Eski Çarşının Eski Esnafı

15 Haziran 2020 gününden beri “Taşeli Platosu Adım Adım” projesiyle yola çıktık. Kısa metraj belgesel çekerek, Taşelinde Karamanoğullarının ilk yerleşim yerlerini kayıt altına aldıktan sonra, dedelerimizin özellikle Nure Sofi dedemizin oymağının/aşiretinin/obasının izini sürerek Akdeniz’e inelim düşüncesiyle yollardayız.

Bir yıldır üzerinde çalıştığımız, ince ayrıntılarına girdiğimiz ekip çalışması. Yani,  sorumluluğumuzu biliyoruz. Karamanoğulları Devletinin hüküm sürdüğü bir coğrafyada bulunmanın ciddiyeti oldukça farklı.

Bu çalışmamızın video kayıtları, kamera arkası kayıtları ve O anı donduran fotoğrafların hepsi kayıt adlında. Şimdilik girilmesi, ziyaret edilmesi yasak yerlerin çekimleri için gerekli tüm izinler alınarak çekimler yapılmıştır, bu da biline.

Bu bir gönül işi, kimseden hiçbir kuruluştan maddi bir destek beklenmeden çalışılan projelerden bir tanesi.

Çok güzel şeyler oluyor, güzel olacağına da adım gibi eminim. Herkes işini severek yapıyor. En zor işi zamanında hallettik. Tüm metin yazıları kaynakları ile birlikte, dokümanları alınarak dosyalandı.

Bu güzellikler içerisinde mutlaka zorluklar olacak, bunun bilincindeyiz. Güzel varsa çirkinde var. Tatlı varsa acıda var. Kolaylık kadar zorlukta var. Yüksekte var, alçakta var. Soğukta var sıcakta var. Yani var oğlu var. İşin içinde kazık yemekte var.

Eskiden sofra altına serdiğimiz örtü vardı; “somat” derdik. Hamam peştamalına benzer. İki ucu püsküllü kareli bir bez parçası. 1,5 metre kare bir bez parçası alt yanı.

Bu benim yolda ki kostümüm. Gezgin derviş, hikâye anlatıcısı dede, az gitmiş uz gitmiş dere tepe düz gitmiş, diyerek anlatan ben.

Uzun müddet Ceza İnfaz Kurumlarında mesleki eğitimler verdim. Üniversitelerin yapı bölümlerinde statik derslere girdim. Öğretmenlik ve paylaşımın güzelliğini, bilginin nasıl karşı tarafa transfer edileceğini bilenlerdenim. Kısaca öteleyici değil, kucaklayıcı, problemi kökünden çözenlerdenim.

Köpeğe dalaşmaktansa, çalıyı dolanmak iyidir, deriz yolu biraz uzatırız vesselam. İşte tam çalıyı dolanırken arkandan bir ses “enayi, enayi” derse ne yaparsın?

Kesin söylüyorum, arkama dahi bakmam. Yani enayiliği ona göre kabul etmiş olurum.

Şimdi bunu neden yazdığıma gelelim.  Buraya çok dikkat;

“Önce selam; sonra kelam.”

“Eski Çarşının Eski Esnafı”na param nasip olsun, birde yarın bir gün gelir ayaküstü sohbet eder, belgeselin bir köşesinde hatırası kalsın istedim. Senaryoya dahi ettim, sizin anlayacağınız.

Eskiden giyilen “içlik” veya “göynek” diye tarif ettiğimiz bu malzeme var mı? Yoksa buna benzer bir kumaştan çok basit bir şekilde dikilebileceğini sordum.

Getire getire önüme “somat” bezini koydu. Kaç lira diye sormama gerek duymadan bundan da olur dedim. Bir çuval gibi dikeceğini vs. anlattım. “Eski Çarşının Eski Esnafı” hemen anladı, kesti biçti 30 dakika içinde işlem tamam. Yakasız önünde tek bir ilikli düğme, kısa kollu bir çuval. Hemen giydim ve fotoğraf bile çektirdim. Yakışmasa da yakıştı kardeşim.

Bu arada iş yaparken kısa bir sohbetimiz de olmadı değil, oldu. Kimsin, necisin, yerde mi, gökte mi ararsın vs. gibilerinden sorulara kısa cevaplar verdim.

Benim içliği / göyneki poşete kattı makinesinin önüne koydu.

Borcumuz nedir demeye bile gerek duymadan 50 TL. Verdim. Eline sağlık ustam dedim.

Kapıdan çıkarken koluma yapıştı. “Borcun 150 TL.” Demez mi. Adamın gözüne baktım, adam gerçekten ciddi. “somat” 10 TL. Biliyorum. Dikişte 10 TL. Hadi 15 TL. Hepsi 25 TL. Bol keseden attım haberiniz olsun. 10 TL. den fazla dikiş parası vermem. Etmez çünkü.

Serde eğitim camiasının tebeşir tozunu yutmuş biri olarak, çıkarttım 150 TL. Borcumu verdim.

“Eski Çarşının Eski Esnafı” sözüm sana şimdi;

Ahi Evran’ın Nutku;

“Malum ola ki, ey üstadlar ve kalfalar;”

“Ahi sözü, pir sözü ve her kim, ahi’nin nutkuna itimat etmezse ve serkeşlik ederse karında ve kisbinde (kazanç) yemin (iyilik) ve meymenet bulunmaz. Dünya’da ömrünü zay etmiş olur.”

“Ahirette davacı benim. Bil ve agâh (uyanık) ol.”

“Her kim benim ahi babama itaat ve inkiyat (boyun eğme) ederse,  hüsn-ü himmetim ol kimseye olmuştur.”

“Gaflet etmeyiniz. Şeriattan (kanun), Tarikattan, Hakikattan ayrılmayınız. Yoluma, Tarikatıma İnkiyat eyleyiniz.”

“Büyüklere itaat ve inkiyat küçüklere merhamete riayet edesiniz.”

* Safa Odabaşı koleksiyonundan alınmıştır.

Hatırlatma notu;

Ahi teşkilatının kurucusu Ahi Evran, Azerbaycan’ın Hoy şehrinde doğmuş. Anadolu’da ahilik teşkilâtının kurucusu ve 32 esnaf zümresinin pîri kabul edilen Ahi Evran’ın asıl adı Mahmud’dur.

Babasının adı ve doğum yerine nispeten Mahmud bin Ahmed el-Hoyî (Hoylu Ahmet’in oğlu Mahmut) denmiştir. Künyesi Ebu’l-Hakâyık (hakikatlerin babası), lakabı Nasîrüddîn’dir (dinin yardımcısı). Ahi Şecerenâmelerinde ise Nimetullah (allah’ın nimeti) olarak anılmaktadır. Evran (evren), Türkçe bir kelime olup “yılan, ejderha” anlamlarına gelmektedir…

Şimdi sormak isterim; esnaf ve sanatkârlar odası başkanlığına ve meslek odaları başkanlarına. Berberlerde tarife var, kahvelerde, çay ocaklarında tarife var, dolmuşlarda tarife var, ekmekçide tarife var, pastanesinde tarife var, elbise temizlemede tarife var, halı yıkamada tarife var, oto yıkamada tarife var da terzilerde neden yok? Paça düzeltme, ütü, yaka kırma vs.

Dostlar siz siz olun ekmeğin fiyatı kaç lira diye ekmekçiye bir kez daha sorun. Poşete koymadan sorun bunu. Poşete girdikten sonra sorarsan iş değişir haberiniz olsun.

İşin bir başka boyutu da kırsal kesime giden yabancıların yedikleri kazık. Bir dostumla bir yıl önce bu bölgelerde sabah bir lokantaya çorba içmeye gittik. Çorbanın fiyatı biz yabancı olunca hemen yükseldi. 5 Liralık mercimek çorbası oldu 10 TL.

Günü birlik ziyarete gelenler, aklınızı başınıza alın çantanıza evinizden yumurta haşlayın, patates haşlayın ekmeğinizi de getirin.

Yani kardeşim beslenme çantanı yanında getir. Yoksa kazık yersin.

Ayıp denen bir şey var;  Allah’tan (cc) korkmayan, kuldan utanmayanlar var etrafta.

Olay yerini ve kişiyi yazmaya gerek görmedim.

Şerafettin GÜÇ
Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Yazar
Emekli Öğretmen

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram