Mahallemin Köpeğinin Sesini Özledim

Bugünkü yazılarım beni yakından uzaktan tanımayanlar için. Belki bir sohbet anında benden bahsedilirken aşağı satırlarda anlatacağım bir farklılığımdan bahsedilmiş olabilir. İşin aslını asaletini ilk ağızdan dinleyin derim.

  • “Herkes biraz ya Karamanlıdır, ya da Karamanoğullarındandır.”
  • “Karamanoğullarının karakteristik özelliği olan, bilgide inatçılık ve yazmada gözü karalıktır.”

Uzun müddet devlet kapısında çalışırken belli bir sebepten dolayı malulen emekli olmak istedim. Emekli olduktan sonra boş duramadım. Ticaret hayatına atıldım. Hiç bilmediğim ve alakam olmayan bir meslek üzerine büyük, hem de boyumdan büyük atölye açtım. Yani patron oldum. Ne olduysa işte o zaman oldu. O anda boyumdan büyük bir ihaleyi kazandım. Atölyesi gece gündüz üç sene ful bu ihaleye çalıştı.

Usta oğlu çırak olmaz derler.

Kazanılan ihalenin ilk günü akşam baş ustalardan ve kalfalardan hepsi işi bıraktı. Ortağım ile üç çırak ve ben arkalarından baka kaldık. Sabaha kadar bir dairenin işini tek başına bir çırak ile ancak bitirebildim. Bunu yaparken en az 10 dairelik malzemeyi yanlış kestiğim için fireye gitti.

Sabah oldu, kuşluk vakti dediğimiz anda işi atölyenin kapısının önüne koydum. Mevsimlerden baharın ilk günleri sene 1994 idi. Mülkiyeti de kendimize ait atölyesinin kapısının eşiğine oturdum ve burnunun direği sızlayarak, gözünden de iki damla yaş akarak ellerini havaya kaldırdım ve dedim ki;

  • “Yarabbi yüzümü kullarının karşısında kara çıkartma, benim ve ortağımın, çalışanlarımızı rızkını kesme, bu işin kitabını bana yazdırır ki ben de bu kitabı senin kullarına bağışlayayım.” Dedim ve bayılmışım.

Üç sene sonra bu ihalenin onurluk belgesini aldık. Ortağım ile birlikte hak ettiğimiz acı kahveyi atölyemizin kapısında içtik.

Merak edenler için çok kısa bir bilgi. Ankara’da ne kadar “T.C. Deniz Kuvvetleri” lojmanları varsa hepsini pvc (PoliVinilClorür) kapı ve pencereleri zamanında bizim atölyemizde yapıldı. 

Şimdiye kadar makale başlığının giriş kısmı idi.

Gel zaman git zaman dedikleri gibi, zaman su gibi akıp gitti. Ta ki 2006 yılının ilk aylarına kadar.

Tam emekli oldum torun büyütüp emekli paramı çatır çatır yiyeceğim dediğim an; T.C. Adalet Bakanlığı bünyesinde açılan hükümlüleri meslek edindirme (Srap: Sosyal Risk Azaltma Projesi) projeleri için kapısını çaldılar. Gelenlere dedim ki;

  • “Kapımız açıktır girenlere, lokmamız helaldir yiyenlere.” (Karaman İmaret Camii Kapısında Yazar)

 Ankara Kalecik-Antalya-Samsun-Bafra-Siirt-G.Antep-Eskişehir başta olmak üzere Türkiye genelinde birçok ceza infaz kurumu müdürlüklerine PVC doğrama atölyeleri kurdum danışmanlığını ve öğretmenliğini yaptım. Kısaca söylemem gerekirse mahkûmlara meslek edindirdim.

Buraya kadarda makalemin gelişme kısmı olsun.

Her gittiğim yerlerde beş-altı ay kadar kalıyordum. Boş zamanlarımda hükümlü ve tutuklularla sohbet ediyor, anılarını, hayal dünyalarını dinliyordum. Akşam misafirhanede bu dinlediklerimi süzgecimden geçirir en ilginçlerini ajandama kaydediyordum.

Sene 2014 yılına kadar bu işlerle uğraştım. Bu anılarımı bir kitapta toplamaya karar verdim. Çocukluktan, mahallemden arkadaşım saygın, mütevazı, kalemine ve bilgisine güvendiğim, yol ve macera seven, azı çok yapan, mahlûkata acıyan, nebatatın tadını bilen, özellikle BAYKUŞ seven dost insana zaman zaman anlattım. Çok heyecanlandı. Mutlaka bu anlattıklarını derleyip topla bana gönder dedi. Çünkü olayların ilk başlangıç yeri “Baykuş Boğazında 3C” ile başlıyordu. Dedik ya; baykuş sever diye.

Geçenlerde eski defter karıştırma günümdü. İsim ve olayı dinledim yer bende kalsın hafta sonlarında bahçede çay içerken, mahkûmlara bazen en çok neyi özlediklerini sorardım. İnsanların özlemleri ve istekleri asla bitmez, bunu bilirim.

Beni etkileyen ve haftalarca düşündüren öyle bir özlem duydum ki sormayın. Bu arkadaşımıza gelinceye kadar hiçbir özlem bana ilginç gelmemişti. Ta ki bu şahsın, derinden bir of çekip, nefesini çok dikkatli ve özenle kullanarak söylediği şu sözler:

Bu da makalenin sonuç kısmı;

  • “Mahallemin Köpeğinin Sesini Özledim.” 

“Bu köpek bizim mahallenin köpeği” diyebiliyorsan, sen o mahallenin insanısındır. (Tekin Deniz)

İçi sevgi dolu ”Dağların verdiğini ağaların vermediğini”; Dadaloğlu’nun “Ferman padişahınsa, dağlar bizimdir!” dediğini öğrendikten sonra; İçel/Tarsus’dan Antalya/Korkuteli arasında kalan tüm Toros Dağlarını, Taşeli Platosu’nu adım adım geziyorum. Konargöçer Yörüklerimiz ile iç içe yaşayıp epeyce fotoğraf ve kelime sözcüğü arşivledim.

Şimdi acı bir TÜRK kahvesi içme zamanı. Sizleri bekliyorum kapımın eşiğinde. Çıkın çıkın gelin.

Şerafettin GÜÇ

Not:

1) Fotoğraflar şahsıma ait olup isteyen istediği yerde izinsiz kullanabilir.

2) Baykuş seven sevgili Ahmet TEK dostumun kulakları çınlasın.

3) Nasıl “Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı” oldum yazacağım.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram