Taşeli’nin Göbeği’ne Yolculuk

1

Burası taş ilidir.
Taşta yürür, taşa basar, taşlar üzerinde seğirtiriz. Taşın adı kepirdir, tapırdır, saydır, kayadır,
kildir, kayraktır, mermerdir burada.
Taş üstünde taş vardır, evleri, ağılları, kelifleri, çardakları taştandır. Tavan ve çatıları ise
taşların kadim dostu ardıçtır. Boz kandakların içinde culalar, karatavuklar ciyaklar, kayaların
yüzeyinde gök güdükler çığlık atar, kuyrukkakanlar kuyruk kakar burada.
Oyunlarımız, yalak taş, üçtaş, beş taş, dokuztaş, sapan taşı, lastik taşı gibi taş ve toprakla olur bizim. Merkezi Ermenek olan, Ermenek’ten geçen Göksu’nun milyonlarca yıldır oluşturduğu vadinin kayalık etrafına Taşeli denmektedir.
Rakımı yer yer 2000 – 2500 metreye ulaşan yaylaların araları Göksu’ya dikine dökülen
derelerle, zaman zaman geçit vermez şekilde kanyonlarla ayrılmış olan Taşeli’nin batısını
Akseki, doğusunu Silifke oluşturur. Taşeli: İç il karşılığı olan Dış İl terkibinden bozma
değildir. Taş ve ili kelimelerinin birleştirilmiş şeklidir. Zira Ermenek’in kendisi de tarihte İçi
İl merkezi olmuştur.


Malum olduğu üzere Taşeli bölgesinin antik çağdaki adı Taşlık Kilikya’dır. Bunun Latince
yazılışı Kilikia Trakheia’dır. Taşın Osmanlı metinlerinde Farsçadan giren karşılığı “seng” ve
ülke anlamına gelen sitan kelimesiyle terkibi Sengistandır ve taşlık yurt, taş ili demektir.
Ermenek ve çevresinde tarih sırasına göre:
• M.Ö. 3000-2500 yıllarında Prota Hititler
• M.Ö. 2500-1950 yıllarında Naşaşlı Hititler
Yaşamış olup, Ermenek’in o günkü ve ilk bilinen adı “MARAS” veya “MARASSA”dır.
(Marasbulla-veya Maraspolis) adının buradan türetildiği anlaşılmaktadır.
İlk Ermenek yerleşimi (şehir çekirdeği) olan (Marassa’nın) şimdiki “maraspulla“ denilen
mağaranın önündeki göçüklerin altından başlayarak “İkidelik” denilen “Firan Kalesi”
önlerindeki yıkıntı ve göçük kayaların altında kaldığını gösteren işaretler vardır.
Proto hititlerden Sonra sırayla:
• Akalar: M.Ö. 1400 yılları.
• Akarsular: M.Ö. XI.yy.
• Babilliler: M.Ö. 625-605
• Persler: M.Ö. 546-333
• B. İskender (Helenistik Çağ) M.Ö.333-125
• Romalılar (Bergama Krallığı): M.Ö: 133. M.S.117
NOT: (Ermenek İsmi bu çağda Romalı General Germanicus’un şehri ele geçirip kendi ismine
izafeten Germanicus’un şehri anlamında: GERMANİKOPOLİS adını vermesinden türemiş-
değişe gelmiş bir isimdir).

Özellikle Büyük İskender’le başlayan bu devre ait çevrede onlarca antik kent ve yerleşim
merkezi vardır,
Bunlar:
• EİRENEPOLİS: Bugünkü adıyla: (İrnebol: İkizçınar )
• LAUZADOS: Lafsa…
• ZENONOPOLİS: (Uğurlu köristanı-Uğurlu köyü)
• TİTİOPOLİS: (Yukarı İrnebol)
• DOMETİOPOLİS: (Dindebol: Katranlı)
• CLAUDİOPOLİS: (Mut)
• DALİSANDES: (Muhallar, Çamlıca Köyü ve kuzeyi)
• NEOPOLİS: (Yenişehir )-Aşağı İzvit-Aşağı Çağlar köyü
• LALASİS: Yukarı İzvit-Yukarı Çağlar köyü
• BALBASOS: Fariske (Göktepe) Köristanı
Borucaklı derelerin, sümbüllü yamaçların, çiğdemli, tepelerin, nergizli yer bağların çocuğu!
Karamıklı, kekikli, çekmeli, gevenli, kepirli, ardıçlı yaylaların oğlu! Kayalarda mor
menevşeler, kırmızı topraklı koyaklarda özenekler seni bekler. Seni bekler tespiler ala değnek
düzmen için, seni bekler göbetler gelip de yüzmen için.
Seni bekler sütlengiçler bir dalını koparıp da sütünü akıtarak banacağın suyun üstündeki
alafları süzmen için.
Kayaların üzerindeki kınaları tükrüğüyle ıslatıp eline yakan, belinde azığı elinde kazığı çalı
çalı seğirtip evdeki kardeşine çiğdem söken mor fistanlı kız neredesin?
Çağlayan Ermenek lastikleriyle böğelek tutan inekleri, ağlayan gözlerle Ak İn, Kar’in,
Alac’in’de bulabildiğin günleri hatırlar mısın?
Bir elinde palaz kevkisi, bir elinde çekirge avcısı değneğinle avcılara keklik otu topladığını
bilir misin?
Evet, bilirim ve hiç unutmadım bile. Bu nedenle her fırsatta dağlara veririm istikametimi. Bu
sefer de öyle oldu. Benim gibi hatta benden de öte, bu coğrafyanın aşığı ve delisi bir arkadaşla
çıktık bu sefer dağlara. Karamanoğulları Tarihi Araştırmacısı Eğitimci Yazar Sayın Şerafettin
Güç’tü bu arkadaş. Seni Nepal steplerinden daha vahşi yerlere götüreceğim, demişti.
Sarıveliler ile Başyayla arasındaki, Büyükkarapınar yaylasıydı burası. Tam tırmanışa
geçeceğimiz yerde bir levha ilişti gözümüze: Kisse Ören yeri, yazıyordu. Evet, orasıydı, Elma
Yurdu köyünün eski adı olan İzneboli buradan geliyordu, Zenon’un kenti demekti bu.
Ancak İznebol varken Büyükkarapınar yoktu, Büyükkarapınar 1700’lü yıllarda kurulan bir
köydü. Bu Zenon kenti şimdi Büyükkarapınar yaylasında yer alıyordu.

Levhanın gösterdiği yöne yöneldiğimizde karşıdaki kulübeden bir ses duyduk: Durun,
giremezsiniz! Kimsiniz? Diyordu bize hitaben. Yanımıza gelen bir bekçiydi, devlet üç vardiya
ile Kisse Ören yerini koruma altına almıştı.
Kisse’de büyük bir resmi kazı başlatılmış şu andaysa kış hesabıyla ara verilmişti.
Oh! Dedik, devletimiz ve milletimiz sağ olsun, Allah onlara zeval vermesin. Artık dünya
mirasını koruyan, yağmacılardan ve bilinçsiz ve yasal olmayan müdahalelerden muhafaza
eden bir devletimiz var! Al bayrağın dalgalandığı Kisse yani Zenon kentinin büyük kilisesinin
kemerlerinin göründüğü tepeyi geriden izlemekle yetindik.
Buradan asıl hedefimiz olan Büyükkarapınar köyü Başpınar yaylasının zirvesine doğru
rotamızı çevirdik. Zerre toprağın olmadığı kepirlerin ve sayların üzerinde bir saat yürüdük.
Burada bir taş yolu bize kısmen de olsa yol gösteriyordu.
Durduğumuz ve bütün Taşeli’ni izlediğimiz zirve: Asar kalesi, Hisar kalesi, Tolbunar kalesi,
Hisarönü, Bağdat yaylası, Katran beleni, Altıntaş tepesi, Yunt dağı gibi bütün doruklarla bir
hizadaydı.
2000 yıl önceki insanlar bu zirvelere ateş yakarak dumanıyla haberleşiyorlarmış.
Bulunduğumuz zirve, Başyayla’nın Büyük Karapınar köyü ile Sarıveliler’in Küçük Karapınar
köyünün sınır olduğu mevkiydi. Burası Asya’daki Nepal steplerinden daha vahşi ve yalnız bir
yerdi. 2000 metre üzeri zirvelere şahit olan bu steplerde toprak yoktu, tek bitki sadece kaya
aralarından fışkırıp çıkan ardıç ağaçlarıyla kayaların üzerinde ve aralarında biten kekik, geven
ve yavşanlardı.
Kasım ayının ortalarında yazdan kalma bir gün ortasında düz kayalara oturup orta Torosların
da tam ortasında endemik bitki rayihaları eşliğinde Ermenek’e kadar olan bütün vadi ve
köyleri izleme imkânı bulduk.
Gelecek gezimizde, Karaman Ermenek sınırını oluşturan Yellibel’in güney yamaçlarında,
Yörüklerin yanı başına çadırlarımızı kurup doğanın ve coğrafyanın keyfini çıkarmak
sözleşmesiyle köye döndük.
Soğan ekmeğin yanına oksijen cidden katık oldu.
(Katkılarından dolayı Sayın Şerafettin Güç hocama teşekkürlerimle 18.11.2022)

1 Yorum

  1. Harika bir sunu. Harika bir anlatım. Çocukluk yurdumun bilmediğim yörelerini bilmediğim tanımadan büyüdüğüm çevre ve yaşam olgularını harmanlayan bu güzel yazınız için sizi kutlar saygı ve selamlarımı sunarım.
    Ne mutlu Taşeli’nin havasını soluyan , suyunu içen , eğrim’inden tad alan , daha da önemlisi Yüce Atatük’ün hemşehrisi olan isana…!
    Av. ve Dr. Salim Yaprakcı.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz