AYDINLIĞA AÇILAN İLK KAPI: Köy ENSTİTÜLERİ
Atatürk adlı kitabın yazar Lort Kinross, Mustafa Kemal için şöyle der: Bir milletin yeniden doğuşu; çağdaş Türkiye’yi yaratan ve tarihin akışını değiştiren büyük önder. Atatürk’ün yapısı ince hareketleri ölçülüydü. Vücudunda dinlenme halindeyken bile enerji fışkırır, sanki her şeyi gören, ruh halleriyle ışıldayan canlı, keskin gözleri bu enerjiyle parıldardı. Titiz bir zevkle giyinirdi. (1) Bu konuda Andrew Mango’ da Atatürk adlı eserinde şunları yazar: “Mustafa Kemal yirminci yüzyılın en önemli devlet adamlarından biridir. Yabancılar tarafından yönetilen toplumlara ulusal bağımsızlığı kazanmanın yolunu göstermiştir. Tek kişiden, padişahın elinden aldığı yetkiyi Türk halkına vermiş, Türkiye Büyük Millet Meclisini açarak, Türkiye cumhuriyetini kurmuştur. Çağımızın en büyük ulus yaratıcısıdır. (2) Avrupa’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemişken 1934 yılında Türk kadınlarına seçme ve seçilme hakkını Atatürk zamanında verilmiştir. O, geleceği gören büyük bir dâhidir. Türk köylüsünün üretken olduğunu, vatan ve milletinin kurtuluşu için ön cephelerde savaştıklarını görür ve bilir. Bu nedenlerden “Milletin efendisi köylüdür” der… Çağdaş medeniyet seviyesinin üzerine çıkmak için kalkınmanın öncelikle köylerden başlaması gerektiğini yetkililere anlatır. Böylece “Köy Enstitüleri” kurulması fikri ortaya çıkar. Öğretmenler yaratanlardır. Önünde saygıyla eğiliriz” der. Ürettikleri ürünleri en kutsalı, en hayırlısı, en kıymetlisi, en anlamlısı; yarınlarımızı teslim edeceğimiz çocuklarımız ve gençlerimizdir. Bu fikir kesinlikle asla ihmal edilemez.
1938 Yılında Milli Eğitim Bakanı olan Hasan Ali Yüce, İsmail Hakkı Tonguç’u ilköğretim Genel Müdürlüğüne getirir. O yıllarda Anadolu köylüsü eğitimsiz, yokluklar içerisindedir. Köylerimizin çoğunda okul yoktur. Atatürk’ün zamanı Cumhuriyet döneminde yüzü gülmeye karnı doymaya başlayan köylümüzün, ikinci dünya savaşı yıllarında, yoksulluğa, hastalığa sürüklenmiştir. Ayrıca ağanın zorbalığı, üfürükçünün hilesi, muskası halkımızı baskı altına almış, çaresizliğe itmiştir. Devlet bütçesi savaş nedeniyle zayıflamış halkımız çaresiz kalmıştır.
Eli kalem tutan ordumuzu (Öğretmenlerimizi) yeniden yaratmak için İsmail Hakkı Tonguç, ilkokulu bitiren köy çocuklarını verimsiz, kırsal bölgelerde kurulan adına “Köy Enstitüleri” denilen okullarda toplamaya başladı. Okumaya eğitim ve öğretime susamış yiğit köy çocukları aylar ve yıllarca çalışarak kendi dershanelerini, okullarını, yemekhanelerini, yatakhanelerini, işliklerini, hamamlarını, öğretmen evlerini, yolları, su kanallarını, yapan bu özverili imece yıllarca sürdü. Her birinde ortalama binin üzerinde öğrencinin barınıp eğitim, öğretim göreceği Türkiye’nin çeşitli illerinde (21) Köy Enstitüsü kuruldu. Bu Enstitülerden birisi de benim okuduğum Hak vermez tepesinde kurulan İVRİZ Köy Enstitüsüdür. Bu (21) Köy Enstitüsü çok çalışkan onurlu köy çocuklarının bu eğitim ordusunun eseridir. Köy Enstitülerinin kurulduğu çorak bu verimsiz topraklar verimli hale getirilmiş, örnek üretimler sergilemiştir. Bu eserleri yaratanları saygıyla anmak vefalı olanların Allah katında borcudur.
Köy Enstitülerinin kuruluş amacı, tüm halkımızın okuryazar eğitim ve öğretim oranını yükseltmek, köylümüzün her alanda kalkınmasını ilerlemesini eğitimli bir ulus yaratmaktır. Birinci amaç budur. Yapay çabalarla değil bilinçli bir özveriyle köylerimizi kendi iç koşulları içerisinde canlandırmaktır. Köylümüzü öyle canlandırmalı ve bilinçlendirmeli ki, onları hiçbir menfaatçi, aldatıcı, düzenbazlar, kendi çıkarlarına onları sömürmelerine, vatanımız aleyhine çalışanlara fırsat verilmemesi. Atatürk ilkeleriyle yetişen köylerine âşık vatan ve milletine sevdalı, bilinçli, geleceğinden, emin Köy Enstitülerinde yetişen Türk gençleri ve öğretmenleri yıkıcılara bölücülere, tarikatçılara, yalancılara, sinsi çalışanlara inanmaz, geçit ve ödün vermez.
Köy Enstitülerinin eğitim öğretim uygulaması birbiriyle özdeştir. Eğitim öğretim çalışmaları üç bölümde toplanmıştır. 1. Kültür dersleri, 2. İşlikte sanat dersleri, 3. Tarla ve bahçede tarım dersleri. Ders dışı kalan zamanlarda yemekhanenin, çamaşırhanenin yönetimi öğrenciler tarafından yapılır. Ertesi günün derslerine hazırlanmak için serbest çalışma (mütalaa) yapılır. Cumartesi günü sınıf eğlenceleri düzenlenir. Her sabah okul meydanında her sınıf ayrı ayrı toplanır. Çalan mandolin eşliğinde harmandalı gibi milli oyunlar oynanır. Kitap okuma ve Okuma sevgisi tüm Enstitülerde yarış halindedir. Köy sorunlarıyla ilgili oyunlar yazılır, öğrenciler sahneye kor ve oynarlar. Çift sürüp ekin biçmeyene, ekini orakla biçip harmandan kaldırmayana, nota ile milli marşlarımızı, türkülerimizi mandolinle çalmayana Enstitülerde yer yoktur desek yeridir.
Köy Enstitülerinde bayan öğretmenler, ana, erkek öğretmenlerimiz de öğrencilerine baba gibi davranırlar. Saygı, sevgi en önde gelen değerlerdir. Okulda büyük öğrencilere ağabey, büyük kız öğrencilere abla diye hitap edilir. Büyük öğrenciler de küçük öğrencilere kardeşim demek hayatımız boyunca bir gelenek olmuştur. Okulumuzdaki tüm öğretmenlerimiz her yıl gece-gündüz öğrencilerin yanında yaşarlardı. Köy Enstitülerinde öğretim “ Yaparak yaşayarak yapılır” Yalan söyleyenin, hile yapanın Köy Enstitüler de yeri yoktur. Köylerden gelen öğrenciler öğrenimleri boyunca çevrelerinin özelliklerine göre üretmeyi, tüketmeyi, saklamayı, beslenmeyi öğrendikleri gibi okuldaki revirlerde sağlıkla ilgili her türlü bilgiyi, temizliğin önemini uygulayarak öğrenirler.
Eğitim öğretim süresi senede on bir buçuk aydır. Bu sürenin yarısı yapılan programlara göre kültür dersleri işlenirken yarısında da, tarım ve iş çalışmaları yapılır. Her bölgenin iklimi geçim kaynakları ön plana alınırdı. Örnek çalışmalarla öğretilir. Temizlik, sağlık. Beslenme, eğlenme, dinlenme, ibadet araç kullanma yaşayarak öğretilir. Köy Enstitülerinde kimse kimsenin hizmetlisi değildir.
Köy ve köylünün uyanmasından korkan çıkar çevreleri aydınlığa açılan bu ilk kapı Köy Enstitülerinden öğretmen olarak mezun olan yapıcı ve yaratıcı bilgili temiz yürekli, üretken, donanımlı, elleri kalemli Fakir Baykurt, Mahmut Makale gibi yüzlerce öğretmenleri karşılarında görünce ürktüler. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Dünyaya örnek olan bu eğitim yuvalarına akla hayale gelmeyen en kötü iftiraları utanmadan sıkılmadan, Allah’tan korkmadan vatanı milleti düşünmeden iftira üstüne iftira yağdırdılar.
Eğer Köy Enstitüleri dursaydı, teknoloji üretecek kentsel sanayi kültürünü yaratacaktı. Milletimiz daha üretken bilinçli bir toplum olacaktı. Dünyada bizi hiç kimse dışlayamayacaktı. Daha çok gelişmiş bir ülke olacaktık. Eğitimli olan vatandaş yozlaşmayacak, bozuk düzen yanlıları, yıkıcılar bölücüler, vatan hainleri 15 Temmuzda yaptıkları gibi yıkıcılar başkaldıramayacaktı. Tarikatçılar ilmin önünü kesemeyecekti. Bu gün daha nitelikli eğitim ve bilime daha uygun eğitim öğretim kurumları kurulamadı. Eğitim ve öğretim konusunda davul bizde tokmak gericilerin yobazların, çıkarcıların, bilgisizlerin elinde olamaz.
Köylülerimizin ve milletimizin refaha, saadete kavuşması yüzlerinin gülmesi, güçlü olması kesinlikle eğitimde geçer. İnsanlar daha iyi eğitilir, yaparak yaşayarak öğretilirse dünkü bu günkü, yarınki problemler daha kolay çözülür. Kur’an’ı Kerimin ilk ayeti “Oku” çok önemlidir. BU ayet insanlar için inmiştir. Okumamız, aydınlanmamız, eğitimli dürüst insanlar olmamız istenmektedir. Kumaşı, çimentoyu, enerjiyi, noksan üretirsek ziyan olur elden çıkar. Bu ürünleri yeniden üretebiliriz. Ama okullarda okuyan çocuklarımızı, gençlerimizi, istenilen derecede okutamıyor, eğitim ve öğretim, gereği gibi verilemiyorsa bunun telafisi yerine konması, yerini sonradan doldurmak mümkün değildir. Bunun için öğretmenlerin iyi koşullar, iyi moral içinde, mesleğini seven, ilerici. Yapıcı, yaratıcı, zorluklara göğüs geren, sorunları çözen, tarihini bilen örnek öğretmenler yetiştirilmesi en önde gelen değerlerdir. Bu elleri öpülesi öğretmenlere devletimiz tarafından muhannete muhtaç olmayacak maaş verilmelidir. Türkiye’mizde köy okullarından başlamak üzere üniversitelerimiz dâhil Tüm okullarımız parasız olmalıdır. Devletimiz tarafından okullarda daha iyi denetim yapılmalıdır. Fakir halkımız, fakir köylümüz mecbur kalarak çocuğunu bölücü, yıkıcı, tarikatçı okullara göndermemelidir. Atatürk ilkeleriyle eğitilen, öğretilen bireyler, donanımlı öğretmenler, kendileri gibi yetiştirdikleri aydın, vatan ve milletini seven üretici öğrencilerimiz işlik sayısı, çeşitli araç gereçlerle deneyler sonucu buluşlarla her alanda üreterek yetişecek çocuklarımız, ileride daha iyi verim alabilmek için bilgisayarlarla, yeni teknoloji ile donatılmış Köy Enstitülerinin yeniden kurulduğunu bir düşününün.
Bu gün okullardan boş mezun olurlarsa sizler de kaliteli eleman bulamazsınız. O halde öğretmen adayları yeteneklerine göre seçilip okutulmalıdır. Zamanımızda taşımalı eğitim yapılıyor. Tamamen yanlıştır. Kalkınma Almanya’da olduğu gibi köylerden başlamalıdır.
Sarıveliler ilçesine bağlı Uğurlu köyünün generali, profesörü vardır. Bu köyde taşımalı eğitim yapıldığını, bu kültürlü aydın Uğurlu köyümüzün okulunun yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını köyün muhtarı Yaşar Doğu Korkmaz, Karaman Milletvekilleri, Recep Konuk, Recep Şeker Beylere açıkladı. Problemin çözülmesi için Temmuz 2016 da ilçedeki yapılan toplantıda yardım istemiştir. Uğurlu Köyünden 173 öğretmen yetişmiş, bu sayının( 45) şi erkek ve bayan olmak üzere Köy Enstitüsü mezunlarıdır. Bu gün Uğurlu köyünde 12 si ilköğretim, 13 de orta öğretim olmak üzere 25 taşımalı öğrenci araçlarla gidip gelerek başka okullarda eğitim görmektedir. Uğurlu köyünde bugüne kadar çeşitli meslek dallarında (650) nin üzerinde memur, amir yetişmiştir.
26 Ocak 2017
DOĞRUDAN DOĞRUYA Mustafa Ertaş Gazeteci araştırmacı yazar.