Orada bir köy var uzakta,
O köy bizim köyümüzdür,
Gitmesek de varmasak da!
Bu hattı, özel arabama mazotu doldurup baştanbaşa geçmeden önceki Taşeli ile geçtikten sonraki Taşeli algım yüzde elli farkla değişti.
Dokuz kasım 2022 günü Güneyyurt’tan sabah saatlerinde hanımla beraber yola çıktık.
Amacım kış bastırmadan Sarıveliler’in Gazipaşa ve Ermenek sınırı hattındaki: Çukurbağ, Muzvad / Dumlugöze, Mulumu / Koçaşlı, Daran, Fet / Işıklı ve Günder köylerini görmekti.
Bu görme sırasında bu köylerin muhtarı arkadaşlara, “Sarıveliler ve Köyleri 1830 – 1845 – 2023” adlı bahara inşallah çıkarmayı planladığım eserimi tanıtmaktı.
Köylerin eski adları çok önemlidir. Bu önem daha önce yörede yaşayan halklar ve medeniyetler hususunda bize ipuçları verir. Ayrıca 1830 ve 1845 arşiv kayıtlarında yer alan eski adlardır.
Geçen hafta Sarıveliler ve Göktepe belediyelerini ziyaret ederek yetkililere konuyla alakalı bilgi sunmuştum. Bu hafta da Sarıveliler’in en uzak ve sarp dağlar, kanyonlar arasında yer alan adı geçen köyleri gezmeyi kararlaştırmıştık.
Göktepe’nin sedir ağaçlarıyla bezeli yollarını aşarak kendisine bağlı Çukurbağ mahallesine vardık. Göktepe: Çukurbağ, Günder ve Esentepe gibi bölgenin en büyük köylerini bünyesine katarak büyük bir başarıya imza atmıştır.
Bir Güneyyurtlu olarak Yukarı –Aşağı çağlar, Tepebaşı, Katranlı, Pamuklu ve Boyalı komşularımızla bütünleşmeyi ne kadar isterdim. Bundan her taraf da kazançlı çıkardı üstelik. Ama biz, az olsun, benim olsun gayretini ne yazık ki bırakamıyoruz.
Çukurbağ Daran hattı takriben yüz km bir “o” çizerek kat edilebiliyor.
Bu hatta adı geçen altı köyümüzün isimlerinin yazıldığı levhalar altından güzel resimler çektik.
Bu altı köyden Daran, Günder ve Çukurbağ isimleri aynen tarihten gelen isimlerdir. 1960’lı yıllarda Muzvadı Dumlugöze, Fet Işıklı, Mulumu da Koçaşlı adını almışlardır.
Çukurbağ muhtarı Sayın Muhammed Şimşek ile sohbet ederek konuyu izah ettim. Kitaptaki 2023 bölümünde muhtarlarımızın da kısa özgeçmişleriyle tanıtılacaklarını anlattım.
Çukurbağ’dan sonra Muzvadı’ya inmek için uzun ve bol dönemeçli bir yol kat etmek zorunda kaldık. Derin bir vadinin yamaçlarına kurulun Muzvadı köyü, tarihte olduğu gibi şimdi de yörenin en büyük köyüdür. Muzvadı kahvehanesinde sohbetimizde sorduğum arkadaşlar 650 hane olduğunu söylediler.
Muzvadı vadisine inerken ilk köprünün üstündeki “Kardelen Diyarı Dumlugöze Köyüne hoş geldiniz” takı sizi karşılar. Muzvadı’da her yıl Kardelen Şenlikleri yapılır.
Muzvadi adının Muz Vadi terkibinden gelmiş olabileceğini düşünüyordum. Ancak burada muzun yetişmemesi bu düşüncemi çürüttü. Ama burasının devasa bir vadi olduğu kesindir. Kurt suyunun kenarında oldukça derin bir vadidir.
Kurt suyu, ileride Başdere yani Günder deresiyle bütünleştikten sonra Aşağı çağlar -Güneyyurt gapızından çıkan suyla birleşerek Göksu’yu oluşturmaktadır. Kurt suyu üzerinde Daran 1 ve Daran 2 adlı iki düzenleyici kurulmuştur.
Bu hatta vadiler daha derin, dağlar daha yüksek, dereler daha kanyonsu ormanlar daha coşkundur. Bu derin vadinin yamaçlarını süsleyen uzun çam ağaçları adeta dağların zirvesine yetişmek için ant içmiş gibidirler.
Kasımın dokuzunda vadi boyu sarının en güzel tonlarıyla bezeli gazellerle doluydu. Hele yem yeşil çam ağaçlarının dört mevsim değişmeyen rengiyle, yola cephe diplerindeki çınarların / biladanların yapraklarının sarısı gözlerimize mükemmel bir manzara sunuyordu.
Vadi boyunu takip ederek köyün sonundan giriş yaparak köy konağının olduğu kahvehanelerin önüne geldik. Köy konağı iki katlı muhtarlığın da bulunduğu köyde belediye işlevi gören bir güzel mekân olup Muzvadılıların anıt ağacı olan dev biladanın dibine kurulmuştur.
Muhtar bey Sarıveliler’e gittiğinden görüşemedik ama kahvehanede gençler ve yaşlılarla sohbet ettik.
Yaşlılar Muzvadı’da üç dede bulunduğunu söylediler. Muzvadı oldukça sarp ve tenha bir mahal olduğundan tarihte çeşitli oymakların yerleştiği bir yer olduğunu ifade ettiler. Ben de Muzvadı’nın tarihte bir derbent köyü olduğundan uzun süre vergiden muaf tutulduğunu anlattım.
Muzvadı’da şimdi bir cami, bir mescit, ilköğretim okulu ve isteyen okul talebelerinin yatılı iaşe ve ibatesini karşılayan bir de özel yurt bulunmaktadır.
Kahvehaneye bizi görüp gelen ve İstanbul’da ikamet eden Mehmet Çiğdem adlı gençle tanıştık, Muzvadıyla alakalı çalışmalarından bahsetti, kendisiyle bilgi alışverişine karar verdik. Muzvadı hakkında kitabımızın 2023 bölümünde yer almak üzere geniş bir yazı hazırlamaya söz verdi.
Koçaşlı köyü yani Mulumu yeni adını eteklerinde kurulduğu Koçaş dağından almıştır. Muhtarı ormanda işçi çalıştırdığından görüşemedik, evinden telefonunu aldım inşallah görüşeceğim.
Daran muhtarı Ali Bey ve Işıklı muhtarı Fikret beyin soyadları Koçaş olup kendi ifadelerine göre bu soyadlarını Koçaş dağından almışlardır.
Gün ortasında çocukluğumuzda sürgün yeri olarak zihnimize kazınan Daran’a geldiğimizde muhteşem güzellikte bir köyle karşılaştık. Muhtar bey bizi evinde ağırladı. Burada yemek ve çay sırasında Günderli bir arkadaşa: 1845’te Günder’de bol pamuk üretildiğini söyleyince: evet o tarlalar şu gördüğün Daran yamaçlarıdır, o zaman buralar Günder’indi, şimdi Daran’ın dedi.
Günder köyü muhtarı da evine davet etti ve bize kahve ikram etti. Bu arada Gönder muhtarı Sayın Alpaslan Altaş’ın Daran muhtarı Sayın Ali Koçaş beyin damadı olduğunu öğrendik. Hepsine yakın alakaları için teşekkürlerimi ifade ediyorum.
Bu vadi ve hattı gezmek için bir gün ayırdık ve vadiden çıkıp tepeye gelerek Işıklı ve Günder muhtarlarıyla görüşmemiz sonunda akşam olmak üzereydi.