CUMHURİYET TARİHİNE İZ BIRAKAN BİR KİMYA MÜHENDİSİ

Balkan Savaşlarının zorlu yıllarıydı. Osmanlı Devleti her geçen gün daha da güç kaybetmiş, Balkan milletleri sırayla bağımsızlıklarını ilan etmişti. Bundan öncesinde siyasal çalkantılar artarak devam etmiş, meşrutiyet isteği yenilenmişti.  İttihat Terakki Fırkası’nın has adamları Vehip Paşa “ Ya Kanuni Esasi, Ya Ölüm!” diye haykırmış; Meşrutiyet yeniden ilan edilmişti. Öyle ki tahttan padişah indirilmiş, İttihat Terakki zaman içerisinde tamamen yönetime el koymuştu. Bu değişiklikte Balkan ülkeleri arasında çıkan savaşta İttihat ve Terakki Fırkası kaybedilen topraklardan bir parça geri almak istemişti; İttihat ve Terakki’nin komuta kademesinde olan Vehip Paşa ve abisi Esat Paşa gibi birçok komutanını Balkanlara göndermişti.

Balkan savaşlarının bittiği sıralarda artık kılıçlar çekilmiş Dünya yeni bir savaşın eşiğine yeniden gelmişti. Buna rağmen eğitime ara verilmemiş harbiye, mülkiye, tıbbiye, mühendislik gibi alanlarda öğretim devam etmişti. Vehip Paşa ve Esat Paşaların mülkiyeli kardeşlerinin oğlu İnşaat Mühendisliğini kazanmıştı. Yaklaşık iki yıl okuduktan sonra patlak veren Dünya Savaşı ile eğitimini bırakmış; askerlere cephe gerisinde yardımcı olmak adına Tıbbiyeli olmaya karar vermişti.  Ancak bir sene okuyabilen paşaların yeğeni tıbbiyelilerin tamamının askere alınmasıyla birlikte Balkanlardan sonra Çanakkale’ye atanan amcaları Vehip Paşa ve Esat Paşa’nın yanına sevkedilmişti.

Vehip Paşa Gelibolu Mevkii’nde Esat Paşa ise Arıburnu–Conkbayırı hattında mücadele vermekteydiler. Hatta Çanakkale’ye atanan Mustafa Kemal Paşa, Esat Paşa’nın isteğiyle Anafarta komutanı olmuş ve tarih sahnesine bu vesileyle çıkmıştı.  Savaşın bitmesiyle birlikte Esat Paşa, Mustafa Kemal ve Şehzade Vahideddin ile birlikte Almanya’ya cephe incelemeye gitmiş; Vehip Paşa da yeğeniyle Kars, Ardahan, Batum cephemize gitmişti. Öyle ki bu genç asker Rusların birbirleriyle haberleşmesini kesmede büyük yararlılıklar göstermiş; savaşın bitimiyle birlikte eğitim bursu alarak Almanya’ya gönderilmişti. Dünya Savaşı’nda sanayisi olan ülkelerin egemen olduğunu gören bu genç çocuk Kimya sanayinin önemini kavramış ve kimya mühendisi olmak istemişti. Eğitimini bitirdiğinde artık bıraktığı ülkeden çok uzak yeni bir ülke doğmuştu. Çanakkale’de birlikte savaştığı genç komutan ülkenin yeni lideri olmuş, ülkeye yeni bir sanayi vizyonu kazandırmak için kolları sıvamıştı.

Artık genç mühendisin gelme vaktiydi. Önce devlete olan borcunu ödemesi gerekiyordu. Zorunlu görev olarak bir müddet Sanayi Bakanlığında çalıştı ve Zonguldak Kömür Madeni’nde müdür yardımcılığı yaptı. Başlayan Şeker Sanayi hamlesiyle birlikte Alpullu’da kurulan Şeker Fabrikası’nda gelen Almanlara tercümanlık yaparak teknik koordinasyonda bulundu. Burada edindiği tecrübe üzerine Atatürk ve Celal Bayar’ın isteğiyle Tokat ve Eskişehir Fabrikalarının kuruluşunda önemli rol oynadı ve nihayet ilk kurulan Uşak Şeker Fabrikası’nın içinde olduğu dört fabrikanın birleşimiyle kurulan Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş’nin ilk genel müdürü olarak tarihe geçti. Kendisini vefatının son anında bile kartvizitinde Kimya Yüksek Mühendisi olarak tanımlayan bu şahsın adı Arif Kazım Taşkent’ti.

Kazım Taşkent, Çanakkale’den beri Atatürk’e hayrandı. Enver Paşa’nın yakın arkadaşı da olan amcası Vehip Paşa’dan Atatürk ile Enver Paşa arasında geçen bir olayı dinlemiş ve Atatürk’ü haklı bulmuştu. Atatürk Türkiye’sinde çalışmanın muazzam bir haz olduğu söylemiş, Atatürk’ten sonra gelenlerin Atatürk’ü anlayamamalarından yakınmıştı. Atatürk’ten sonra gelen yöneticilerin bir şeyler yapıyoruz derken başka şeyleri yıktığını söylemiş, siyaseti Türkiye’de “vesikalı yar” olarak tanımlamıştı.

Kazım Taşkent aynı zamanda önemli bir girişimci ve kültür adamıydı. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Şeker Fabrikaları Genel Müdürlüğü’nden ayrılan Kazım Taşkent şu anda da Kültür –Sanat’a destek olan Yapı Kredi Bankası’nı kurmuş; folkloru ve çocukları destekleyici Doğan Kardeş dergisini çıkarmıştı.

İkinci Dünya Savaşı sona ermişti. Dünya, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra da olduğu gibi yeni bir düzene doğru gidiyordu. Dünya’da liberal ekonomiler ön plana çıkmaya başlamış, Türkiye’de de bunun etkileri görünür olmuştu. İktidarla muhalefet her geçen gün daha da sertleşen münakaşalara giriyor, Kazım Taşkent ile Vehbi Koç iktidar ile muhalefet arasında arabuluculuk görevinde bulunuyordu. Yeni bir vizyon olması gerektiğini de savunan Kazım Taşkent, yakın çalışma arkadaşı Celal Bayar’ın isteğiyle DP’den milletvekili olmuştu. İktidarın ekonomi komisyonunda bulunan Kazım Taşkent yaklaşık üç yılın sonunda milletvekilliğinin kendine uygun bir iş olmadığını düşünerek istifa etti. Yalnız burada şöyle bir detay var 1951 yılında Demokrat Parti Şeker Sanayi’yi yeniden kalkındırma planı uygulayarak iktidarı döneminde benim de şu an çalıştığım Burdur Şeker Fabrikası dahil on civarı fabrika kurmuştur ve Kazım Taşkent 1953 yılında milletvekilliğinden ayrılmıştır.  Bu konuda net bir bilgi bulamasam da dönem itibariyle Kazım Taşkent’in DP döneminde kurulan fabrikalarda da emeği olduğunu düşünüyorum. Sizce de öyle olamaz mı?

Son söz olarak, Kazım Taşkent daima Batı toplumlarıyla Doğu toplumlarını birbiriyle sentezleyen aydınlarımızın Batı kadar kendi ülkesini de tanımasını isteyen bir mühendisti. İletişimde uygarlığı temel olarak kullanmış fakat uygarlığı görgü, bilgiden ziyade emanet olan bir şeyi kendi malın gibi bakılması ve başkasının hakkını yememek kadar kendi hakkını da yedirmeme olarak tanımlamıştır. Bunun yanı sıra belki de en önemli şeyin çok yaşamak değil hayatta, toplumda iz bırakan bir yaşantıya sahip olunması gerektiğini söylemesidir. Yaşamının son anına kadar da bunun için mücadele etmiştir.

Ne mutlu ki bizler de onun yolunda giden Kimya Mühendisleri olarak mesleğe, hayata, topluma ve doğaya elimizden geldikçe bir şey katmaya çalışıyoruz.

Anısına saygıyla…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram