Osmanlı Mebusan Meclisi'nin aldığı Misak-ı Milli kararları işgalcileri kızdırmıştı. İstanbul işgal edilince Sultan Vahdeddin'in oluru ve izni ile Anadolu'ya giden Mustafa Kemal yeni bir meclisin hazırlıklarına başladı.
Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin toplanarak Milli Mücadele lehindeki "Misak-ı Milli" kararlarını almasından sonra İstanbul, İtilaf devletlerince resmen işgal edildi. Tanınmış askeri, mülki memurlar başta olmak üzere mebuslar tutuklandı. Artık, Sultan Vahidüddin ve hükümet esir durumdaydı. Üyelerinin birçoğu işgal kuvvetleri tarafından tutuklanan Meclisin feshinden sonra, Heyet-i Temsiliye Başkanı Mustafa Kemal Paşa, durumu protesto etti ve 19 Mart 1920'de vilayetlere, livalara, kolordu komutanlarına gönderdiği bildiriyle seçimlerin yeniden yapılarak olağanüstü yetkilere sahip bir meclisin Ankara'da toplanmasını, dağılmış olan Osmanlı Meclis-i Mebusan üyelerinden Ankara'ya gelebileceklerin de bu Meclise katılabileceğini duyurdu. Bu bildiriden sonra mebus seçilebilme şartlarına sahip kişiler arasından sürat ve ciddiyetle seçimler yapıldı.
Neredeyse son 10 yılını istisnasız savaşlarla geçiren Anadolu halkı ve eşrafını; Padişah hükûmetinin karşı propagandaları, Yunan-İngiliz saldırıları ve diğer kötü koşullara rağmen Ankara meclisi oluşumuna ikna etmek için; yani harap durumdaki, güçsüz, neredeyse her şeyini yitiren bu fedakâr milleti son bir kez daha davasına iknâ etmek için büyük stratejist ve zamanlamacı Gazi Paşa Hazretleri, her zaman örneklerini görebileceğimiz pragmatizmini işleterek; meclisi açma ve bunun töreni çağrısında da göreceğimiz gibi "şu anda İngilizler tarafından işgâl altında tutulan Hilafet ve Saltanatı da kurtarmak gibi" pek çok dinsel öge kullanmak durumunda kalmıştır. Bu dinsel öğelerin yanısıra- açılış törenini ancak ve ancak BİR CUMA GÜNÜNE "TESADÜF" EDEN 23 NİSAN 1920'de ve Hacı Bayram-ı Veli Camii'nde kılınacak Cuma namazı sonrası gerekli dualar ve kurbanlar sonrası Ulus'taki TBMM binası açılmıştır.
Yani neden 22 veya 24 değil de 23 Nisan'ın seçildiği hususunu sanırım rahatlıkla anlamışızdır. 23 Nisan olmasa 30 Nisan olurdu- ama mutlaka bir cuma günü olurdu.
AÇILIŞ CUMA GÜNÜ
Müzakereler sonucu Büyük Millet Meclisi'nin 23 Nisan 1920'de, İttihat ve Terakki Kulübü olarak inşasına başlanan fakat bitirilemeyen binada "Cuma" günü açılmasına karar verildi. Açılış gününü Cuma'ya denk getirmekten maksat o günün bereketinden istifade etmek, Kur'an'ın nurlarından ve namazdan güç kazanmaktı.
Heyet- i Temsiliye Başkanı olarak Mustafa Kemal Paşa'nın memlekete yayınladığı bildiri ve gönderdiği telgraflarda belirtildiği üzere bütün vilayetlerde Kur'an-ı Kerim ve Buhari-i Şerif hatimleri yapıldı. Cuma ezanından önce minarelerden salavatlar okundu ve hutbelerde Sultan Vahidüddin'in adı zikredilerek kendisinin ve vatanın kurtuluşu için dualar edildi. Mustafa Kemal Paşa'da dahil olmak üzere tüm mebuslar ve Ankara halkı, Hacı Bayram-ı Veli Cami'nde kılınan namazdan sonra sakal-ı şerif ve sancak-ı şerif eşliğinde Meclis binasına giden yol boyunca dizili askerler arasından geçerek bina önüne geldi. Meclis önünde, okunan hatimler ve Buhariler tamamlanarak dua edildi ve kurbanlar kesildi. Büyük Millet Meclisi saat 13. 45'te en yaşlı üye Sinop Mebusu Şerif Bey'in nutkuyla açıldı.
Mecliste halifeye sadakat ve işgale boyun eğilmeyeceği mesajları verildi.
TBMM açılışı öncesi ve kısmen akabindeki dönem Kurtuluş savaşının en yaman günleridir. Sevr Antlaşması sonrası tek düzenli ordu, başında Kâzım Karabekir Paşa'nın bulunduğu Şark ordusudur. Bu orduyu değil Batı cephesine çekme, yerinden kıpırdatma imkânı dahî – fırsattan istifade eden Taşnak Partisi yönetimindeki Ermenistan Cumhuriyeti'nin Doğu Anadolu'ya saldırması nedeniyle- olanaksızdır. (Bu durum ancak Kasım ortalarında Ermenistan'ın yenilmesi ve 1 Aralık 1920'de Gümrü-Aleksandropol antlaşması imzalanması ile giderilebilmiştir. Gümrü antlaşması, TBMM hükûmetinin imzaladığı ilk antlaşmadır !). Batı'da olan savaşlar ve ayaklanmalar, ancak Çerkes Ethem gibiler ve diğer gezgin güçler ( kuvva-i seyyare ) ile durdurulmaya çalışılır. Ethem Bey'in "görev alanı" Batı cephesinde Yunanlar, Sakarya-Adapazarı isyanları, hattâ TBMM açıldıktan sonra, çarpışacak veya yeri değiştirilebilecek hiçbir kuvvet olmadığından- Haziran 1920'de Yozgat'taki Çapanoğlu isyanını (başarı ile) bastırmaktır. Bunların hepsinden alnının akı ile çıkmıştır..
Haziran 1919'da Erzurum ve Eylûl 1919 Sıvas kongrelerinde alınan kararlardan sonra devletleşmenin bir adımı olarak Ankara'da bir Meclis oluşturulması ve toplanması gerekmekte idi. Ancak Türkiye'nin temsil edilmesi ile "legal" bir temsiliyet oluşturulabilirdi.
Son olarak, TBMM'nin açılış davetiyesini, aslına sadık kalmaya çalışarak günümüz Türkçesine aktaralım:
Tamimde, yani bir nevi "Millete açik davetiye"de şöyle denilmektedir:
"1-) Kerim olan Allah'ın izniyle (Inşaallah) 23 Nisan Cuma günü Cuma namazından sonra Ankara'da Büyük Millet Meclisi açılacaktır.
2-) Vatanın istiklali, yüce hilafet ve saltanat makamının kurtulması gibi en mühim ve hayatî vazifeleri yerine getirecek olan Büyük Millet Meclisi'nin açılış gününü Cuma'ya denk getirmekle zikrolunan günün mübarekliginden istifade ve bütün Milletvekilleriyle birlikte Hacı Bayram-i Veli Camii'nde Cuma namazi kılınarak Kur'an'dan ve namazdan feyz alınacaktır.
Namazdan sonra Peygamberimiz'in sancağı ve sakal-ı şerifi taşınarak Meclis önüne gidilecektir. Meclis binasına girilmezden önce bir dua yapılacak ve kurban kesilecektir. Bu merasim esnasında, Hacı Bayram-i Veli Camii'nden Meclis binasına kadar Kolordu Kumandanlığı'na bağlı askerler hususi tertibat alacaklardır.
3-) Zikrolunan günün (Cuma günü) kutsiyeti için bugünden itibaren vilayet merkezinde (Ankara'da) vali Beyefendi hazretlerinin organizesi ile hatim (Kur'an-i Kerim'in tamamını okumak) ve buhari şerif (seçme hadisler) okunmasına başlanacak ve hatmi şerifin son kısmı teberrüken (uğur sayılarak) Cuma günü namazdan sonra Meclis binası önünde tamamlanacaktır.
4-) Mukaddes ve yaralı vatanımızın her köşesinde aynı şekilde bugünden itibaren Buhari ve Kur'an hatimlerinin indirilmesine başlanılarak Cuma günü ezandan önce minarelerde salavat-i şerife okunacak ve hutbe esnasında halife ve padişahımız hazretlerinin isimleri zikredilirken, padişahlık makamının ve bütün ülkenin bir an evvel kurtulmaları ve saadete kavuşmaları için dualar edilecektir.
Cuma namazının kılınmasından sonra da hatimler bitirilerek vatanın kurtulması, bunun için milletçe gayret gösterilmesinin lüzumu ve Millet Meclisi'nin vereceği vazifeleri yerine getirmenin ehemmiyetiyle ilgili vaazlar verilecektir.
Daha sonra halife ve padişahımızın, din ve devletimizin, vatan ve milletimizin kurtulusu, selâmeti ve istiklâli için dua edilecektir. Bu dinî ve vatanî merasimin yerine getirilmesinden ve camilerden çıkıldıktan sonra Osmanlı beldelerinin her tarafında, hükümet konağına gelinerek Meclis'in açılışından dolayi resmî kutlamalar yapılacak, tebrikler kabul edilecektir.
Her tarafta Cuma namazından önce münasip şekilde mevlid-i şerif okunacaktır.
5-) Bu tebliğin derhal neşredilmesi ve yayılması için her vasıtaya müracaat edilecek ve en hızlı şekilde en ücra köylere, en küçük askerî birliklere, memleketin bütün teşkilat ve müesseselerine ulaştırılması temin edilecektir. Ayrıca büyük levhalar halinde her tarafa yazilacak ve mümkün olan yerlerde matbaada bastırılıp çoğaltılarak ücretsiz olarak dağıtılacaktır.
6-) Cenab-i Hakk'tan tam bir muvaffakiyet niyaz olunur.
Heyeti Temsiliye Namına
Mustafa Kemal"
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı aslında yakın zamanlara kadar birbirinden ayrı iki bayram olarak kutlanmaktaydı. Bu bayramlardan ilki 23 Nisan 1920 tarihi Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışının kutlandığı Milli Bayramdı. TBMM 1921 yılında aldığı “Büyük Millet Meclisinin ilk yevm-i küşadı olan 23 Nisan günü millî bayramdır" kararı ile açıldığı günü Milli Bayram ilan etti. Böylece 23 Nisan Türkiye’nin ilk milli bayramı oldu. 1923 yılından itibaren ise Milli Hakimiyet bayramı olarak kutlanmaya başlandı.
Bayramlardan diğeri olan Çocuk Bayramı ise resmi bayram anlayışının dışında gelişmişti. Himaye-i Etfal Cemiyeti (Çocuk Esirgeme Kurumu ) yetim çocuklar için kuruma yapılacak gelirleri artırmak amacıyla 23 Nisan günü ve haftasında çalışmalarını artırma yoluna gitmişti. Örneğin bu amaçla 23 Nisan 1923 tarihinde Himaye-i Etfal Cemiyeti Pulu hazırlandı. Cemiyet 23 Nisan 1924 tarihinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde" Bu gün Yavruların Rozet Bayramıdır' başlığıyla halkı cemiyete bağış yapmaya çağırıyordu. Aynı gazetenin 23 Nisan 1926 nüshasında ise, "23 Nisan Türklerin Çocuk Günüdür" başlığı altında Cemiyetin 23 Nisanı çocuklar günü olarak kabul ettiği ifade edilmekte, kahveci, arabacı ve otomobilci esnafın bu günde elde edecekleri gelirin bir kısmını Himaye-i Etfal Cemiyetini bağışlayacakları yazmaktaydı. Böylece 23 Nisan Çocuk Günü olarak belirlenmiş oluyordu.
Bir yıl sonra ise Cemiyet aldığı bir karar ile 23 Nisan Çocuk Günü'nü Çocuk Bayramı ilan etti. Bu kararı "Millet Meclisimizle millî devletimizin Ankara'da ilk teşkile günü olan Millî bayram Cemiyetimizce çocuk günü olarak tesbit edilmiştir. Bize yeni bir vatan ve yeni bir tarih yaratıp bırakan mübarek şehitlerle fedakar gazilerin yavruları fakir ve ıstırabın evladları ve nihayet alelıtlak bütün muhtac-ı himaye-i vatan çocukları namına milletin şevkatli ve alicenab hissiyatına müracaat ediyoruz. Kadın, erkek, genç, ihtiyar hatta vakti ve hali müsait çocuklardan mini mini vatandaşlar için yardım bekliyoruz.” ifadeleri ile kamuoyuna duyurdu.
Çocuk Bayramı ilk kez 1927 yılında Cumhurbaşkanı Atatürk’ün himayesinde çeşitli şenliklerle kutlandı. Etkinlikler sırasında Cumhurbaşkanı arabalarından birini çocuklara tahsis etti ve Cumhurbaşkanlığı Bandosu Çocuk Sarayında konser verdi. Cemiyet 23 Nisan Çocuk Bayramının ülkede yaygınlaştırılması ve çocuk konusuna dikkatlerin çekilmesi amacıyla 1929 yılında 23 Nisan -30 Nisan haftasını çocuk haftası ilan etti.
Himaye-i Etfal Cemiyetinin ilan ettiği 23 Nisan Çocuk Bayramının resmi bir devlet töreni şeklinde kutlanması ise 1933’te başladı. 23 Nisan günü Atatürk çocukları makamında kabul etti. Atatürk’ün bu davranışından sonra diğer devlet adamları da çocukları makamlarında konuk ettiler ve koltuklarını 23 Nisan günü çocuklara devretmeye başladılar. Böylece koltukların devri gelenekselleşti. Yine bu tarihten itibaren stadyumlarda beden hareketleri gösterileri yapılmaya başlandı. Böylece 23 Nisan devlet ve milletin ortak malı haline gelmeye başladı.
Bununla beraber 27 Mayıs 1935 tarihinde Milli Bayramlar ve Genel Tatiller Hakkında çıkarılan kanunda 23 Nisan sadece Milli Hakimiyet Bayramı olarak nitelendi. Kanuna Çocuk Bayramı eklenmedi. Resim olarak iki bayram birleştirilmemiş olsa da cemiyet,okullar ve diğer devlet daireleri 23 Nisan günü hem Milli Hakimiyet Bayramı hem de Çocuk Bayramı olarak kutlamaya devam ettiler. Böylece 23 Nisan Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramı haline geldi.
1970’li yıllara gelindiğinde 23 Nisan Çocuk Bayramı millete mal olmuş bir bayram haline geldi. Meclis başkanlığının izni ile Mecliste düzenlenen törenlere çocukların da katılması kararlaştırıldı. 1980 yılında ise bütün vilayetlerden gelen çocukların katılımı ile Ulusal Çocuk Parlamentosu oluşturuldu. Aynı yıl TRT törenlere komşu ülkelerden çocuklar davet ederek Çocuk Bayramının uluslararası nitelikte kutlanmasını sağladı.
23 Nisan Milli Hakimiyet Bayramı ile Çocuk Bayramının resmen birleştirilmesi ise 1980 askeri darbesinin ardından oldu. 1981 yılında yapılan bir değişiklikle 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kabul edildi.
Kaynak:
Veysi Akın; 23 Nisan Milli Hakimiyet ve Çocuk Bayramının Tarihçesi
Ali Rıza Sağırlı Blog yazısı ve Haberduruş gazetesi