DON KİŞOT OLMAK KOLAY DEĞİL

HERKES DONKİŞOT OLAMAZ

DON KİŞOT OLMAK KOLAY DEĞİL

Her insan bu romanı/hikâyeyi okumalı; idareci pozisyonunda olanlar, özellikle de yerel yöneticiler iki kere okumalılar.

O, “deli, uçuk” bildiğimiz Don Kişot, hayali sevgilisinden daha güzel bir kadın olduğunu asla kabul etmeyen ve sabahları evinden dünyadaki kötülüklerle savaşmayı amaç edinerek çıkan o çılgın adam.

Don Kişot: Hikâyenin ana karakteri olan Don kişot’un gerçek ismi Alonso’dur. Yaşlı ve çelimsiz kahramanımız kendisini son şövalye olarak görmektedir. Saf ve hayalperest bir karaktere sahiptir.

Sancho Panza: Don kişot’un yardımcısıdır. Okuma yazma bilmez ancak 100 tane deyim bilir. Don kişot’un eşeğini sürer.

Juana Panza: Sancho Panza’nın eşidir. Sancho Panza gibi kasabalı sıradan biridir.

Dulcinea del Tobosso: Don kişot’un sevdiği kadındır. Kendisini şövalye olarak gören Don kişot kendi konumunda bir sevgilisi olmasının gerekliliğine inanır. Kasabalı sıradan bir kıza kendisinde olduğu gibi takma ad verir ve onu yüksek kesimden görür.

Sanson Carrasco: Üniversite öğrencisi, genç, kendince espri anlayışı olan bir karakterdir.

Pcro Perez: Kasabanın yardımcı papazıdır.

Master Nicolas: Kasabanın berberi ve Don kişot’un arkadaşıdır.

Kitapta kahramanımızın adı Alonso Quijano. Bu karakter sürekli şövalyelik ile ilgili kitaplar okuyan, tüm servetini ve zamanını bu kitaplara harcayan birisi. Daha sonra bu kitapların etkisinde kalarak kendisinin de bir şövalye olduğuna inanmaya başlıyor. Kendisine Don Kişot ve çelimsiz atına da Rosinenta isimlerini takarak maceraya atılıyor. Ayrıca bu macerada kahramanımıza Sancho Panza isimli saf köylü de yaveri olarak katılıyor. Çünkü Don Kişot, başarılı olursa kendisinin de zengin olacağını ve Don Kişot’un ona bir ada hediye edeceğine inanıyor.

Don kişot’un iki sadık arkadaşı ve köylüsü olan berber ile papaz ise kahramanımızın bu durumuna çok üzülüyor. Onun iyi olmasını ve tekrardan köye gelmesini, bu şövalyelik hayallerinden kurtulmasını istiyorlar. Roman boyunca da sık sık Don Kişot’a oyun oynayarak onun tekrardan köye gelmesini sağlamaya çalışıyorlar. Gerçek dost olan bu iki karakter, Don Kişot’un iyiliği için samimi bir çaba harcıyorlar.

Bir hayal aleminde yaşayan Don Kişot yolda gördüğü yel değirmenlerini, dev canavarlar zannediyor ve onlarla savaşmaya, onları alt etmeye çalışıyor ama işin sonunda yel değirmenlerine takılıp ölüm tehlikesi atlatıyor.

Atından düşüyor, dayak yiyor. Tüm bunlara rağmen her zaman kendisini asil bir şövalye olarak görmekten çekinmiyor.

Biz de kendini şövalye zanneden Don Kişot gibi aslında olmadığımız gibi birisi olmaya çalışıyor, onun için çabalıyor ve ömrümüzü boşa geçiriyor olabilir miyiz?

Bu romanı okuduktan sonra şahsımı da içine alarak tüm insanların kendilerini ait hissettikleri futbol takımlarını, siyasi partileri ve buna benzer diğer her şeyi canı pahasına savunmasını; zamanını, nefesini bunlara harcamasının düşündüm.

Özel hayatlarında kendilerini bir insana ait hissedip emek vermesini düşündüm. Gerçekten bir farkı var mı sizce şövalyelik şanı için yel değirmenleri ile savaşmaktan? Romanın sonunda Don Kişot en azından köyüne dönüp bir hiç uğruna çabaladığını, aklını kaybettiğini, şövalye olmadığını anlayabiliyor. 

‘’Ne şehri ne şatosu ne kalesi efendim? Görmüyor musunuz? Onlar nehrin ortasında buğday öğütülen su değirmenleri.”

Karşında duran mıdır gerçek, yoksa gözünün gördüğü müdür? Gerçek olan nedir? Don kişot’un dövüştüğü değirmen mi? Dev mi? Yoksa dev gibi bir değirmen midir?

Ah şeytan! Ah doymak bilmeyen muhteris nefsim! İkiniz ne de kötü arkadaşsınız.

İnsan acaba ne yaşarsa yaşasın ruhundaki bazı sefillikler gerçekte hiçbir zaman değişmiyor mudur? Ölüm tehlikesi atlattığını sanan Sancho Panza’nın artık bazı şeyleri kavramış olduğunu bize düşündürtüp sonra yine para için yol arkadaşını kandırmasındaki sebep bize bunu göstermek midir? Sanırım dürüstçe kendi ruhumuza baktığımız zaman bu sorunun en iyi cevabını ancak kendimiz verebiliriz.

Gözlerini kendine çevirip kendi kendini tanımaya çalış; varılması en zor olan bilgi budur. Kendini tanırsan, öküze özenen kurbağa gibi şişinmezsin.

 Şerafettin GÜÇ

Eleştirmen/Alıntı

Mehmet Fatih GERÇEL

Istanbul University Faculty of Law | fatihgercel@yahoo.com

“HERKES DONKİŞOT OLAMAZ” üzerine bir yorum

Yorum yapın