Prof. Dr. İbrahim CEYLAN, yaşamını tıp dünyasına adamış ünlü bir damar cerrahi,90’a doğu giden yaşı ile hem tıp dünyasına yazmış olduğu eserlerle, hem de Ermenek’e hizmet etmeye devam eden değerli bir Türk aydınıdır.
O şimdi Kovid-19’un koruma amaçlı önlemleri nedeniyle evinden çıkamamış olsa da hem tıp dünyası için eser vermeye devam ediyor diğer yandan Ermenek sevgisiyle çarpan kalbi ile geçmişe yönelik hatıralarını da not etmeyi unutmuyor. Mesleki başarısından aldığı güçle, doğduğu kenti unutmuyor, zaman zaman oraya hizmet etmeyi ve ettirmeyi, entelektüel bir bakış ve anlayış içinde sürdürüyor.
Baba ocağından, okumak amacı ile Ermenek’ten ayrılışı, ta uzak diyarlara, Konya Lisesine gidiş serüveni Sayın Prof. Dr. CEYLAN şöyle anlatır.
“Ermenek’ten çıkışımı 77 yıl önce 1942 yılının Eylül ayı. İçim okuma hevesi dolu, çetin yıllar sürecek bu yolculukta yapayalnızım. Aşılması güç olayları göze alarak aile ve Ermenek özlemleri dolu yolculuğumun başlayacağı günlerim. Yol yok, katır sırtında, tahta bavul ve yatak dengi ile üç günde Karaman ve sonrası Konya. Beni bekleyen olaylar. Ortaokul ve lise birinci yıl bitiyor., Lise iki başlangıcından Konya’dan ayrılıp Antalya Lisesi . 1948 yılı Haziran ayında Fen bölümünden pekiyi derece ile mezun oluyorum.”
Sayın profesörün orta ve lise yılları İkinci Dünya Savaşı’nın en dehşetli yılları, bizim Orta Toroslarda da 1942-43 yılları kıtlık yokluk yılları olarak eskiler tarafından bahsedilir. Yurdumuzun dört biryanında sınırlarımız düşman askerleri ile çember içine alınmış, ha bugün ha yarın Türkiye savaşa girme noktasında. Askerlerimiz cephede elleri tetikte, ülke tarımı kara sabanla yapıldığından insan gücü yok, erkekler askerde, üretim alabildiğine düşmüş. Var olanlar da cephedeki askerleri beslemek için toplanıyor. Öyle çok kötü bir ortamdayız. İsmet İnönü Cumhurbaşkanı, o zamanın ABD, Rus ve İngiliz liderleri savaşa Türkiye’yi de ortak yapmak için çaba sarf etseler de Birinci Dünya Savaşı’nda deneyim ve ülkemizin kayıplarını dikkate alan İsmet Paşa üzerine yapılan baskılara rağmen direnir ve savaşa ülkemizi sokmaz.
Profesör İbrahim Ceylan Bey’in ortaokul ve lise yılları ülkemizin ciddi savaş tehdidi yaşadığı yokluk, kıtlık ve imkânsızlıkların her alanda yaşandığı mahrumiyet yılladır.
1940’lı yılların başında, hatta daha sonraki on yıllarda, bir Ermeneklinin Konya’da çocuk okutması maddi yönden olağanüstü bir durumdur. Bunu başarabilen ailelerin çocukları gelecekte ülke ve Ermenek’in kalkınmasında önemli hizmetleri olacak kişilerdir. Sayın CEYLAN da bunlardan biridir.
Sayın profesörün Antalya Lisesi’ne kayıt sırasında yaşadığı bir krizden de kısaca bu bölümde bahsedersek, gurbette yalnızlığın ve hemşehri dayanışmasının önemini anlamış oluruz. Olay şöyle gelişir: Elinde tasdiknamesi ile Antalya Lisesi’ne gelen öğrenci İbrahim Ceylan’ı okul müdürü okula kaydını yapmaz. Tasdikname elinde çaresiz şehirde dolaşırken Karaoğlu Parkı denilen yerde bir Ermenekli banka hizmetlisine rastgelir. Onu görünce sevinir ve dertleşir, derdini anlatır. Banka hizmetlisi, müdürlerinin lise müdürü ile arasının iyi olduğunu, okula kaydını yaptırabileceğini söyler. Aralarındaki bu konuşma öğrenci İbrahim’i rahatlatır. Pazartesi günü banka müdürünün huzuruna çıkar durumunu anlatır. Banka Müdürü ile birlikte lise müdürüne giderler. Önce banka müdürü lise müdürü ile baş başa bir görüşme yapar ve sonrası öğrenci İbrahim’i de huzura alırlar ve okula Banka Müdürünün güvencesi ile kaydını yaparlar. Bu banka müdürü Değirmenlik Camii İmamı Mahmut Hoca’nın oğlu eski bir Konya Lisesi mezunu Mustafa Barçın’dır. Antalya’da Ziraat Bankası’nda müdür olarak görev yapmaktadır. (devem edecek) 22 Nisan 1923- Hasan ŞİMŞEK