Eli Böğründe Ağacım

0
2260

Kahraman Maraş bölgesine ait bir yemek çeşidi ismi olmasına rağmen, marangozlukta bir bağlantı, dayanma şeklidir.

İlk marangoz Hz. Nuh muydu (a.s), yoksa ondan önceki peygamberlerden marangoz olan var mıydı? Gerçekte marangozluk ilk olarak Allah’ın emriyle ve bir peygamberin vasıtasıyla mı ortaya çıktı? Bu konuda çok değişik fikirler var.

Konumuz Peygamberler tarihi değil, ama kısada olsa bunu yazmam gerekti.

Hz. Nuh’un asıl adı, Abdulcabbar veya Abdulgaffar’dır, Nuh onun lakabıdır. Babası Lemek b. Metuşalah, annesi de Rakil’in kızı ‘Kınûşî’ idi.

Ona ‘Nuh’ lakabının verilmesinin nedeni, ümmetinin günahları için nevha okumasından dolayıdır. Nevha okumaktan maksat, kavmini tevhide davet etmesi de olabilir.

Hz. Âdem’in (a.s) Dünyaya inişinden 1642 yıl sonra doğmuş ve 400 yaşında iken peygamber olmuş, 950 yıl halkı ibadete ve tevhide davet etmiş, bütün bu çabalarının sonucunda ancak 40 erkek ve 40 kadın kendisine iman getirmiştir.

950 yıllık davetin sonunda kavmine tufan azabı geldi. Tufandan sonra 350 yıl daha yaşadı ve yaklaşık 1290 yaşında iken vefat etti. Mezarı şu anda Necef-i Eşref’tedir.

Marangozluğun Alt Dalları

Marangoz denilince aklımıza elbette öncelikle ağaçların bozuk yapısını düzelten ustalar aklımıza gelmektedir. Özellikle inşaat alanlarında kalıpçıların kullanacağı ağaçlar hep marangoz ustasının elinden çıkmadır. Ancak marangozluk eski çağlara ait bir meslek olduğu için zaman içerisinde alt dallar oluşturmuştur.

Mobilyacılık: Evlerimizde kullandığımız birçok mobilya ağaçtan üretilmektedir. Mobilyacılık, marangozluğa göre daha ince işçilik isteyen bir alt dal olması sebebi ile farklı bir eğitimi de gerektirir. Bu alanda çalışan ustalara mobilyacı adı verilir.

Kündekârî: Osmanlı döneminde özellikle camilerde görebileceğimiz bir sanat olan kündekârî, çok ince marangozluk sanatıdır. Kelime kökeni Farsça olan kündekârî, ince marangozluk sınıfı içerisinde değerlendirilmiştir.  Kündekârî, sekizgen, beşgen, yıldız gibi geometrik şekillerde kesilmiş küçük ahşap parçalarının çivi ve tutkal yardımı olmaksızın yalnızca birbirlerine geçirilmeleriyle düz yüzeyler elde etmeyi hedefleyen bir tekniktir.

Oymacılık: Çeşitli marangozluk aletleri ile yapılan, şekilleri kabartılı şekilde ağaca işleme sanatı olan oymacılık, yine marangozluk mesleğinin alt dalı olarak geçmektedir. Heykelciliğe de benzeyen bu sanat dalı, ağacın bir bütün halinde işlenmesine dayanıyor.

Marangozluk en az insanlık tarihi kadar eski dönemlere uzanan mesleklerin başında geliyor. Eski çağlarda özellikle gemi yapımı konusunda çalışan marangoz ustaları günümüzde inşaattan mobilyaya kadar birçok noktada görev alıyorlar. Genel olarak usta-çırak ilişkisi içerisinde ilerleyen bu meslek, okullarda verilen eğitimle de öğrenilebiliyor.

Yaklaşık dört yıldır Orta Toros Dağları Taş İli Platosunda bir araştırma ekibimiz ile dağ taş gezerek yaşıyoruz. Aslında projemiz üç yıl içerinde tamamlanacaktı. Covid 19 / Pandemi yüzünden seki dokuz ay kadar uzadı.

Tüm Taş ili bölgesinde gezmediğimiz yer mutlaka kalmıştır. Çıkamadığımız yerlere teknoloji sayesinde çıktık. (Foto Dron) Yollarda tanıştığımız yöre insanları ile hoş sohbet içerisinde izinleri doğrultusunda video kayıtları çektik. Zaman zaman montajı bitenleri youtube kanalından paylaşıyoruz.

Hani derler ya; “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” Bana sorar iseniz ikisi bir birini mutlaka tamamlayandır. Okuduğunu gezerek tamamlayabilirsen mükemmeli yakalarsın. Mikronu eline alınca da konuşursun.

Şimdi gelelim Torosların “Eli Böğründe Ağacıma”

Tipet’e, Keşmir’e, Nepal’a, Himalaya’lara gitmenize gerek yok. Çıkın gelin buralara.

İlk gördüğümde beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Kaç dakika o vaziyette kaldım hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde ayaklarımı uzatmış oturur vaziyette kendimi buldum. Resmen ağaç bana bir şeyler fısıldadı sanki. Abartmıyorum; tabiatın konuştuğunu, beni uyardığını o bölgede duydum, gördüm.

Analdım ki ağaçlara bile çekemeyeceği yükü yüklersen kolu bacağı kırılır. Tıpkı insanoğlu gibi. İnsanoğlu sır saklamasını bilir mi ki? Doğa kendi sırrını saklasın.

Sadece doğayı sevmemiz yeterli.

Doğada hayatta kalmanız için ayağınızı toprağa nazikçe basacaksınız. Doğanın canını acıtmayacaksınız. Doğayı kirletmeyeceksin. Doğanın üçüncü gözü olacaksın. O sana her şeyi anlatır.

O kadar çok kar yağmış ki dallarlına bu yükü çekememiş, kırılmış kolu. Yere düşerken parmak uçları ile toprağını kavramış bir tararlarım daha kırılmasın dercesine hafifçe olduğu yere oturuvermiş. Belim kırılmasın diye de var gücü ile kendini diremiş. Kurtarmış gövdesini inanın.

Böylece yeniden doğmuş ve kendi adını kendi koymuş. Ben “Eli Böğründe Ağacım” Demiş kendi kendine. Şimdi iki kökü, tek başı var. Eskisinden daha kuvvetli toprağına tutunmuş.

Ağacın çokça fotoğrafını çektim. İşin uzmanı bir dostuma gönderdim. Nesli tükenmekte olan bir söğüt ağacı cinsi olduğunu söyledi. Yeteri derece bilgilendim. Her sene Ağustos aylarında mutlaka giderim üç beş gün kamp yapar, kendimi dinler “Eli Böğründe Ağacım” ile vakit geçiririm.

Bu bölgeye ilk gittiğimde tabiattan ürkmüştüm. Vahşi tabiat derseniz işte buralar. Ne in var ne cin var misali. Sesinizi duyuracağınız kimseler yok. Kendiniz ve doğa, başka birini aranıza sokmanıza gerek yok. Tavsiyem ay mehtabı olduğu bir günde gelmeniz.

Eğer temel ve esas malzemen tam ağaç ise marangozum diyebileceksin ve sen sen ol böyle özen, böyle yap.

Yani ey oğul…(Kim söyledi bilmiyorum ama yerinde bir laf)

  • Marangozhanenin kapısını halkına dua ederek ve mekanına, mekanındaki eşya ve cihazlarına selam vererek aç. Bunun en özeti ki, besmele ve e’s-selamun aleyküm olur.
  • Sokak pabuçlarını çıkar ve ancak marangozhanende giyeceğin köseleni veya çoraplarını geçir ayağına. Ki, ağacı ve müstahzarlarını ve kübürünü nimet bilerek hürmetini göster daima onlara, necis bulaşık ayakla çiğnemiş olma onları.
  • Cihazlarını keskin, kabiliyeti tam, temiz olarak işine hazır ve tezgâhını da düzgün ve tertipli kıl daima.
  • Ağacı biçerken ve ondan türlü ebatlarda ahşap çıkarırken onun cinsinin tabiatına, fıtratına, keyfiyetine riayet ederek çalıştır elini.
  • Biçilmeyi bekleyen tomruk ve keresteyi, çatılmayı bekleyen muhtelif doğramayı ve artan ahşabı, kürünmüş talaşı, yongayı ve kübürleri ayrı ayrı istifle, birbirine karışık yığma oraya buraya.
  • Zorda kalmadıkça, gerçek bir mazeretin yokken marangozhanene soktuğun ağacı, ahşabı onlardan eşya yapmak dışında tasarrufa sapma. Artık parçayı, talaşı, yongayı ne yak ne çöp say ne ziyan et. Onlar dahi gün olur bir eşya yaparken işe yarayacaktır.
  • Müşterinden sadece ve sadece tedarik maliyetini, sarf maliyetini ve yevmiye emeğini tahsil et. Götürü kestirim sürüp de mesela şerefiye, zahmet, meşakkat bahanesiyle ilave fiyatlandırma yapma.
  • Müşterinle işin yerini, teslim yerini, gerekiyorsa iaşesini, gerekiyorsa tek durumluk demirbaşını, takvimini, meblağını (tedariklerini, tahsilâtını, tediyesini, yevmi yeni, sarf malzemesini, esas malzemesini yani) miktar ve maliyet tam sarih konuş ve böylece anlaş. Mukabele ederek söz verip söz alıp mukavele yap ve bunu yaz.
  • Müşterinle yaptığın mukaveleyi ihlal eden durumlarda eğer sebep tembelliğin veya işçilik hataların ise ceremesinden kaçma, sözünü eğip bükme, ahde riayette kararlı ol, dolayısıyla fazladan çalışmanın ücretini ve israf ettiğin malzemenin bedelini isteme, tazmin et. Müşterine, mukaveleyi ihlal eden başkaca durumların bütünüyle kendisinin mükellefiyetinde olduğunu kesin bildir.
  • Yaşlı, hasta, aciz, müstazaf, fakir kimseler emval-i asliden ahşap eşyalarının tamirini istediklerinde meccanen tamir et.
  • Müşterine yaptığın eşyanın tamirini takip et, meccanen tekmil et. Fevka’l-ade kazaya uğramış da tamiri isteniyorsa ücretini anlaşırken cömert ol.
  • Ev ve marangozhane mahallendeki ibadethane, mektep, köprü, misafirhane, imarethane, darü’l-aceze, darü’l-eytam, karakol, şifahane gibi ammeye hizmete matuf yerlerin ahşap işlerini meccanen yap.
  • Elinden çıkan eşya diri, güzel, istimale muvafık olmadıkça tekmil ettim deme.
  • İşin emrettiği usül ve sırayla çalış, işin emrettiği cihazla çalış. İşi biten cihazını hemen yerine koy.
  • Haftanın bir gününü marangozhanene çeki düzen vermeye ve cihazlarının bakımına ayır.
  • Arızalanan cihazını mümkünse hemen tamir ettir yahut elinden geliyorsa hemen tamir et ve işine ondan sonra devam et. Mümkün değil diyerek ya da üşengeçlik ederek mevzu vasıtalarla işini ve canını tehlikeye sokman mukadder şekilde çalışmakta ısrar etme, o işi tatil et.
  • Cetvelini, gönyeni, kalemini, çakını, keskini, küçük keserini donunun kemerinde yahut yeleğinin eteğinde hazırda tut.
  • Akşam olunca çalışmanı tatil et.
  • Marangozhanenin kapısını kapatırken akşam, pirlerine (ki onlar Nuh’tur, İdris’tir, İsa’dır) rahmet oku, hayrı istemek nasip olsun onlara diyerek meslektaşlarına dua et. Halikına kazadan koruduğu için şükret ve rızkını verdiği için hamt et.

Şerafettin GÜÇ

 

1 Yorum

  1. Şerafettin hocam sizin yerinizde olmak isterdim. Bu yaşta Toros Dağlarına imzanızı ve ayak izlerinizi bıraktınız. Bölgedeki yörük – çoban kardeşlerimiz sizi çok yakından tanıyorlar. Kültür elçimiz diye uzun uzun bahsediyorlar. Maşallah derim. Bilgileniyoruz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz