TOROSLARDA EŞKIYA AVI
Kurtuluş Savaşında Ermenek’te Yaşananlar
13. bölüm
İskelelere barut Mersinden geldiğinden, pahalılığa gümrük fiyatının sebep olduğu rivayet
ediliyor.
İstanbul’dan hiçbir kimse demiryoluyla gelemiyordu. Mısır, Bağdat ve Basra’da bulunan
esirlerimizi İngiliz İstanbul’a getirip İstanbul’dan ekserisi İtalya vapuruyla Antalya’ya ve
birazı da Taşucu iskelelerine çıkıp geldiler.
İngiliz’de esirimiz kalmadı, diyen esirler: İstanbul’un İngilizler ve sair itilaf hükümetleri
idaresi altında gibi olduğunu, ahaliden bazıları Anadolu’nun İstanbul’u halas edeceklerine
ümit beslediklerini, itilaf fırkası erkânı Ankara’da teşekkül eden Kuvayı milliye hükümetinin
imha edilmesini arzu etseler de muktedir olamadıklarını ve olamayacaklarını söylemekte
olduklarını nakil ettiler.
Gelen ajans telgrafları Kuvayı milliye askerleri ile Adana ve Antep’te Fransızların, Bursa ve
Uşak taraflarında Yunanlıların harbe devam eylediklerini yazıyorlar.
Bir taraftan da iç karışıklıkların önünü almak için buna cesaret edenlerin muhakemeleri
sürmekte idi.
Ankara milli hükümeti her vilayete istiklal mahkemesi kurdurarak heyet-i mahkeme
milletvekillerinden oluşarak divan-ı harbi kaldırmışlar.
Asilerden yakalanıp hapse atılanların muhakemeleri evvelce kaza mahkemelerinde icra
olunmakta idi. Evraklarını istiklal mahkemesi talep edip orada tahkikat ve tetkikat edilip
hükmü vereceklerini ifade ediyorlardı.
Ermenek’e asilerin geldiğinde asileri teşvik eden, kandırmış bulunan Halimiye (Tepebaşı)
köyünden Hacı Ahmet oğlu Mevlüt, biraderi Emin Selinti’ye (Gazipaşa) firar etmiş. Orada
yakalananlardan Seydişehirli müftü Ömer Efendi zade Nuh Naci adlı bir kaçak da yakalanmış
Anamur hükümeti Ermenek’e göndermişti.
Alanya ile Nahiye arasında Gödüre’yi ve Sedire tabir olunan Alanya ahalileri nezdinde Konya
firarilerinden bir kaçının bulunduğu haber ve rivayet edilmiş Ermenek hükümeti jandarma
gönderip adı geçen yerleri arama tarama yaparak Konya’dan iki firariyi yakalamıştır. Bu
firarileri Ermenek’e getirip Konya’ya bilgi verdiler.
Konya istiklal mahkemesinin talebi üzerine Nuh Naci ile beraber koruma altında Konya’ya
gönderildiler.
Bazı bilgilere göre divan-ı harp çok kimseyi suçsuz olarak sürgün etmiştir. Ve kiminin
idamına hükmetmiş, kimini kürek cezasına mahkûm etmiştir. Onun üzerine şikâyetler art arda
gelince Ankara milli hükümeti istiklal mahkemesini teşekkül ettirmiştir.
İhtilalleri teskin ve asilerin ıslahı için gönderdikleri asker ve kuvvetin kumandanlarının
bazılarının geldikleri yerlerde halktan suçsuz ve günahsız çok kişilere hakaretler ve
öldürmelerde bulundukları haberi geliyor.
Hatta İzmir cephesinde müdafaada bulunan Demirci Mehmet Efe namındaki kumandan 600
kadar askerle Antalya ve Alanya’ya gelerek çok yağmakarlıkta bulunduğu gibi cebren bazı
zenginlerin nakit paralarını ve değerli eşyalarını almışlardır.
Ayrıca bir hükümet icraatı imiş gibi cesaret ettikleri ortaya çıkmış Konya’dan gelen Kuvayı
milliye, askerlerini ve güçlerini almış, adı geçen Mehmet Efe kaçmıştır. Ve buna benzer
birçok yolsuzluk, münasebetsizlik meydana geldiği ve gelmekte olduğu ve bazı değerli
kişilere masum oldukları halde “itilafçı” diyerek idam edilip kurşuna dizdirildiği haberleri
gelmektedir.
Bu meyanda Akşehir müftüsü Hacı Mustafa Efendi gibi değerli bir zatın idam edildiği ve
birkaç kişinin de asilere yardımda bulunmak suçuyla mahkemelerde muhakemelerinin
sürmekte, kendilerinin sürgün ve hapiste bulunmakta oldukları anlatılmaktadır.
İslam milleti, Türk milleti arasında böyle nifak girip birbirimizi mahvı perişan etmek, bu hali,
bu üzücü hali görüp işitip ağlamamak elden gelmiyordu.
Düşmanların Osmanlı başkenti olan İstanbul’u işgali İslam milletinin arasına tefrika
düşürmüş, Arabistan ve diğer İslam memleketleri ayrı ayrı birer hükümet kurarak kıyam edip
Fransızların İngilizlerin işgalleri altında kalıyorlar.
Ankara’da kurulan Kuvayı milliye hükümeti İstanbul hükümetini tanımıyordu. Bu durum
Türkler arasında büyük bir karşılıklı nefret ortaya çıkarmıştı. Vaki olan bu çirkin durumların
bu yüzden meydana geldiği, halkın iki arada bir derede kaldığı, suçlunun suçsuzun karıştığı
bir ortamda eşkıya ve asilere gün doğuyordu.
İstanbul hükümeti tarafından mali gelir olmadığı için kimseye maaş verilemediği haber
veriliyor.
Bu ve benzer nedenlerle askeri yetkililer olsun ve sair memurlar olsun bir yolunu bularak
Anadolu’ya kaçıp Ankara hükümetine teslim oluyorlardı.
Maaşa bağlı olanlar günbegün artmakta olduğundan Anadolu’da kalan işgal edilmemiş birkaç
vilayet gelirlerinin maaşlara yetmeyeceği tabii bulunarak her bir vergiye birkaç misli zam
ilave ederek dengeyi kurmaya çalıştılar.
(DEVAMI VAR)
Kaynak: Remzi ve Mehmet Tüzün’ün babaları Ermenekli Hüseyin Ağanın (Tüzün) tuttuğu
notlar.
Belgeler: Osmanlıca olarak Dr. Alaeddin Atalık’ın babası merhum Vacit Atalık
Sadeleştiren: ا ب ج ile ABC arasında köprü, Arşiv uzmanı – Gazeteci – Yazar: Mükremin
Kızılca