Nevzat Tandoğan sendromu ve Ermenek

0

Nevzat Tandoğan 1940’lı yıllarda Ankara’da valilik yapmaktadır.

Polisler sokakta siyasi bir kavgaya tutuşan iki genci Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın huzuruna çıkarırlar. Tandoğan iki gence küçümseyerek bakar ve: ‘’Ulan öküz Anadolulu! Sizin milliyetçilikle, komünizm ile ne işiniz var? Milliyetçilik lâzımsa bunu biz yaparız.  Komünizm gerekirse onu da biz getiririz. Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp ürün yetiştirmek. İkincisi, askere çağırdığımızda askerlik yapmaktır, yıkılın karşımdan’’ der.

Yukarda anlattığım öykü gerçekten yaşanmış mı, ya da bir şehir efsanesi mi emin değilim. Nevzat Tandoğan gibi, o dönem ki siyasilerin, yönetici ve bürokratlarının bu yaklaşımı, yaşanmamış olsa bile gerçek olabilecek bir hikayedir. Ama emin olduğum bir şey varsa, o dönemde böyle bir anlayışta olan devlet bürokrasimizin halka bakış açısının 80 yıldan bu yana çok da değişmediği.

Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğunun külleri arasından kurulmaya çalışılırken, tabandan yani halktan gelen bir taleple değil, askeri ve siyasal üst yapının görüş ve düşünceleri doğrultusunda çağdaş bir ülke kurulmaya çalışılıyordu. Toplumun eğitim ve kültür durumu dünya ortalamasının çok çok altındaydı ve ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir’ şiarına rağmen Anadolu’nun büyük bir bölümünde millet değil ümmet vardı.  Böyle bir ortamda bürokrasinin koltuklarında oturanların ‘’ben bilirim, emrederim sen de uyarsın’’ anlayışı o döneme göre anlaşılabilir.

Ne var ki aradan geçen 80 yıl sonra Türkiye’nin ve dünyanın geldiği bu aşamada bürokrat ve yöneticilerin aynı hava ve yaklaşım içinde olması, şu an için ‘devlet’ aygıtının ve toplumun en büyük sorun ve yanlışlarından biridir. Özellikle devlet kurumlarına yeni atanmış genç yöneticilerin, kendi ego sorunları ile boğuşurken bu yanlışlara çok sık düştüklerine her gün şahit olmaktayız.

Devlet nedir?

Avcı toplayıcı dönemden toprağa yerleşme sürecine geçerken, yani bize tarım reformu diye anlatılan süreçte toplumsal ve sosyal bir zorunluluk olarak ortaya çıkan devlet kavramı ve yapılanması on bin yıldır, dönemler değiştikçe anlam ve biçim değiştirmiştir.

İlkel, feodal dönemde ve imparatorluklarda ‘devlet’ kutsal, geri kalanlar ise ümmet, köle, marabadır. Devleti oluşturan kişi ve kurumlar en doğru kararı verir, geri kalanlar o karara uymak zorundadır.

Ne var ki sanayi devriminden sonra ulus, millet gibi yeni kavram ve olgular oluştu. Artık devlet: ulusunun ihtiyaçlarının, güvenliğinin ve huzurunun sağlayıcısı bir hizmet kurumuna dönüştü. ‘Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur’ şiarı bu yeni sürecin ürünüdür ve ulus o ülke sınırlarında yaşayan tüm bireyleri kapsar. Ancak hala kendini milletin efendisi sayan ve halkı da ‘hiç itiraz etmeden çiftçilik yapıp ürün yetiştirecek, askere çağırdıklarında da askere gelecek’ köleler olarak gören bir yönetim anlayışı bugün hem zamanımıza hem de ülkemize hiç yakışmıyor. Kendini efendi gören yöneticilere de, kendini ümmet zanneden bazı vatandaşlara da hiç yakışmıyor.

Bununla birlikte birçok ilde yokken 1936 yılında elektriği olan, her zaman okuma yazma oranı ülke genelinin çok üstünde olan Ermenek’te, yöneticiler ve bürokratlar Nevzat Tandoğan’ın karşısına getirilmiş iki garibanla Ermenekli’yi bir tutmasalar iyi olur. Zira Ermenekli, kurumlara ve yöneticilere saygısı yanında, kendisine de saygısı olan, vatandaş olarak da bir birey olarak da haklarını bilen ve sonuna kadar, bu hakları için mücadele edecek insanların diyarıdır.

Nevzat Tandoğan kimdir?

Babası Saraybosna, annesi ise Belgrad doğumludur. İstanbul Hukuk Mektebi’nden mezun oldu. Kasımpaşa Erkek Numune Okulu Musahabatı Ahlakiye Öğretmenliği, 1. Ordu Menzil Adli Müşavirliği, Erenköy Numune Okulu, Kasımpaşa Okulu Şube Öğretmenlikleri, Anadolu Feneri Öğretmenliği, İstanbul Polis Umum Müdürlüğü 2.Şube Müdür Muavinliği, Müdürlüğü, 3. Şube ve 1. Şube Müdürlükleri, 1. Şube Başkanlığı Adalar Dairesi Müdürlüğü, Malatya Valiliği, TBMM III. Dönem Konya Milletvekilliği (4 Kasım 1929 tarihinde istifa etmiştir.), Ankara Valiliği ve Şehremaneti Vekilliği yaptı. Evli ve iki çocuk babasıydı.

Tandoğan, 1945 yılında işlenen Ankara Cinayeti olarak olayla bağlantılı şekilde cinayeti örtbas etmekle itham edilmiştir. Yaşananların yakın çevresinin kendisine yüz çevirmesi olarak algılayan vali 9 Temmuz 1946’da tabancası ile intihar etmiştir.

Ankara’da bir meydana, Batıkent’te bulunan bir parka ve bir caddeye ismi verildi. Meydanın ismi 2015 yılının Nisan ayında Ankara Büyükşehir Belediye Meclisi tarafından Anadolu Meydanı olarak değiştirildi.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz