Günlük yaşamımızda oldukça sık kullanırız bu deyimi.
Sözlüklerde: “Bütün kusurlarına, yeteneksizliğine rağmen bir de övünüyor, üstünlük taslıyor” diye açıklanıyor.
Bu deyimin tam anlamına, ne yazık ki güzelim beldemizde, geçtiğimiz günlerde tanık olduk.
16 Kasım 2021 Salı günü ANKA Haber Ajansı’na bir demeç veren Ermenek Belediye Başkanı Atilla Zorlu’nun, hemşerimiz Sayın Lütfi Elvan’ı ve kurumları zan altında bırakacak bir açıklaması yayınlandı.
Belediye mülkiyetinde olmayan, projesini, yapım sürecini ve gerekçelerini, maliyetini, sorunlarını ve çözüm önerilerini bilmediği, Köylere Hizmet Götürme Birliği bünyesindeki gemi ile ilgili başta Lütfi Elvan olmak üzere kurumları zan altında bırakarak kendi eksikliğini kapatma çabasına girdi. Ayrıca geminin bu hali ile yolcu taşıması için belediyenin sorumluluğunda olan, gemi için iskele yapımı konusu; Mesire Alanı’nın mülkiyeti nedeni ile Uğur Başkan zamanında mahalli seçimlerde hemen önce 2018 yılının sonunda çözüldü. 2,5 senedir Ulaştırma Bakanlığı’nın gönderdiği 650.000 TL.’yi değerlendirip bir iskele yapmayarak en büyük sorumluluğun şu anki belediyeye ait olduğunun farkında değil Atilla Zorlu.
Belki belediye bütçesindeki o paradan da haberi yoktur kim bilir?
Bizim, gemiyi Ermenek için en iyi nasıl değerlendirebiliriz amacı ile yaptığımız araştırmalarımızdan aldığı bilgileri, sanki kendi araştırması gibi pazarlayarak, güya gemi için çabalamaktan bitap düştüğünü anlatmaya çalışıyor.
Atilla Zorlu bu açıklama ile neyi amaçladığını bilemem.
Belki Lütfi Elvan Bey’i küçük düşürmeyi, belki kamuoyu oluşturup gemiyi belediye bünyesine alıp, haraç mezat parçalayıp satmayı düşünüyor olabilir.
Buraya kadar ki kısmı yukardaki deyimin ‘fodul’ kısmını oluşturuyor.
Ben asıl şimdi, size deyimin ‘kel’ kısmını anlatmaya çalışacağım.
Atilla Zorlu göreve geldiğinin altıncı ayında Lütfi Elvan ile görüşmek üzere birlikte randevu aldık. Yalnızca üçümüz değil de daha geniş bir toplantı organize edip Ermenek sorunlarına ilişkin daha kapsamlı tartışalım diye, Ankara dernek, Konya dernekten toplantıya katılımcı istedik.
Randevu tarihinden önce Atilla Zorlu’ya, Ankara’dan önce İstanbul’a gelmesini ve projelerin üzerinde birlikte çalışmamızı önerdim. Her zaman yaptığı gibi baştan olur deyip gelme tarihinden birkaç gün önce ‘çok önemli bir işi çıktığı için gelemeyeceğini, Ankara’da randevu gününde buluşacağımızı’ söyledi. O çok önemli işinin de sonradan ne olduğu, yanında götürdüğü arkadaşlarının çekip, sosyal medyadaki paylaştıkları selfilerden anlaşıldı.
Uzatmayayım, randevu günü saat 15.00 de ben proje dosyamı alıp TBMM’de Lütfi Bey’in makamının olduğu koridorda, Ankara dernek başkanı Talat Seyhan, Konya dernek temsilcisi Özgür Karamanlı ve Atilla Zorlu olmak üzere dördümüz toplandık.
Randevu saati 16.00 idi. Ben Atilla Zorlu’nun proje dosyaları ile geleceğini umarken eli boş olduğunu gördüm ve toplantı öncesi benim getirdiğim projeler üzerinde ‘bari biraz çalışalım’ dedim. Hazırladığım projeler içinde belediyede mevcut olan fon paraları ile en başta geminin faaliyete geçirilmesi vardı. Ayrıca 2 adet çadır obası kurulması, Karalar mahallesinin restorasyon projesinin hazırlanması, 2 adet 20 kişilik piyade tipi tekne alımı, 2 adet 20 kişilik safari aracı alımı, rehber yetiştirilmesi için bütçe ayrılması, tekne kullanan genç arkadaşların ehliyet almaları gibi acil tüm ihtiyaçlar vardı. Bunları incelerken Atilla Zorlu bu projelerin ‘hangi para ile yapılacağını’ sordu. Ben de önceki kullanımlardan artan belediyede Uğur Başkan zamanından kalan üç ayrı başlıkta (balık, turizm ve iskele başlıkları) üç milyon beş yüz bin liranın olduğunu ve projelerimi bu rakama göre yaptığımı söyledim. Atilla Zorlu ısrarla ‘böyle bir paralarının olmadığını’ söyledi. Ben de kesinlikle var olduğunu ve araştırmasını istedim. Bunun üzerine Ermenek Belediyesi çalışanları ile Atilla Zorlu arasında telefon trafiği başladı. Atilla Zorlu’nun ‘haklıymışsın bu miktar paramız varmış’ demesi yaklaşık 2-3 saat sonra mümkün oldu. Allah’tan Lütfi Elvan Bey’in acil bir bakan ile görüşmesi çıktı da bizi saat 20.00 de kabul edebildi. Yoksa biz bakan beyin yanına kasasında kaç para olduğunu bilmeyen bir belediye başkanı ile girmiş olacaktık.
Toplantıda Atilla Zorlu’nun aklındaki tek projesinin ‘izci kampı’ olduğu anlaşıldı. Ben de bunun Ermenek’e gelir değil yük ve sorumluluk getireceğini söyleyerek karşı çıktım. Sonuç olarak benim önerdiğim bütün projeler (sadece iki obakent yerine bir tanesi uygun bulundu) kabul edildi.
Lütfi Elvan Bey ‘bu konuştuklarımızı bir an önce hayata geçirip ardından da yeni projelerle gelmemizi ve her zaman destek olacağını’ tüm toplantıya katılanların yanında söyledi.
Ardından ne mi oldu?
Ben günlerce, aylarca hatta bir yıl boyunca Atilla Zorlu’nun peşinde koşmama rağmen ya telefonlarımı açmadı, ya zaten çok az kaldığı Ermenek’te randevu vermedi, çok ısrar edince de ‘kendisinin sıradan biri olmayıp çok meşgul olduğunu’ söyleyerek konuşup anlaştığımız projelere ilişkin hiçbir şey yapmadan bir yılı geçirdi. Bu sürede Lütfi Bey görüşmelerimizde ‘ne yaptınız konuştuklarımızı?’ diye bana sorduğunda ‘Atilla Bey’e ulaşabilirsem inşallah yapacağız’ diyebildim ancak.
Artık Atilla Zorlu’dan umudu kesip bunca zaman kullanılmayan fon paralarının geri çağrılacağı endişesi ile o zaman faaliyette olan 4 parti başkanından toplantı rica ettim. Geçen sene bu aylarda Selçuklu Otel’de AK Parti, CHP, MHP ve İYİ Parti başkanları ile bir araya gelip 2 saat bu durumları, projeleri ve işin aciliyetini anlatmaya çalıştım. Toplantı sonunda bütün başkanlar, bu projeleri ve fon paralarını bilmediklerini, bu toplantının çok isabetli olduğunu ve en kısa zamanda Ermenek Kaymakamı, Atilla Zorlu ve Belediye Meclis Üyeleri’nin de katılacağı geniş bir toplantı yapılması gerektiğini belirttiler. Ben de ‘İstanbul’a gideceğimi ama toplantı tarihinden bir gün önce haber vermeleri halinde atlayıp geleceğimi’ söyleyerek, umutlanıp ayrıldım. Ne var ki o talep hiçbir zaman gelmedi.
Sonra ne mi oldu?
KOP, aradan geçen bunca sene kullanılmadığı gerekçesi ile üç milyon lirayı geçtiğimiz aylarda geri aldı.
Arkasından ne mi oldu?
Atilla Zorlu, Ankara derneğin toplantısında paranın geri alındığından ve Lütfi Bey’e ulaşamamaktan şikayet etti. O da yetmedi (orada ve sonrasında kendisine uygun bir cevap veren çıkmadığı için daha da cesaretlenerek) ulusal bir basın ajansına demeç verdi.
Bakan Bey’e ulaşsa ne diyecekti?
‘Ben göreve geldiğimin altıncı ayında bile, kasamda olduğunu bilmediğim, sizin ısrarınıza rağmen iki buçuk senedir de kullanmayı beceremediğim parayı benden aldılar’ mı diyecekti?
Ya da seçimlerden önce:
‘Benim onların parasına ihtiyacım yok, zaten 35 milyon Euro fon buldum Ermenek’i bu para ile ihya edeceğim’ demesine rağmen 35 Euro bile bulamadığından mı yakınacaktı?
Ha bir de ANKA’ya verdiği röportajda 2.5 yıldır Lütfi Bey ile görüşememekten, randevu alamamaktan şikayet etmiş. Bizim birlikte yaptığımız görüşmeyi, ardından Lütfi Bey’in son kez bakan olmadan önce Ankara’da yaptığı görüşmeleri ve çektirdiği fotoğrafları unutmuş bu yaşta. Ne diyeyim Allah bu yaşta bunatmasın insanı :). Ha Maliye Bakanı olduktan sonraki döneme ilişkin ise şikayeti, çok dertlenmesin hepimiz, hatta Lütfi Bey’in eşi bile aynı dertten muzdarip. Ama ülkenin şartları ve Sayın Lütfi Elvan’ın sorumlulukları malum. Kaldı ki kendisi belediye başkanlığına soyunurken Lütfi Elvan’a mı güvenerek yola çıktı.
Son söz:
Atilla Zorlu, kendi başarısızlıklarını gizlemek için hiç boşuna sağa sola demeç vermesin.
O gemi Ermenek için en uygun format da hazırlanacak ve bu güzelim yöremize en kısa zamanda hizmet vermeye başlayacak. Bu konu kendisini biraz ilgilendiriyor olsa bizim bir yıldır yaptığımız çalışmalardan ve girişimlerimizden haberi olurdu.
Ama belki de gemi ile ilgili yaptığımız proje ve çalışmalardan Atilla Zorlu’nun haberi olmuştur da alelacele demeç vermenin telaşı bundandır kim bilir.
Belki de başlıkta da yazdığım gibi ‘kel’lik bir durum yoktur da ‘aklınca uyanıklık’ vardır.
Hemşerimiz Sayın Lütfi Elvan’da, Ermenek için, verdiği desteği değerlendiremeyenlerle değil sonuca ulaşabilecek kanallar bulur elbette.
Ermenek tarihindeki belki de en kötü belediye hizmet döneminin yaşanmasına neden olan Ermenek halkı: Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?