Bizim Namazgâhlarımız

2

“Farsça namazgâh ve Arapça karşılığı olan musalla kelimeleri genelde namaz kılınan her yeri ifade eder. Fıkıh terimi olarak yerleşim merkezlerinin dışında bayram, yağmur duası (istiskā) ve cenaze namazlarının kılındığı belirli yerler için kullanılır. Arapçada buna ayrıca cebbâne (sahra), Farsçada ıydgâh da (bayram yeri) denir.”

“İbrahim’in makamından musalla edinin” ayetinde (el-Bakara 2/125) kelime “imamın namazda duracağı yer” anlamında geçer. Hadislerde hem kişinin durup namaz kıldığı (Buhârî, “Ṣalât”, 46; Müslim, “Mesâcid”, 287) hem daha sonra terimleşen anlamıyla bayram namazının kılındığı (Buhârî, “ʿÎdeyn”, 22) yeri ifade eder.

“Türkçede namazgâh, bayram gibi belli zamanlarda namaz kılınan musallalar yanında yol kenarlarında yolcular için yapılan üstü açık mescitler için de kullanılmıştır. İslâm tarihindeki ilk mescitlerin çoğu bu tarzda inşa edilmiştir. Hz. Peygamber’in Kubâ’da yaptığı ilk mescit ve cuma namazı kılınan Rânûnâ vadisindeki Benî Sâlim Mescidi de (Mescid-i Âtike) böyleydi.” (Kaynak bilgi: https://islamansiklopedisi.org.tr/ Müellif: NEBİ BOZKURT)

Anadolu beyliklerinin en eskisi, en uzun ömürlüsü ve yüzölçümü açısından en büyüğü Karamanoğulları Beyliği’dir.

En geniş şekliyle bugünkü Konya, Karaman,

Niğde, Ankara, Kayseri, Kırşehir, Nevşehir, İçel illeriyle Antalya ilinin doğu yarısını içine almaktaydı.

Başka bir ifade ile doğuda Kayseri Erciyes Dağları, batıda Burdur Dağları, kuzeyde Ankara Haymana ve güneyde Akdeniz kıyılarında Antalya-Alanya’dan Mersin-Mezitli sınırları içerisinde ki arazide hüküm sürmüş Anadolu Beyliklerinden biridir.

Karamanoğulları Devleti mimari yapıları içe

risinde cami – mescit – namazgâh yapılarına baktığımızda, Anadolu Selçuklu Devleti mimari yapısının şemalarını görebiliriz. Bunlardan Mut Laal Paşa Camisi hariç.

Bu ibadet yerleri plan şemalarına göre beş grupta toplanabilir.

· Ahşap direkli ve düz çatılı mescitler ve camiler.

· Kâgir taşıyıcılı ve düz çatılı camiler.

· Çok birimli camiler.

· Merkezi kubbeli cami.

· Namazgâhlar.

Anadolu’nun birçok yerinde namaz

gâhlar görmek mümkün.

Karamanoğulları Devletinin hüküm sürdüğü coğrafyada ilk namazgâhlarına baktığımızda ilk gözümüze çarpan namazgâh yeri oldukça ilginç. Bahsetmeye çalışacağımız kanaviçe işlemeli namazgâhları (seccade) değil. Örneğin sadece İstanbul’da 153 adet namazgâh bulunmaktadır.

Namazgâhların banisi ile yapım tarihleri de genelde belli değildir. Genelde yazın yayla göçlerinde kullanılır ve görevli imamları yoktur. Cuma günleri bölge halkının toplanma yeri olarak işaretlenmiştir. Buralarda yukarıda bahsedilen konuların dışında her türlü ticaret akitleri yapılabilir, sözleşmeler, evlilik günleri tespit edilebilir.

Uzun zamandır Orta Toros Dağları güzergâhında gezintiler ve araştırmalar yaparken, bu namazgâhlara rastlıyorum. Burada sadece üç tanesine yer vereceğim.

A) Anamur Akpınar Yaylası ve Elbalak Namazgâhı

Anamur Akpınar Yaylası Anamur-Ermenek Karayolunun 72. kilometresinde yer almaktadır. Yaylaya Anamur ve Bozyazı ilçe halkı çıkmaktadır.

Bölge halkının ifadelerini dinlediğimde şöyle diyorlardı;

“Karamanoğulları Yörüklerimizin en eski yaylalardan birdir. Anamur’un eski idarecileri ve ağaları bu yaylaya çıkarlarmış. Akpınar Yaylasından sonra daha ileriye gidilince sol kola sapan toprak yollarla Anamur’un Özlügöl, Elbalak gibi yaylalarına ulaşılır. Anayoldan ise önce Kazancı, sonra Ermenek’e ulaşılır. Elbalak, Özlügöl yaylaları hayvancılığa ve arıcılığa uygun yaylalardır. Cuma günü toplanma yerimiz ELBALAK NAMAZGÂHLIĞI.”

Ziyaretlerim sırasında hemen yanında bulunan kaynak suyundan içmeye doyamadım.

Akpınar geceleri en serin olan yayladır. Meyve ve sebzecilik gelişmiştir. Yaylada sebze, meyve ve alışveriş pazarı her hafta yaz boyunca kurulmaktadır.

Yayladan her türlü ihtiyaçları temin etmek mümkündür. Yörede toprak altından çıkarılan yumuşak taşlar (Köfük taş) güneş görmeden önce bıçakla kesilebilecek derecede olduğundan yöre insanları bu taşları istediği gibi şekillendirerek oyuncak ve heykelcik yapımında kullanmaktadır.

B) Balkusan Köyü İçerisinde Kerimüddin Karaman Bey Namazgâhı

Bölgenin bağlı bulunduğu ilçe ERMENEK ve bulunduğu il KARAMAN noktanın koordinatları KUZEY: 32.888513 GÜNEY: 36.776873 Bilinen eski adı “Balkasun”dur ve günümüz Kırgızistan’da Bişkek ile Issık Gölü arasında tarihi bir şehir Balasagun’la eş değerdedir. Karamanoğullarının ilk yerleşme yerlerindendir. Balkason Uygurların kurduğu Uygur Devleti’nin telaffuz edilmeye başlanmıştır. Yörenin yayla olması nedeniyle arıcılık da yapılmaktadır.

Bundan dolayı da “Balkusan” ismi kullanıldığı söylenebilir. Bir ara köyün adı “Bağbelen” olmuşsa da tekrar eski adı “Balkusan” verilmiştir.

Balkusan, Ermenek ilçesine bağlı farklı bir geçmişe sahip önemli bir köy.

Çünkü Karamanoğullarının ilk merkezi. Dağların zirvesindeki bu köy sadece Ermenek tarihine değil, Türk tarihine de damgasını vurmuştur.

Köy mezarlığının içerisinde bulunan Namazgâh bitişiğinde bulunan türbe içerisinde Karamanoğulları Beylerinin ve hanımlarının mezarları vardır.

1- Nûre Sofî oğlu Kerimüddin Karaman Bey. (1263)

2- Kerimüddin Karaman Bey’in oğlu Bedreddin Mahmud Urumseyyidi Bey. (1283)

3- Sultan Alaaddin Âli (1361 – 1398 I. Murat’ın kızı Nefise Sultan ile evli idi.) oğullarından Sultan II. Mehmet’tir. (1423 – 1465)

4- Kerimüddin Karaman Bey’in eşi, Selçuklu Sultanı IV. Rükneddin Kılıçaslan’ın Kızı’nın mezarı.

5- Diğer bir mezar kadın mezarı olarak bilinmekte olup kime ait olduğu kayıtlarda gösterilmemiştir. Üç erkek mezarı aynı hizada ve yan yana. Diğer iki kadın mezarı da karşı tarafta yine yan yanadır.

Bu namazgâhın mihrabı restorasyon sırasında aynen korunmuştur. Çevrede toprak altından tarihi değeri çok önemli olan yapı taşları çıkarılmıştır. Türbe içerisinde bulunan mezar taşları üzerinde bulunan motifler görülmeye değer figürler içermektedir. (Bu mezar taşları bir başka makale konusu.)

C) Değirmenlik Yaylası Sadettin Oğlu Nurettin Bey (Nure Sofi°) Namazgâhı

Karamanoğulları aşiretinin beyi (reisi) “Karamanoğulları Devleti”nin kurucusu atasıdır. Karamanlıların, Oğuzların Avşar Boyundan veya Salur Boyundan olduğu tartışmalıdır. Hangisinden olursa olsun illâ Oğuz Türklerindendir.

Şikari Tarihinde aile şecereleri şöyle:

1- Şirvan Han

2- Kâl Han

3- Alp Arslan

4- İbrahim Han

5- Sadeddin Bey

6- Nureddin Bey

Mersin İli Mut İlçesi Yalnızcabağ Mahallesi (Köyü) sınırları içerisinde Değirmenlik Yaylası bölgesinde bulunan Nurettin Bey ve eşinin mezarının hemen yanında bulunan namazgâh 400 – 700 yıllık ardıç ağaçları ile çevrelenmiş bir tepe üzerindedir. Yaz aylarında Yörük Türkmenlerinin yayla göçleri güzergâhındadır. Çok kuvvetli bir pınarı tepebaşlarında iken, zamanla yörede ziraatın ve meyve bahçelerinin çoğalması nedeniyle yönü yerleşim yerlerine çevrilmiştir.

Uzun seneler bakımsız kalmıştır. TBMM de konu gündeme taşınmış, TBMM’ne gensoruyu veren zamanın Mersin Milletvekili;

MERSİN, (DHA) – MHP Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Oktay Öztürk, Mut İlçesi’nde bulunan ve yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya olan Karamanoğlu Beyliği kurucusu Nure Sofi ve eşinin mezarını TBMM gündemine taşıdı.

“Oktay Öztürk, medyada sıkça yer alan Anadolu Türk tarihinin en önemli isimlerinden biri kabul edilen Nure Sofi ve eşinin mezarlarının bakımsız haliyle ilgili TBMM’ye, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi.”

“Önergesinde Nure Sofi’ye ait türbe görünümündeki mezarlığın adeta viraneye döndüğünü belirten Öztürk, mezarların bakımsızlık nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu kaydetti. Öztürk, önergesinde Davutoğlu’ndan şu sorulara yanıt istedi:”

“Nure Sofi ve eşinin mezarları ile alakalı bu güne kadar herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? Anadolu Türk Tarihi açısından son derece önemli olan bu mezarların Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından bugüne kadar değerlendirme kapsamına alınmamasının nedenleri nelerdir? Bu mezarların bulunduğu bölgenin sorumluları açısından bakıldığında bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Herhangi bir yaptırımı düşünür müsünüz?”

Bunun yanında şahsımın 25 seneyi aşan zaman içerisinde gerek Vakıflar Genel Müdürlüğü, gerekse Vakıflar Bölge Müdürlüğü ile yaptığım

yazışmalar neticesinde 2020 yılının sonunda restorasyonu ve çevre düzenlemesi Adana Vakıflar Bölge Müdürlüğünce ihale edilerek yapılmıştır.

Bölgede mezarı bulunan Karamanoğulları Devleti kurucu atası Sadettin oğlu Nurettin Beyin başında bulunan beyliğinin, Anadolu’nun Türkleşmesine, İslamlaşmasına, aydınlanmasına büyük katkısı olmuştur. Bugün dünyada en çok kullanılan beş dilden biri olan Türkçenin temeli buralarda atılmıştır.

Namazgâh yaklaşık 200 kişiyi alacak büyüklüktedir. Ziyaret edenlerin ve bölge halkının ifadelerine kulak verecek olursak, buranın ardıç kuşlarının (rivayet olabilir) insanlara yaklaşıp ötmeye/konuşmaya başladığında mucizelerin olacağı, o sene bölgenin meyve sebzelerinde artış olacağı ifade ediliyor.

1238-1240 Yıllarında Kırşehir Malya Ovasında On üçüncü yüzyıl Anadolu’sunda Ortaçağ’ın en büyük katliamlarından biri yaşandı. Bu yürekler acısı olayda, bölgede egemen olan yabancı destekli Anadolu Selçuklu ordusu çoluk çocuk kendi halkını kılıçtan geçirdi. Bu savaş kardeş kardeşin savaşıdır. Ne yazık ki acı gerçektir.

Babai dervişi, önderi Baba İshak’ın can dostu Baba İlyas bu savaşta öldürüldü. Oğlu Muhlis Paşa 7 yaşlarında bu bölgeye Balabolu-Değirmenlik Yaylasına Karamanoğulları kurucu atası Nurettin Bey tarafından getirilip büyütüldü.

Muhlis Paşa torunu Âşık Paşa Veli “Garipname” mesnevisini Türkçe olarak yazmıştır. Mezarı Kırşehir’dedir. Torunu Elvan Çelebi ise; Çorum Mezitözü İlçesinde yatmaktadır.

Elvan Çelebinin Ceddi Baba İlyas Ve Soyu İle Babai Ayaklanmasına Dair Menkibevi Eseri (ö.760 / 1358-59 ‘dan sonra)

Tam adı Menakıbü’i kudsiyye timenasibi’l-ünsiyye olup varlığı Oruç Bey’in Tevarih-i Al-i Osman’ı, Taşköprizade’nin eş-Şefa’i fu’n-nu’maniyye’si ve Ali Mustafa Efendi’nin Künhü’i ahbadar’ı gibi Osmanlı tarihi kaynakları vasıtasıyla bilinmekteydi. 1957 yılında Necati Elgin tarafından Karaman’da bulunup Konya Müzesi için satın alındıktan sonra Mehmet Önder önce nüshanın mevcudiyetini duyurmuş (Vatan Gazetesi, 27 Ağustos 1957), ardından bir makaleyle eseri ilim âlemine tanıtmıştır. (Mehmet Önder, “Eine Neuendeckte Quelle zur Geschichte der Seldschuken in Anatolien”, WZKM, LV (1959). s. 83-87)

Bilinen tek nüshası Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi’nde bulunan (nr. 4937) Menakıbü’i-kudsiyye 118 varak olup baş kısmında varak adedi tespit edilemeyen eksiklikler vardır.

Karamanoğulları Devleti sınırları içerisinde bulunan bu namazgâhlar, zamanın çok önemli toplanma, karar verme yerleridir. Sadece cenaze namazı, vakit namazı, Cuma namazı kılınmak üzere düzenlenmemiştir.

2 YORUMLAR

  1. Şerafettin Bey, yazıyı okudum. Güvenilir bir çalışma. Tebrik eder başarılarınızın devamını dilerim.
    Karamanoğulları sınrılarını tespit ve namazgâhlarla ilgili açıklamalarınız takdire şayan bir çalışma.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz