Şubat ayında hemşerimiz, emekli hakim Mehmet emin Öztaş’ın otobiyografi türündeki kitabı
yayınlandı. Yazar kitabı kitabın önsözünde ‘’yetmiş iki yaşına gelince ilerde yaşanacak fazla
günlerin kalmadığını anlıyor ve çocukluk ve gençlik günlerine daha fazla özlem duyuyor,
onları tekrar hatırlamak istiyor’’ diyerek bu kitabı yazma arzusunun kaynağını ifade ediyor.
Geçmişte ve günümüzde o coğrafyada doğup büyüyen, soğuk sularından içen ve kekik kokan kırlarının hür havasını koklayan ancak geçim ve görev derdine uzaklarda olan ve memleket hasreti çeken her hemşerimiz gibi. Yazar kitabında en sade ve içten anlatımıyla o neder bu neder diye düşünmeden, kimseden bir beklenti içinde olmadan, penceresinden ne görüyorsa onu aktarmış bizlere. Bölgemizin bu günlere gelirken geçtiği aşamaları tarih, kültür, ekonomi, perspektifinde bizlere sunuyor.
İnsanımızı nine, dede, anne baba, muhtar, öğretmen, imam, komşu, arkadaş olarak kitabın
sayfalarında tekrar tekrar keşfediyoruz. ‘’Parlatılmış Yıldızlar’’ isminin nereden geldiğini Sayfa 46’daki ‘’taşın üzerine oturduk, gece muhteşemdi. Ay dolunaydı ve gökte yıldız yağmuru vardı. Hava temiz olduğundan ay ve yıldızlar inanılmaz derecede parlak ve yakın görünüyordu’’ cümlelerinden anlıyoruz.
Bölgemizde harman yerlerinde yıldızları seyrede seyrede uyuyan, düşler kuran çocuk, genç, yaşlı binlerce hemşerimiz gibi. 280 sayfalık kitabının 188 sayfası 20 yaşlarına kadar doğduğu büyüdüğü topraklar ve öğrencilik ve öğretmenlik hayatını, kalan 92 sayfa ise ondan sonraki elli seneyi anlatıyor. Bu da yukarıda bahsettiğimiz çocukluk ve gençlik günlerine özlemi gidermeye çalışmanın bir ıspatı sanki.
Kitapta yüz yıllardır süregelen yoksulluk ve çaresizliği duygulana duygulana şahit oluyoruz. Bu kadar da olur mu, burası doğu da bir yer mi dedirtiyor birçok yerde. Ama memleket her
hâlükârda sevilir bizim kültürümüzde. Hem de çok sevilir. Yazarı, hakimlik yaptığı yerlerde
ziyaret edenler, hep odasında asılı olan memleketinin, köyünün fotoğrafını görmüşler, ve bu
sevgiye şahit olmuşlardır.
Yazar kitabında memleket tarifini şöyle yapıyor ’’Memleketimiz kelimesinden çok değişik
şeyler çıkarabiliriz, memleketimiz bazen bir vadeyi seyreden yüksek kayanın üstü ya da bir
erik bahçesidir. Bazen bir nergis kokusudur. Büyük gelişme dönemimizi hayatımızın ilk güçlü anılarını hatırlayıştır. Bunları güzel yapan sanırım memleketimizin başka yerlerden daha güzel olması değil, bu görüntüleri çocuk gözlerimizin ilk tazeliği ile algılamamızdandır.
Memleketimiz sularına çimdiğimiz, sokaklarında oynadığımız, çoğunlukla umutla, bazen
çaresiz dolaştığımız, ağaçların, kuşların, taşların, sokakların sevgi ile konuştuğu hoş geldin
dediği, kendimizi çocuk ya da genç hissettiren yerdir’’ ne güzel ne içten ne doğru bir tarif
değil mi?
Bu kitap aslında “Hayatta en büyük mucize, küçükken iyi bir öğretmene rastlamaktır.”
Sözünün vücut bulmuş halinin destanıdır. Afyonlu bir öğretmenin hiç karşılık beklemeden
gelecek gördüğü bir öğrencisinin elinde tutmasının destanıdır. ‘’yavrum bana bir söz
vereceksin, paraya sıkışırsan nerede olursan ol bana mektup yazacaksın’’ diyen Tomris
hocanın kasidesidir. Yıllar sonra minnet ve şükranla hocalarına gösterilen vefanın
yüreklerimizi ısıtmasıdır.
Hemşerimiz emekli Hakim Mehmet Emin Öztaş’ın memleket sevgisinin bir ürünü olan,
anılarından kesitlerin yer aldığı tüm hayat hikayesini anlatan “Parlatılmış Yıldızlar Toroslardan İstanbul’a” kitabının satışından elde edilecek geliri, burs olarak verilmek üzere ERÇEV Vakfına bağışlamıştır. Kitabı almak isteyenler; Ermenek ve Çevresi Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfının TR61 0001 5001 5800 7300 5773 56 50 numaralı İBAN’ına veya 530 406 3618 numaralı telefonuna ve açıklama kısmına “Parlatılmış Yıldızlar kitap bağışı” yazarak 50 TL gönderdikleri takdirde, kitap adreslerine gönderilecektir.
Teşekkürler Mehmet Emin Öztaş, sağlıklı nice uzun ömürler dileriz.
Sabri ÖZEN