, insan ilişkilerinin
mükemmel olduğunu herkesin sevip saydığı bir kişi olduğunu “ söyleyecektir.
Nevzat Karpuzcu Bey’in bu evlilikten, Emin, Faika ve Mustafa adında üç çocuğu olur. Emin 1957
doğumlu, mesleği eczacı, oğlu Emin Bey’in eşi Nur Hanım da eczacı, kızı Faika (Karpuzcu) Uslu da
Kimya Mühendisi, Faika Hanımın eşi İbrahim Uslu’da kimya mühendisi, 1963 doğumlu Mustafa
Karpuzcu Kimya Mühendisi, eşi özlem Karpuzcu ise Gıda Mühendisi olarak şirketlerinde çalışıyorlar.
Nevzat Karpuzcu, okulu bitirdikten hemen sonra 1953 yılının ağustos ayında ilk eczaneyi açar. Bu bir
ilktir. Eczanesinin adı Ermenek Eczanesi’dir. O tarihten önce, Ermenek’teki hükümet tabipleri bazı acil
ilaçları açtıkları ecza dolabında bulundurabiliyorlardı. Nevzat Bey Eczaneyi açınca, ecza dolapları ilaç
satamayacağından, o dönem hükümet tabibi olan, sonradan Ankara’da ünlü bir cerrah olan Op. Dr.
Nuri Soylu elindeki ilaçları Ermenek Eczanesine devreder. Zira eczanenin bulunduğu yerde ecza
dolapları ilaç satamaz, bu nedenle devir söz konusu. Nevzat Bey’in bu eczanesi Konya’da Selçuk Ecza
Deposunu kuruncaya kadar çalışmaya devam eder. 1958 yılında Konya’da Selçuk Ecza Deposu’nu
açarken Ermenek Eczanesi’ni resmen kapatır ve ilaçları o yıllarda Ermenek’te doktorluk yapan
Mehmet Sönmez’ in açtığı Ecza Dolabı’na devreder. Daha sonra dayısının oğlu olan Eczacı Mustafa
Üstündağ eczaneyi açar ve Ermenek halkının ilaç ihtiyacını sağlar. O yıllarda Ermenek’in en büyük
cefasını çeken kişi, hiç şüphesiz Dr. Mehmet Sönmez’dir. Mekânı cennet olsun!

Hasan Şimşek

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz