ŞEHİT CENAZELERİNE KARŞI GÖREVLERİMİZ
ŞEHİT CENAZELERİNE KARŞI GÖREVLERİMİZ , Böyle bir yazı yazmayı üç dört yıldır kafamdan geçiriyor ve şehit cenazelerine karşı katılımın neden düşük olduğunu, millet olarak neden sıkı bir duruş sergilemediğimizi kafamda sorguluyordum. Şehit jandarma üsteğmen Ünal DARBOĞAZ’ın cenaze töreni bu yazıyı yazmama vesile oldu.
Şehitlerimize ve devletimize, milletimize karşı görevlerimizi gerektiği şekilde yapabiliyor muyuz? Bana kalırsa çoğumuz yapamıyoruz, yapmıyoruz. Üç beş yıldır gözlemlerime dayanarak halkımızın çok duyarlı olmadığını hep yazdım durdum. Bu yazımda yaşadığım ve gözlem yapma imkânı bulduğum bir şehit cenazesi töreninden ve bizlerin bu konudaki ilgisizliğinden söz edeceğim.
Dün 18 Ekim 2015 Pazar günü ülke genelinde üç şehidimizin cenazesinin kaldırıldığı ve ikisinin de şehit düştüğü acı günlerden biriydi. “Ateş düştüğü yeri yakar demiş.” atalarımız. Boşuna söylememişler bu sözü ateş düştüğü yeri cayır cayır yakıyor, yürekleri dağlıyor. Evlerde, cami avlularında, şehitliklerde gözyaşları, ağıtlar insanın yüreğini parçalıyor.
Yer İstanbul -Ataköy,5.Kısım Ömer Duruk Camii, bir şehit cenazesinin kaldırılacağı haberi TV’den belli belirsiz eşimin kulağına şöyle bir çalınmış. Haber doğrulamak için iki üç saat arayış içine girdik ama muvaffak olamadık. İlk duyduğumuz haber doğrultusunda kızım Özlem ile birlikte cenaze törenine katılmaya karar verdik. Şimdiye kadar İstanbul’da hiçbir şehit cenazesine katılmak bana nasip olmamıştı. Biraz araba ile biraz yürüyerek şehidin cenaze namazının kılınacağı Ömer Duruk Camii’nin avlusuna ulaştık. Avluda sivil ve askeri erkân tam kadro orada idi. Hepsi, değişik zamanlarda onlarca şehit verdiğimiz Dağlıca’da önce yaralanıp sonra şehit olan Jandarma Üsteğmen Ünal DARBOĞAZ’ a son görevlerini yerine getirmek için gelmişlerdi.
ŞEHİT CENAZELERİNE KARŞI GÖREVLERİMİZ
Orda şehit yakınlarının acılarını feryatlarını duyup etkilenmemek için yüreklerin nasır tutmuş olması gerekirdi. İkindi namazın müteakiben şehidimizin namazını İstanbul müftüsü kıldırdı, namazdan önce anlamlı ve sıkıcı olmayan veciz bir konuşma yaptı. Şehit üsteğmen Ünal DARBOĞAZ’ın naşı bir top arabasına konularak askerî törenle şehitliğe doğru giderken aklımdan şunlar geçti, daha önce de hep geçerdi:
Biz neden bu içinde yaşadığımız güzel vatanımız için ölen insanlarımıza karşı bu kadar duyarsız olduk? Cenaze namazının kılınacağı ve trafiğin müsait olduğu Ömer Duruk Camii, Bakırköy ve Bahçelievler, Güngören, Küçükçekmece, Zeytinburnu gibi nüfusun yoğun ve ulaşımın kolay olduğu yerleşim yerlerine yakın. Üstelik de günlerden Pazar, halkımızın, kendileri için canını veren insana karşı borcunu ödeyeceği müsait bir ortam.
İnsanlarımız böyle müsait bir ortamda iki üç saat zamanını ayırıp da şehidimize karşı son görevini yapmadı? Acaba cenaze törenine katılım için yeterli duyuru yapılmadı mı? Yoksa halkımız kutsal bildiği değerlere karşı aymazlaştı mı? Yurt genelinde şehit cenazelerine katılımın olduğundan daha düşük olması araştırılacak bir konudur. Ölen kendisi için değil kutsal bildiği vatan savunması için ölüyor. Hepimiz adına ortak iş yapıp bizler adına hayatını sonlandırıyor. Ortak değerlerdeki paylaşımın azalması bilim adamlarımız tarafından derinliğine mutlaka araştırılıp kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Hâlbuki bir terörist cenazesinde Diyarbakır, Şırnak ve Hakkâri’de on binler katılıyor.
Nüfusu milyonları aşan kentlerimizden Ankara, İzmir, Konya ve Hatay’da katılım, oran olarak çok düşük. Ulusça yapılması gerekeni sıkı duruşumuzu gevşeterek devlet görevlilerine havale etmiş gibi bir hâl almış durumdayız. Öbür yandan az da olsa heyecanlı gençler tarafından söylenen “ Şehitler ölmez, vatan bölünmez! “ sloganları sıradan sokak söylemleri hâline gelir duruma düştü. Şehit cenazesinin kaldırılacağı camiinin bulunduğu yer çevre semtlere ulaşımın kolay olduğu, nüfus yoğunluğunun en kesafetli olduğu yer. Cenaze yakınlarını saymazsanız sivil katılım bu cenaze töreninde de oldukça düşüktü. Halkımızda bu ilgisizlik, vurdumduymazlık neden? Askere gidip de şehit olarak dönmeyi halk olarak, millet olarak iyice kanıksadık mı? Bizim yerimize hiç tanımadığımız bir vatan evladının ölmesi bu kadar ucuz atlatılacak bir olay mı? Maddi ve manevi ağırlığı üzerimizde hiç yok mu?
Şehitlerimiz, kendilerinin ve babalarının tapulu malları için değil, vatan toprağı için canlarını veriyorlar, vatan için ölenleri bu dünyadan uğurlarken on binlerin yerine göre yüz binlerin onları son demlerinde uğurlaması vatanımız ve şehitlerimiz adına vazgeçilmez bir görevimizdir. Vatan ve millet sevgisi hepimizde sözde değil özde olmalıdır. Bunu da davranışlarımıza göstermemiz gerekir diye düşünüyorum.
Tüm gelmiş geçmiş şehitlerimizi rahmetle anarken, dini inancımıza göre vatan savunmasında ölmek ölümlerin en yücesidir. Onlar ölü denmez. Kur’an-ı Kerim bize bunu şöyle açıklar:
“Allah yolunda öldürülmüş olanlar için ölüler demeyin.
Onlar diridirler. Fakat sizin aklınız buna ermez.”
Bakara Sûresi, 154.âyet.
Sonuç olarak, özellikle büyük kentlerde toplumsal sorumluluklarımızı yerine getirmekte zorlansak da özellikle terör olaylarında ve şehit cenazelerinde hepimizin çok duyarlı olması vatandaşlık sorumluluğunun gereğidir diye düşünüyorum. 20.10.2015. Hasan ŞİMŞEK
ŞEHİT CENAZELERİNE KARŞI GÖREVLERİMİZ
Son Eklenenler
author
Emma Hayes
There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.