Mükremin Kızılca
Mükremin Kızılca
Mükremin Kızılca 

Kirse önünde çatışmalar başlıyor

Kurtuluş Savaşında Ermenek’te Yaşananlar
8. bölüm
Asilerin gelecekleri gece Ermenek jandarmalarıyla kazalardan gelen asker kuvvetlerin kasaba
içinde, nahiye yolunda ve keben başında lazım gelen noktalara devriye çıkarılması emredilir.
Devriye kuvvetleri gezerken saat beşte Gargara köyünün ileri gelenlerinden dört kişi derdest
edilerek Mutasarrıf beyin huzuruna getirmişlerdir.
Gargaralı bu dört kişi ifadelerinde şu bilgileri vermişlerdir:
Akşamüzeri köylerine gelen asi çete başlarından Ermenek eski kaymakamı Mustafa Asım
Ermenek’ten daha önce gönderilen “Nasihat Heyeti” içinden müderris İbrahim Efendi hocayı
beraberlerinde götürmüşler.
İbrahim Efendi hocaya Ermenek eşrafına hitaben bir mektup yazdırmışlar ve bizimle
gönderdikleri o mektup budur, kendileri de sabah erkenden çıkmak üzere hazırlanmaktadırlar.
Mutasarrıf Beye verdikleri mektubun tam içeriği bilinmemekle beraber açıklanan meali şudur:
Sekiz on binden ibaret, Mustafa Asım söylemiş, Hoca İbrahim yazmış, bir takım saçma sapan
tekliflerden ibaret, adı geçen İbrahim hoca canının sıkıntısından ne yazdığını hatırında
tutamadığı mektup Mutasarrıf beyde kalıyor.
Mutasarrıf Bey beraberindeki kumandanlara lazım gelen noktalara gerektiği kadar asker
yerleştirmelerini emrediyor. Nahiye yolu üzerinde Meydan Kebeni ve Kilise önüne ve
üstündeki dağın başlarına ve Keben başına geceden asker siper altına giriyorlar ve sabah
erkenden kebenden silah atmaya başlıyorlar.
Gelen asiler evvelki gibi ortalığı boş zannederek kollarını sallaya sallaya açıktan açığa
geliyorlarmış, Kilise önü üstünde sırtlara gelince asker silah kullanmaya başladı, asiler de
müdafaa atışlarına geçtiler.
Mutasarrıf Bey bizzat bazı efendilerle keben başına gidip komuta kademesine iştirak eder. İki
üç saat kadar çatışma devam eder, asiler kaçışmaya başlar, kalenin üstündeki sırtlara çıkarlar,
askerlerimiz de takip eder ve hezimete uğramış olarak kaçarlar.
Kebende yeteri kadar kuvvet bırakarak Mutasarrıf Bey ve beraberindekiler kilise ve Nahiye
yolu tarafına gittiler.
Gargara köyü tarafından doğru gelen asiler Bileğiyi aşıp Emir Havuzu ve Kilise önüne
geldikleri sırada yukarıda kilisenin üstündeki dağın başından ve kilise önünde siperde bulunan
askerlerimiz silah atışına başlayınca asiler ne olduğunu anlayamamışlar ve şaşkın bir biçimde
kendilerine siper olacak yer aramaya başlamışlardır.

Bu halde aşağı ve yukarı koşuştururken çatışmaya yeltenseler de siper altında bulunan
askerlerimize bir zarar verememişlerdir.
Asilerden bazılarının tüfekleri eski ve silahları olmadığından öğleye kadar oraya buraya
sokularak devam edebilmişlerse de sonunda firara mecbur kalıp hezimete uğramış olarak
Kilise önünden ve Emir Havuzundan aşağı Pancarcı bağlarının arasına kaçarlarken askeri
kuvvetler arkalarından silah atmışlardır.
Ancak bunu onları korkutmak için yaptıkları anlaşılıyor ki asi kuvvetlerinin tamamen hedef
altında bulunduğu ve hiç birisinin kurtulması imkansız olduğu halde sayılarının çokluğuna
nispetle çok az miktarda yaralı ve ölü kalmıştır.
Mutasarrıf Bey ve kuvvetleri Bileğiye kadar kendisi de takip edip Gargara köyüne kadar takip
edilmelerini münasip görerek emrederler.
Oradan ayna ile bakıp Gargara köyü büyükçe bir köy olması sebebiyle asilerin burada
toplanarak bir kuvvet meydana getirmeleri ve mukavemet göstermeleri muhtemel bulunması
ve getirmiş olduğu askerlerin de birkaç gündür yol zahmeti ile yorgun bulunduklarını göz
önünde bulundurarak oradan geriye dönerler.
Asilerden kaçamayanlar taş arkalarına, oraya buraya saklananları toplarlar. Bu sırada
Başdereli Aslan İsmail oğlu Mehmedi de yakalarlar. Aslan İsmail oğlu Mehmet’in bindiği
hayvan vurulunca düşüp ayağı hayvanın altında kalarak kırılmış, burkulmuş firara mecali
kalmayınca bir duvarın dibine sokulmuş, kendisini taş ve çakıllarla örterek gizlenmiş haline
tesadüf edilerek yaralı olduğunu haber verdiler.
Herkes rahat bir nefes alarak Cenab-ı Hakkın lütuf ve inayetiyle elde edilen bu sonuca
teşekkür etmiştir.
Öğleden sonra esir edilen asiler ve yaralılar gelmeye başladı.
Esirlerin üzerlerinde Nahiyeye giden efendilerden Hacı Metin Ağa zade Ahmet ve Rıza
efendilerin elbiseleriyle Haranı’nın Ahmet efendinin çizmesi ve diğer eşyaları çıktı. Hacı
Metin Ağa zadelerin atı boynundan vurulmuş yaralı olarak getirildi.
Efendilerin elbiseleriyle atları asilerde ortaya çıkınca akıbetleri de bilinmeyince tereddüt ve
endişe içinde kalındı. Alata (Balcılar –Taşkent) köyüne gönderildikleri ve orada oldukları
söylentisi geldi.
Çatışma esnasında askerlerimizden yaralı ve ölü olmayıp Hacı Muhlis Efendi Zade Emin
Efendinin elindeki mavzer tüfeği patlayıp sol elinin iki parmağı kesildi ve birkaç ay zarfında
iyileşti.
Emin Efendi şubede süvari muhafaza askerliğinde bulunuyordu.
(DEVAMI VAR)
Kaynak: Remzi ve Mehmet Tüzün’ün babaları Ermenekli Hüseyin Ağanın (Tüzün) tuttuğu
notlar.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram