KARA LASTİK

Zor zamanlardı
Kara Lastik
Zor zamanlardı diye başlayan bir hayat hikayesi değildir bu fotoğrafın tarifi. Sözüm ona ‘’gıtlık zamanı ‘’ diye tarif edilen bir terminolojiye sahip kaf dağı romanı hiç değil.Bir varmış bir yokmuş öykülerinin içindeki hayali kahraman olması da mümkün değil.21. yüzyıl adı verilen çağın kapital ruhlarla kaplanmış boy aynasında , sözde dünya ekonomileri arasında ilk sıralarda olduğu iddia edilen , refah seviyesinin yükseklik korkusu olanların gözündeki yeri ile tarif edilen , milli gelirden kişi başına düşen payın artışı ile doğru orantılı askeri ücret hesaplamalarının gözlerimizi doluttuğu TÜRKİYE resminin yansımasıdır aslında o KARA LASTİK.
Daha dünyaya  gözlerini açar açmaz bulunduğu coğrafyanın iklimiyle paralel , zorlu şartlarla bezenmiş hayatı yaşamak zorunluluğunda olan memleketim insanının. İçinde bulunduğu yokluk ve yoksulluk gerçeğini , Göksu’ nun  saflığı ve berraklığı kadara temiz yüreğiyle ve yamacında yaşadığı. Toros dağları kadar yüksek vakur duruşuyla , aynı zamanda tarihinden gelen köklerinin ona verdiği misyonla yüklenmiş. İmanının getirisi olan şükür dualarıyla gizlemeye çalışan kelamın adıdır Kara Lastik.
Hayatında hiç tanışmamış , bir kere dahi olsa hemhal olamayanların anlayamayacağı. Avm lerin ışıltılı tabelalarının altındaki mağzaların vitrinlerinde marka psikolojisi ile arayış içerisinde olanların göremeyeceği. Lakin yerçekimi kuvvetine karşı verdiği ilk mücadelesine istinaden attığı ilk adımla başlayan zorlu yolculuğunu. Belki bir dağ yamacında , belki de bir dağın altında rızık mücadelesi için sürdürenlerin. Bu mücadele için doğduğu toprakları terk-i diyar etme mecburiyetini kendine biçilmiş bir kader yaftası olarak görenlerin. İzahatlarını yaptıkları ifadenin adıdır Kara Lastik.
‘’Param olsa ben bu ayakkabılarla gezermiyim ‘’ diyen , memleketimin nur yüzlü  , elleri öpülesi insanının ortaya koyduğu gerçek. Sadece içinde bulunduğu yokluk ve yoksulluk dünyasının bir silüeti olmamakla birlikte , yaşadığı coğrafyanın sosyal yaşantısı ve ekonomik durumunun izahıdır. Peşi sıra gelen ’’ Elin kadar ben alamadım , elin kadar ben giyemedim ‘’ cümlesi sırça köşklerde yaşayanların ve milyon dolarlık araçlara ve uçaklara binenleri sorgulayan halin özetidir aslında.’’İdare ediyorum’’ diyerek , geceden sabaha bir kutu parayı nasıl bitireceğini düşünenlerin aksi yönünde hareket sergiliyor zannımca. O son cümlesi ‘’Var param derim izrabımdan’’ ile dimağlara balyoz indirir. İşte o hal , bir tarif tir aslında.Yeryüzünde onurlu ve şerefli düz bir hayat sürenlerin , yerin altında dik duruşlu ölümlerinin tarifi. Yılların verdiği çileli hayatın yorgunluğu ve onun , asil bir rütbe katarcasına üst üste kıvrılmış çizgilerle dolu ay yüzlü teyzemin ’’Oğlum yüzmeyi bilmezdi ya suyun içinde ne yaptı ‘’ diyerek gönülleri dağlayan feryadı , lüks otellerin ışıltılı havuzlarında kulaç atanlar ile yerin yüzlerce metre altında kömür karası girdapta can verenlerin arasındaki  farkın beyanıdır aslında.
Kömür karasına bürünmüş yeşil ERMENEK diyarının güzel insanı , senin ayağında ki ; siyaset gözetmeksizin insanlık vazifesini yerine getirme başarısını gösterememiş toplum bireylerinin ortak ayıbıdır.Hangi göstergelerle izah edilmeye çalışılırsa çalışılsın ekonomik refah seviyesinin dip yapmış hal fotoğrafıdır.Komşusu aç iken tok yatmayı ar sayan bir ümmetin kendini sorgulama zamanıdır.Televizyon ekranlarında yedikleri yemekler ile giydikleri elbiseleri şahsiyet ölçüleri nezlinde eleştirenlere karşı haysiyet anahtarıdır. Adı KARA LASTİK diye tabir ettiğimiz bu yırtık ayakkabı senin değil bizim ayıbımızdır.
18 CAN BİZİM , BİZ 18 CANIZ …!!!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram