Carl Humann: Alman mühendis arkeolog. İzmir Bergama’daki Zeus Sunağını
Almanya’ya kaçırmakla ünlü ve Tapınak ile birlikte Bergama Akrepolü’nden çıkarılan eserlerin 2/3 ‘ü Berlin Pergamon Müzesi’nde sergilenmekte. Aynı şekilde benzer dönemde İngilizlerin Efes ve Milet bölgesinden kaçırdıkları eserlerin British Museum’da sergilenmesi meşhur. Bunlar size bir şey ifade ediyor mu?
Şöyle anlatayım. Dağılmaya başlayan Osmanlı İmparatorluğu’na akbaba gibi
çöreklenen emperyalizm Osmanlı’ya bir şey kazandırmaya gelmiş gibi yapıp el altından bize Anadolu’ya ve Ortadoğu’ya ait değerlerimizi ülkelerine kaçırıp gitmişlerdir. Üstelik bunu saf Anadolu ya da Ortadoğu halkını ucuz işgücüyle çalıştırarak yapmışlardır. Mesela İngilizlerin Milet antik surlarını bir tütün parasına Türk askerlerine söktürdüğünü ya da Almanların Zeus Sunağınının parçalarını Bergamalı köylülerin eşeklerine taşıttırıp Aliağa ve Dikili limanlarınagötürdüğünü biliriz.
İngilizler ve Almanlar dünya savaşı öncesinde giriştiği emperyal kaosta Doğu’nun
önemini biliyordu. Gerek Ortadoğu petrolleri gerekse Roma, Bizans’tan kalma Anadolu
değerlerine hakim olanın savaşta kültürel etki ve ekonomik açıdan önde olacağı
düşünülüyordu. Bilhassa birliği geç tamamlayan Almanya sömürgecilik yarışında geri kaldığıiçin Osmanlı üzerindeki hegemonyasını daha da artırmak istiyordu. Bu yüzdendir ki Bağdat Demiryolu’nu yaparken demiryolu yapılan alanın sağında ve solunda yer alan 20 metrelik bölgenin de imtiyazını istemiş bu bölgelerde işlerine yarayan yeraltı ve yerüstü kaynakları götürme hakkına sahip olmuşlardı. Öyle ki yaptıkları demiryolunu bile buna hizmet ettirdikleri söylenebilir. Aynı şekilde Abdülmecit zamanında İzmir- Aydın demiryolunu yapan İngilizler de Ege bölgesine ait tarım ürünlerini kendi coğrafyasına götürmesi için yaptıkları demiryollarını kullanmıştır.
19. yüzyılda arkeolog olarak bir meslek tanımı olmadığı için arkeolojiyi çeşitli
amaçlarla gelen mühendisler irdeliyor çalıştıkları alanda paralel olarak kazı çalışmalarında
bulunuyorlardı. Alman mühendis Carl Humann da bunlardan biriydi. Abdülhamit zamanında
sarayın özel davetlisi olarak İstanbul’a gelen Humann son derece takıntılı bir kişilikti. Osmanlı için yapılacak demiryoluna danışmanlık yaparken bir yandan da Yunan mitoslarına ilgisinden dolayı Ege Denizi’ne yakın olduğunu düşündüğü Zeus Sunağını da çalışıp gelmişti. Dönemin sadrazamıyla iyi ilişkileri bulunan Humann demiryolu yapılacak yerleri ziyaret ettikten sonra Ayvalık ve Bergama bölgesini özellikle incelemiştir ve Osmanlı Devleti’nden gerekli izinler alındıktan sonra Berlin Müzesi’nin desteğiyle kazılara başlamıştır. Dönemin Osmanlısı arkeoloji alanında zayıf olduğu ve müzecilik anlayışı yeni yeni geliştiği için tarihi eserlerin önemini çok anlayamamış devlete gelir getirmesi amacıyla çıkarılan eserlerden kendi payına düşeni satmayı tercih etmiştir.
Avrupa’da o dönem müzecilik emperyal olguların gösterişiydi. Hangi devlet ilgili
müzesinde ne kadar çok eser sergileyebilirse o kadar çok yerde hegemonyasını ispatlamış
olurdu. Bu olgu da yeni dünyanın keşfiyle başlayan bir süreçti. Artık ipek ve baharat yollarının hakimi olamayacağını anlayan Avrupa yeni ticaret yolları keşfedip kendi kültürlerini oralara götürmüş ,oraların da zenginliklerini kendileri acımasız yollarla almıştır. Bu yolla güçlenen Avrupa bilim,sanat,ekonomi ve siyaset alanında da güçlenince daha önce yenildikleri Ortadoğu ve Anadolu halklarına da Amerika ve Afrika’da uyguladıkları politikaları revize ederek coğrafyanın sosyokültürel durumuna uyarlamıştır.
Esas itibariyle bu çatışma Perslerle Greklerin mücadelesiyle başlar. Burada Grekler
Batı’nın temelidir. Persler de Doğu’nun temelidir. Yalnız Ortadoğu’da zaferden zafere koşan
Arap-İslam ordularını da unutmamak gerekir. Daha sonraları Persler üzerinden gelecek olan Türkler , Araplarla eklemlenip yeni bir güç haline gelecektir. Grek kültüründen türeyen Helen, Roma ve Bizans İmparatorluklarını Avrupa kendi geçmişleri olarak gördüğünden dolayı yüzyıllardır Anadolu ve Ortadoğu’da emeli bitmemiştir.
Nitekim Doğu’dan gelen Türkler , Romalıları yenip Anadolu’ya yerleşmeye başlayınca hem
İslamiyeti kabul edip papalığa karşı hilafet gücünden yararlanmış hem de üzerinde egemen
olduğu Pers kültüründen etkilenip okumayı ve çalışmayı teşvik eden bir politika izlemiştir.
Böylelikle büyük kütüphaneler kurup Grek düşünürlerin eserlerinin çevirilerini bu
kütüphanelerinde saklamıştır. Bilimde ,sanatta ,edebiyatta Müslümanlar etkin bir güç haline
gelmeye başlamıştır. Öyle ki dönemin Avrupa’sında gençler ve bilim insanları biz nasıl şu an İngilizce, Fransızca gibi batı dilleri öğrenmeye çalışıyorsak onlar da Arapça, Farsça gibi doğu dilllerine merak sarmış başta İslam dinini çözümleyerek İslam düşünürlerinin eserlerini kendi dillerine tercüme etmiştir. Böylelikle dünyayı değiştiren kendi bilim insanlarını çıkarmayı başarmıştır. Pozitif bilimleri kendi medreselerinden çıkaran İslam toplulukları ise
sömürülmeye zamanla mahkum olmuştur.
İslam dünyasında gördüğüm kadarıyla pozitif bilimlerin önemini en iyi kavrayan
hükümdar Fatih Sultan Mehmet’tir. Daha küçük yaşlardan itibaren okumayı bir tutku haline
getiren Fatih , hükümdarlığın sadece inançla olmayacağını en iyi anlayan hükümdarlardandır.
Üzerinde yaşadığı topraklardaki bütün medeniyetlere hakim olan Fatih , kendisini yaptırdığı
portresiyle de dünyaya yeni bir açılım getirmiştir. Bizans’ın ya da Roma’nın son kalesi olan
İstanbul’un kaybedilmesiyle Avrupa başarılı olma yolunun yeni bir açılımdan geçeceğini
anlamıştır. Bu süreçte gücünün zirvesine uzanan Osmanlı da yeni dünyadaki gelişmeleri takip edemediği için yok olmaya mahkum olmuştur. Tarihinin hıncını almak isteyen Avrupa bizi Anadolu’da bir kaşık suda boğmak isterken adeta ikinci Fatih olan Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde Türk milleti Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu ispatlamış ve artık
imparatorluktan uzak bir Türk kimliği üzerine yeni devlet modeli geliştirilmiştir.
Türkler çoğunlukla Müslümandır ama Arap değildir. Arap kültürüyle Müslümanlığı
karıştırmamalıdır. Bugün Osmanlı’nın çökme nedenlerinden birisi de hilafet makamıyla Arap
kültürünü birbirine karıştırması ve tam bir Türk İmparatorluğu kuramaması olmuştur. Dil,
kültür ve din karmaşasında olan yurdumuz Avrupalı ajanlar tarafından kullanılmış koca
imparatorluğu dağıtmıştır. Günümüzde ise bu mücadele sürmektedir. Ege Denizi ve Doğu
Akdeniz’de savaş devam etmektedir. Ülkemizde ise dil, din, kültür karmaşası yaratılmaya
halen çalışılmaktadır. Yine kaçırılan eserler bir hayli çoktur. Ara ara birkaçını geri getirebilsek de yeterince sahip olunamamaktadır. Ortadoğu ,emperyalizmin yeni aktörleri ABD ve Rusya tekeline geçmiştir. Türkiye ise pinpon topu gibi bir kutuptan diğerine savrulmaktadır. Bu girdaptan kurtulabilmek için kimlik ve inanç ötekileştirmesinden ziyade daha çok pozitif bilimler, ekonomi, kültür gibi temalara odaklanıp kısır siyasetten kurtulmamız gerekmektedir. Ancak bu şekilde oryantalizmi öldürüp yeni bir doğu bilimi
gerçekleştirebiliriz. Böylelikle doğunun cehli kendini eski dünyadaki gibi yerini aydınlığa
bırakırken batının kibirli hegemonyası sömürge anlayışından kurtulacaktır . Nitekim tarih
tekerrürden ibarettir.