Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, “Deli Çavuş” hesabından yaptığı açıklamalarda ”Kardeşlerim bu paylaşımların hakkını lütfen verin yoksa… Sizinle yaptığımız akit fesih olma yoluna gidebilir.’ dedi.
Peker tweetlerinin çoğunda, bu yapılardan biri olduğunu öne sürdüğü Türk Medya grubunun sahibi Hasan Yeşildağ ve kardeşleri Metin, Zeki ve Ali Yeşildağ hakkında iddialarda bulundu.
Hasan Yeşildağ’ın Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1998’de Pınarhisar Cezaevi’nde yattığı dönemde korumalığını yaptığı öne sürülmüştü.
Peker’in paylaştığı tweetler şöyle:
40 yaşından genç olan kardeşlerim siz benim şahidimsiniz. Seçime 2 ay kalaya kadar bekleyeyim dedim. Ancak şeref düşkünü olanlar kendilerini perde arkasında saklayıp Mehmet Ağar’ları (orijinalinde hafif) Doğu Perinçek’leri (Çin malı) önüme çıkararak enerjimi oraya kanalize etmemi istediler.
Mutlu olsunlar diye tuzaklarına düşmüş gibi yapıp içimdeki kini bu yaratıklara karşı boşalttım. Ancak perde arkasındakileri unutmadığımı anlasınlar diye bu paylaşımları hazırladım. Kardeşlerim bu paylaşımların hakkını lütfen verin yoksa… Sizinle yaptığımız akit fesih olma yoluna gidebilir. Ben namluların ucunda gurbet diyarlarda yaşayacağım, ailem de benden dolayı hedef durumunda olacak, ekonomik olarak hemen hemen her şeyimi kaybettiğim halde bana teklif edilen maddi imkânları kabul etmeden yoluma devam edeceğim, çünkü söz namustur diyecem ancak bazılarınız delilleri ile doğru olan bu anlattıklarımı çevresindeki insanlara dahi anlatma zahmetine girmeyecek. Bu olmaz. Söz bir tek bana namus değil, size de namus.
“Bakanlardan dahi güçlü olan üç ayrı yapıya ufak bir selam vereceğiz”
Bugün bakanlardan dahi güçlü olan ancak kamuoyunda çok fazla bilinmeyen üç ayrı yapıya ufak bir selam vereceğiz (ufak dediğime bakmayın).
Birinci yapı Türk medyanın da sahibi olan (Akşam, TV24, TV360, birçok dergi ve radyo) deyyusu ekber Hasan Yeşildağ ve kardeşi Zeki Yeşildağ. Bu 2 kardeş son zamanlarda 25 milyar TL’lik devlet ihalesi alan Yapı Yapı firmasının da % 25’lik gizli ortaklarıdır. Ayrıca iktidarın tüm kritik gizli kararlarının alındığı Ulus’taki o meşhur kafenin de sahipleridir.
“Hasan Yeşildağ ve kardeşi tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar”
Ayrıca iki İsrail vatandaşının Tayyip Erdoğan’a suikast yapacaklar yalanı ile tutuklandıkları Çamlıca kulesindeki kafenin de sahipleridir. Bunun haricinde tüm karanlık ve pis işlerin mimarlarıdırlar (daha başka birçok zenginlikleri de var). Ali Yeşildağ isimli üçüncü ortak olan kardeşlerini nasıl diskalifiye ettiklerini de size anlatacağım.
Dünyanın en karanlık insanı olarak kabul edilen Papa Rodrigo Borgia’nın bile yanlarında masum kalacağına inanabilirsiniz. İkinci karanlık yapı iktidarın avukatları olarak bilinen hâkim ve savcı tayinlerinde bakandan bile daha etkili olan kişileri konuşacağız.
Üçüncü karanlık yapı ise henüz danışmanken dahi bakanlardan daha güçlü olan, o tarihlerde bile Sn. Cumhurbaşkanı’nın uçağına binecek kişileri belirleyen mücahit arslan’ı konuşacağız. Okuduklarınıza inanamayacaksınız. Ancak hepsinin delili bende. Söyleyin onlara beni yalanlasınlar (inşallah)
Bugün itibariyle Yeşildağ ailesini misafir edeceğiz. Ne bir eksik ne de bir fazla (İlk tanıştığımız andan bugüne kadar) 1989 senesinde Paşakapısı cezaevinde Ali Yeşildağ ve Metin Yeşildağ ile tanıştım (Hasan ve Zeki’nin kardeşleri).
Metin Yeşildağ teğmen okulu öğrencisi iken kardeşi Ali Yeşildağ ile birlikte birçok kişiyi gasp etmekten ve de yaralamaktan dolayı tutuklanmışlardı. Ali Yeşildağ henüz 17 yaşındayken Metin Yeşildağ ise 23 yaşındayken Bursa cezaevinde yattıklarında oradaki önemli bir mahkumun Metin Yeşildağ’a saygısızca davranması üzerine Ali Yeşildağ tarafından bu şahıs öldürüldü. Bu iki kardeşin ismi o tarihlerde hem sokaklarda hem cezaevlerinde duyulmaya başladı. Bursa cezaevinden cinayet sebebi ile Bayrampaşa cezaevine yollandılar.
Bayrampaşa cezaevinde o dönemin ünlü mafya grupları bu iki kardeşi kendi koğuşlarına aldılar. Tabii bu iki kardeşe söz geçiremeyince onlara kötü davranarak yan koğuşa yolladılar. Cezaevlerinde o güne kadar ilk uygulanan göğsüne ve sırtına kitapları sararak üstünü de nevresimden kesilen bez parçaları ile sabitleyip sabah sayımında henüz mahkumlar uyurken bahçede temizlik yapılırken kendisine saygısızlık yapanların bulunduğu koğuşa dalarak orda da bir kişiyi öldürüp 7-8 kişiyi de ağır yaralayarak (kendisi hiç yara almadan) dışarı çıkabildiği için bu iki kardeş tüm cezaevlerinde konuşulur hale geldiler. Bayrampaşa cezaevinden bu cinayet ve olaylar sebebi ile Üsküdar Paşakapısı cezaevine nakledildiler. Tabii ki abileri 1980 öncesinin meşhur bombacısı Hasan Yeşildağ olduğu için saygınlıkları daha da fazlalaştı.
Kompleks yapmaya gerek yok, bu iki kardeşin cezaevlerinde yaptığı isim gerçekten büyüktü. Ben Paşakapısı cezaevinden tahliye olduktan sonra bu iki kardeş benden sonra cezaevine girdiler. Gençlik olaylarından dolayı 1-2 ay sonra ben tekrardan tutuklanıp Paşakapısı cezaevine geldim. Bu aile ile dostluğumuz o tarih itibariyle başlamış oldu. Metin Yeşildağ’ın beni bile kıskandıracak şeytanlıkta bir planla Paşakapısı cezaevinden firar etmesi ise işin gerçekten son perdesiydi. Daha sonraki yollarda Ali Yeşildağ ile Bayrampaşa cezaevinde bir kez daha karşılaştık.
Daha sonraki yıllarda ise Hasan Yeşildağ ile dostluğumuz başladı. Daha önceki paylaşımlarımda belirttiğim Yaşar Baba isimli dostum tarafından kendisi ile telefonla tanıştırıldım. Ben bazı çalışmalar için Bulgaristan’da iken kendisi ile telefonla konuştuğumuzda buraya yanıma gelsene dedim. Benim vizem yok diyince vizeye gerek yok ben seni Türkiye’den uçağa bindirir burdan da uçaktan aldırırım dedim. Kendisi buna çok inanmamış olacak ki Yaşar Baba’yı arayıp ben bunca sene Avrupa’da yaşadım Sedat Peker’in söylediği gibi bir şey olmaz, havaalanında rezil oluruz diyince Yaşar Baba kendisine “yaşının genç olduğuna bakma o bir şey söylüyorsa mutlaka yapar” demiş. Zannediyorum 1998 senesinde kendisini Bulgaristan’a uçakla getirttim.
Ben misafir gelen devlet başkanlarının ağırlandığı odada beklerken havaalanı müdürü ve havaalanı emniyet müdürü Hasan Yeşildağ’ı uçaktan alarak yanıma getirdiler. Tabii gördüğü bu olay karşısında çok şaşırdı. Ancak esas şaşkınlığı biz limuzinle giderken 3-4 tane özel koruma araçlarının
bizim dönüşlerimizde dahi yolları kesmesi ile nirvanaya ulaştı. Kendi ağzıyla bana: “Ben hayatımda böyle bir şey görmedim, senin yerinde olsam Türkiye’ye dönmem.” deyince “Aynı imkânlarımız Romanya’da da var. Buralarda çok iyiyiz.” demiştim.
Kendisine çok saygı duyduğum Ömer Mersan abi de Hasan Yeşildağ’ı Bulgaristan’da misafir ederken her zaman yanımızdaydı (Ömer Mersan abi şu anda 70 yaşlarında). Kendisi de Papa suikasti davasında azmettirici olarak yargılandığı için Hasan Yeşildağ ile gıyaben tanışıyorlardı.
“Kendi arabamı Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim”
Hasan Yeşildağ birkaç gün misafirim olup Türkiye’ye döndükten sonra 3-4 ay boyunca her önüne gelene benim oradaki konumumu anlatıp böyle bir şey hayatımda görmedim diye söylemişti. Hasan Yeşildağ’ı havalimanına bırakan kardeşi Ali Yeşildağ idi. Kendi arabamı Türkiye’de Hasan Yeşildağ’ı gezdirsin diye onlara vermiştim. Ali Yeşildağ’ın benim arabamla gezerken yaşadıklarını biraz sonra yayınlayacağım tweetlerde anlatacağım. Bundan sonraki tweetler çok önemli olacak. Lütfen okuyun ve okutturun. Hakkını verin yoksa akit bozulur. Söz namus!
“Seçime 2 ay kala çekeceğim videoların güzergâhlarını şimdiden kuracağız”
40 yaşından genç kardeşlerim ne bir eksik ne bir fazla anlatacağız. Her şeyi olduğu gibi konuşacağız. Bugünün en muktedirleri o zamanlar ne haldeydi, ben 20’li yaşlarımdayken hangi güce sahiptim? Namusluca konuşacağız. Seçime 2 ay kala çekeceğim videoların güzergâhlarını şimdiden kuracağız( söz namus). Kendilerini en büyük milliyetçi, en büyük muhafazakâr olarak tanıtanların size ne kadar namussuz olduklarını anlatacağım.
“Gelecek zamanlarda ülkemizde çok büyük skandallar konuşulacak”
Gazeteci Sn. Hikmet Genç Bey sizinle tanıştık. Bazı düşüncelerimiz farklı olsa da sizin iyi bir insan olduğunuzu biliyorum. Size dostane uyarım LGBT’li bireylerle ilgili çok sert ve kötü yazılar yazmamanızdır. Gelecek zamanlarda ülkemizde çok büyük skandallar konuşulacak. O skandallardaki muhataplar kurumların CEO’ları olmayacak. Çok önemli şeyler konuşacağız ve seyredeceğiz.
Neyse konumuza geri dönelim. Ben Hasan Yeşildağ ile Bulgaristan’dayken Türkiye’deki çakarlı arabam (o tarihlerde bile) Ali Yeşildağ’daydı. Eşine o gün yemeğe çıkalım dediğinde Beylerbeyi’ndeki bir yalı restoranına gidiyorlar. Restoranın sahibi yanlış hatırlamıyorsam İranlı Cafer Safai idi. Mekân dolu olduğu için kendilerine yer yok demişler. Sonra benim arabamla geldiklerini görünce abi Reis’in tanıdığı olduğunu neden söylemedin diyerek sahnenin ortasına masa kurmuşlar. Ali Yeşildağ da bu yaşadığı olayı senelerce herkese anlattı.
“O zaman güç bendeydi”
Sosyal medyada koskoca iktidar sana mı ihtiyaç duyacak diye yazan genç kardeşlerim, bu yazdıklarınızdan utanacaksınız. O zaman güç bendeydi. Bir yüzbaşı tanıyanlar piyasada havalı havalı gezerken ben o tarihlerde Cumhurbaşkanlığı kartı olan araçlarla geziyor, orgenerallerle arkadaşlık yapıyordum. Ne bir eksik ne bir fazla her şeyi konuşacağız. Hasan Yeşildağ’ın size İsviçre’deki anılarını biraz anlatayım. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ ilk İsviçre’ye gittiklerinde Zeki Yeşildağ kendisine bir kız arkadaş buluyor.
Bu kız arkadaşı üzerinden İsviçre’deki bankaları dolandırıyor. Paraları alıp Türkiye’ye kaçtıktan sonra kız aşk acısının ve kandırılmış olmanın verdiği üzüntü ile intihar ediyor. Ancak hayatta kalıyor. Fakat tutuklanıp cezaevine giriyor. Sizler de Zeki Yeşildağ’ın sahibi olduğu televizyon kanallarında ve gazetelerinde Türk aile yapısının nasıl olması gerektiğini okuyup dinliyorsunuz. Ne kadar komik değil mi? Ne kadar acı değil mi? Rezillik burda bitse gene iyi.
İsviçre’de aranırken Türkiye’ye gelip Mesut Yılmaz’ın Anavatan Partisi’nde belediye meclis üyesi oluyor (çok uzaktan akrabalıkları da var). Yurtdışında aranan mafya babalarının Türkiye’ye gelip yerleşmeleri bugünün hikayesi değil ta o tarihlerde başlıyor. Biraz da Hasan Yeşildağ’ın İsviçre anılarına değinelim.
Şuanki saygıdeğer eşi Emine Hanım o tarihlerde İsviçre’de köpek gezdiriciliği işi yapıyor (asla küçümsemek için söylemiyorum). Hasan Yeşildağ ile köpek gezdirirken tanışıyorlar. Hasan Yeşildağ kendisinden 50 Bin Frank para alıyor (insan aşkına parasını da verir canını da verir). Hasan Yeşildağ parayı aldıktan sonra evlenmekten vazgeçiyor.
Aslen Erzincanlı olan Emine Hanım’ın aile büyükleri olayı öğrenince bu namus meselesi deyip rahmetli Abdullah Çatlı’yı buluyorlar. Rahmetli namuslu adamdı. Hasan Yeşildağ’ı yanına çağırıp eğer bu kızla evlenmezsen üzerindeki ülkücü şemsiyesini çıkarırım çıplak kalırsın diyor. Rahmetlinin bu tavrı üzerine evlilik gerçekleşiyor. Tabii o zaman para yok. Hasan Yeşildağ, Zeki Yeşildağ ve saygıdeğer eşi Emine hanım aynı evde kalıyorlar. Kutsal aile yapısını anlatan basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ bey Hasan Yeşildağ ile anlaşarak (evlilikten belli bir zaman geçtikten sonra) saygıdeğer Emine hanımın babasının evine dönmesi için öyle bir dövüyor ki hiçbir insan, hiçbir anne, hiçbir kadın böyle bir dayak yememiştir.
“Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz”
Ancak Anadolu kültürü ile yetişmiş olan saygıdeğer Emine hanım “Beni öldürseniz de ben baba evine dönmeyeceğim” diyor. Şu an hepiniz yok artık bu kadar da değil diyorsunuz bunu hissediyorum. Ben namuslu adamım, kanıtlayamayacağım hiçbir şeyi söylemem. Ben size delilleri ile ispatları ile öyle şeyler anlatacam ki iki ayağınızın üzerinde yürümeyi bırakıp kafanızın üstüne dikileceksiniz. Kafanızla zıplayarak gideceksiniz. Bana yalvaracaksınız, ne olur artık anlatma diyeceksiniz. Ama ben anlatacağım.
Türkiye’de yaşayan 85 milyon insanı bitkisel hayata sokacağım. Bana diyeceksiniz ki: “Psikiyatrist Prof. Dr. Sedat Peker hani sen onları delirtip sonra da tedavi edecektin? Sen hepimizi delirttin.” diyeceksiniz. Ben de size cevap olarak suç örgütü lideri dediğiniz Sedat Peker kadar dik duruş göstermediğiniz için, kendinize tüm suçlardan arınmış yeni bir ülke kurulma imkanı suç örgütü lideri dediğiniz adam tarafından sunulmuş iken, bunun hakkını vermediğinizden dolayı seçim gününe kadar anlattıklarımla sizi de bu yüzden delirttim diyeceğim (siz de bunu hak ettiniz).
Neyse tekrar konumuza geri dönelim. Avrupa’da ASALA’yı bitirme eylemlerinde yer aldığını kahramanlık hikâyeleri ile söyleyen Hasan Yeşildağ’ın kahramanlık hikâyelerini de anlatayım. Kendisine ASALA ile mücadele teklifi gelince bunu kabul eder.
“Polisler Hasan Yeşildağ’ın evine gidince bomba yapımında kullanılan tüm malzemeleri ele geçiriyorlar”
Bomba malzemelerinin Hepsi kendi evindedir. Şu an ülkemizde Suriyeliler parklarda geziyorlar ya o zaman da bizim bu dostlarımızın vizyonu parklarda buluşacak kadar var. Tabii İsviçre polisi bu kadar genç adamı parkta yan yana görünce yanlarına gelip pasaport kontrolü yapıyor. Bizim Hasan Yeşildağ’da İtalyan pasaportu var. İsviçre’de sizlerin de bildiği üzere üç yabancı dil kullanılıyor. Bunlardan biri de İtalyanca. Polisler Hasan Yeşildağ’a İtalyanca bir şeyler sorunca çat pat İngilizcesi ile cevap vermek istiyor. İsviçre polisi hangi İtalyan İtalyanca bilmez diye hepsini gözaltına alıyor. İçlerinden İran pasaportu kullanan bir tanesi serbest kalıyor. Şu an ismini hatırlayamadığım için daha sonraki tweetlerde ismini söyleyeceğim. Ona soru sorduklarında kurnazlık yapıp sadece bildiği duaları okuyor. Polisler de Arapça bilmediği için onu serbest bırakıyorlar (komedi filmi çekilse böyle bir senaryo yazılamaz değil mi kardeşlerim?). Polisler Hasan Yeşildağ’ın evine gidince bomba yapımında kullanılan tüm malzemeleri ele geçiriyorlar. Ancak Hasan Yeşildağ 5-6 ay cezaevinde kalıp tahliye oluyor.
Şu an hepinizin kafası karıştı değil mi? Bu kadar bomba malzemesi varken 5-6 ayda nasıl serbest kalır diye. O da bir şey mi? Bir de üstüne İsviçre vatandaşlığı veriyorlar. Meğerse bizim kahraman, vatansever, milliyetçi, dindar Hasan Yeşildağ’ımız bütün her şeyi okuyor (Namuslu olmak ayrı bir şey). İlerleyen saatlerde 25 tweet daha yayınlayacağım. Bende milyon tweetlik malzeme var. Eğer ki beni yalnız bırakırsanız akit sonlanır. Söz namus kelimesinin hakkını verin. Söz size de namus, sadece bana değil.
40 yaşından genç kardeşlerim, bugün tüm dünyanın süper gücü olan ABD’yi yüz bin tane sorumluluk sahibi insan yönetiyor. Eğer ki siz de yüz bin kişiyi yan yana getirebilirseniz geleceğin dünyasında yeni süper güç olabilirsiniz (benim anlatacağım tuzaklara düşmeyerek ve yeni bir ülke kurarak).
Neyse konumuza dönelim, Hasan Yeşildağ’ın eşi saygıdeğer Emine Hanım’ın zannediyorum Erkan isminde eroin bağımlısı bir kardeşi vardı. Hasan Yeşildağ eroini bırakması için bu kişiyi bizim Yaşar Baba’ya teslim etti.
Yaşar Baba da biraz sert tedbirler uygulayarak (ağaca zincirlemek de dahil) bu kişiyi eroinden kurtarmak istedi (benim bilgim dahilinde). Uyuşturucu kullanan insanlar mutluluktan değil çektikleri acıları bastırmak için kullanırlar.
Daha önceki tweetlerde size anlattığım ablasının Zeki Yeşildağ tarafından hunharca dövülmesi dahil birçok olayı duyan işiten bir erkek çocuğunun uyuşturucu kullanmaktan başka ne çaresi olabilir ki?
Dur ben esas hikâyeyi ihmal ettim. Aile yaşantısının nasıl olması gerektiğini anlatan bu basın kuruluşlarının sahibi olan Zeki Yeşildağ’ın, Hasan Yeşildağ’ın en küçük kardeşleri olan Ali Yeşildağ’a henüz ilkokul ortaokul öğrencisi iken neler yaptırdıklarını da anlatacağız. Ne bir eksik ne bir fazla. Bir kere söz namus dedik.
“Dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya grubunun şu an patronu olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir”
1980 ihtilalinden önce evlerine baskın yapılacağını Hasan Yeşildağ öğrenince evde bulunan tüm patlayıcıları ve diğer bomba malzemelerini en küçük kardeşi Ali Yeşildağ’a vererek “Sakın dikkat çekme, taksi ile gidersen çevirme olur, şu dolmuşa bin, şu vapura bin, şu adrese giderek şu kişiye teslim et” diyerek henüz çocuk olan kardeşini yollayan kişi de Hasan Yeşildağ’dır (yurtdışına kaçmadan önce). O yaşta bir çocuğun o bombalarla yakalandığını bir düşünsenize. Türkiye ayağa kalkar değil mi? Ancak şu anda Türk milletine iyi aile nasıl olunur, vatansever nasıl olunur, milliyetçi nasıl olunur, dindar bir insan nasıl olunur diye anlatan medya grubunun şu an patronu olan bir kişi bu iğrençliği yapan kişidir. Ne kadar acayip değil mi? Ne kadar sahtekarca değil mi kardeşlerim?
Size her zaman söylediğim gibi asla ne gazetecilere ne de siyasi analist diye programlara katılan sahtekarlara ne de medya patronlarına asla inanmayın (sayıları az olsa da namuslular baş tacı). Neyse tekrar konumuza dönelim. Zeki Yeşildağ ve Hasan Yeşildağ Türkiye’ye dönerler. Türkiye’de o tarihlerde Hasan Yeşildağ’a en çok sahip çıkanlardan biri de eski Özel Harekat Daire Başkanı İbrahim Şahin’dir. Susurluk süreci ile ve geçirdiği trafik kazasından sonra gözden düştükten sonra Sayın İbrahim Şahin’i de ne arar ne sorar.
İşin en kötü yanı ne rahmetli Abdullah Çatlı’nın cenazesine katılır ne de Başbuğ Alparslan Türkeş’in. Daha sonraki paylaşımlarımda anlatımlarımdan anlayacağınız üzere bu kardeşlerin işi kaybedenlerle, ölenlerle değil; sadece yükselen güçlerledir (hani lan vefa, hani lan şeref, hani lan namus). Şu an ismini hatırlayamadığım o kadar çok insana vefasızlıklar yaptılar ki yerin dili olsa da konuşsa (gerçi hepsi bende gün gün, saat saat kayıtlı). Bende arşiv sağlam biliyorsunuz kardeşlerim. Hasan Yeşildağ’ın sorunlarının hallolması için İbrahim Şahin’in Mehmet Ağar’a sunum yapması, onun ise dönemin başbakanı… Sn. Tansu Çiller’i bilgilendirmesi apayrı bir hikâye (Mehmet Ağar’ın Milli Güvenlik Konseyi’ni teröre maddi destek sağlayanlara karşı şiddet uygulanması tezini kabul ettirdiği dönemler). Daha önceki videolarımda anlatmıştım, bu da hikayeydi. Mehmet Ağar’ın kirli geçmişini temizleme operasyonuydu. Basında çokça yer aldı. O dönemin ünlü kumarhaneler sahibi Ali Fevzi Bir’in bazı polisler ve Ali Yeşildağ tarafından fidye amacı ile kaçırılması konusunda Ali abinin (bizim semtimizin insanıdır) şikâyeti üzerine Ali Yeşildağ ve o dönemin emniyet amiri olan bir kişi ve başkaca şahıslar önce gözaltına alınıp sonra cezaevine girdiler. Hasan Yeşildağ’ın benden ricası üzerine de Ali Fevzi Bir ile görüşüp “Bunlar bir cahillik etmişler lütfen şiâayetçi olma” diye ricacı oldum. Aslında tüm kaçırma organizasyonunu yapan Hasan Yeşildağ’dı. İşin daha rezil yanı Hasan Yeşildağ’ı Ali Fevzi Bir ile görüştürdüm. O da kardeşim bir hata yapmış lütfen davacı olma rolleri ile kendisiyle görüştü (hep senaryo hep film).
Bundan da daha rezil olanı ise Aziz Yıldırım’ın yeğeni Süreyya Yalçın’ın şöförü, Ali Yeşildağ’ın tanıdığı devamlı Ulus’taki meşhur o kafeye geliyorlar. Hasan Yeşildağ bu kişinin kim olduğunu öğrenince “Bu kızı kaçıralım babası Türkiye’nin en zenginlerinden” diyor. İşin kötü yanı ise Süreyya Yalçın’ın aracını süren şoför arkadaş Süreyya Yalçın’ın annesini dahil o kafeye getirerek bize çok yardımcı oluyorlar diye Ali Yeşildağ ile tanıştırıyor. Ali Yeşildağ’ın bahaneler bulması üzerine Türkiye’de kaçırma işlemi gerçekleşemeyince Süreyya Yalçın tahsiline devam etmek için yanlış hatırlamıyorsam İsviçre veya bir Avrupa ülkesine gidiyor. Bizim Hasan Yeşildağ’ın iştahı daha çok açılıp kardeşi Ali Yeşildağ’a “Avrupa’daki adresini bul böylesi daha kolay olur” diyor.
Bu yazdıklarıma inanmıyorsunuz değil mi? Söz namus bende bu anlattıklarımın hepsini kanıtlayacak delil var. Bende söz namus. Beni yalanlasınlar, siz gerisini bana bırakın. Lan namusu maaşı kadar olan gazeteciler siz bu medya patronlarına sorun, onlar da beni yalanlasınlar. Hasan Yeşildağ, bir arkadaşın vasıtası ile bana haber yollayıp ben onun için bunca iyilik yaptım benim adımı neden geçiriyor diye söyleyip Feridun Başkan’ı Ankara’da ziyaret edeceğini söyleyeceksin, hemen akabinde de Mehmet Ağarları, Doğu Perinçekleri üzerime salıp itibarımı zayıflatmak için gizli organizasyonlar yapacaksın.
“İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç şansınız yok, bütün deliller bende”
Ben bu yolları yemem oğlum unuttun mu? Serdengeçtiler her yerde. Gerçi sen profesyonelsin. Süreyya Yalçın’ı kaçırma planları yaparken Sn. Aziz Yıldırım şike kumpasından tutuklanınca onu ziyarete gidip vefalı insan rollerine bürünmeyi de iyi becerirsin. He unutmadan hala daha faili meçhul olan eski hakem Ahmet Çakar’ın vurulması olayını da konuşacağız. Delilleri ile ispatlayacağım. İktidar değişince vallahi cezaevine gireceksiniz hiç şansınız yok. Bütün deliller bende. Yapı Yapının sahibi Zafer Yıldırım’ın babası iflas etmişti.
Her gün Ulus Cafe’ye gelip garson gibi oturuyordu (senelerce). Zeki Yeşildağ onun ortağıydı. Gerçi doğru, televizyon kanalları ona verilince görünürde ortaklıktan ayrıldı. Ancak Yeşildağ ailesi bu firmanın %25 gizli ortağı (Zeki, Hasan, Ali Yeşildağ) %25’i de… Zafer Yıldırım’ın. Diğer %50’nin gizli ortağını sonra konuşacağız. Ve birçok şeyi sonra konuşacağız. 40 yaşından genç kardeşlerim bu bilgilerin hakkını verirseniz devam ederim. Eğer vermezseniz ben de yoluma devam ederim. Söz size de namus.