Tol Medrese’nin Çınarları

0
1314

Son günlerde bir sürü sorunumuzun yanına bir de ”Tol Medrese’nin yanındaki ağaçların tarihi yapıya zarar verdiği” gerekçesi ile Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun verdiği ‘ağaçların kesilmesine’ ilişkin kararı eklendi, hatta en önemli sorumuz oldu. Bu konuda haber yapmadan, ya da konuya ilişkin değerlendirme yazısı yazmadan, sorun ve çözümüne ilişkin tarafların görüşlerini alıp, bilim insanlarına danışma ihtiyacım olduğu için bu yazım biraz gecikti.

Yazıya başlarken son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim ki okuma sorunu olan arkadaşları sıkıntıya sokmayayım.

1- Aslolan Tol Medresedir. Tol Medrese Karamanoğulları döneminden bugüne ulaşan nerede ise tek orjinal eseridir. Bu eseri bizlerin, aldığı gibi koruyarak gelecek nesillere bırakmak en önemli sorumluluk ve görevimizin başında gelmektedir..

2- Tol Medrese’nin hemen yanında bulunan ve tescillenip koruma altına alınmış olan 3 çınar ağacının Tol Medrese’ye zarar vermesinin önlenmesi için, budanması, bazı dallarının kesilmesi, tarihi yapıya doğru giden köklerinin bir kanal açılarak yok edilmesi gibi ilk başta hepimizin aklına gelebilecek tüm olasılıkların, ağaçları kesmeden sonuna kadar araştırılması, bu konuda üniversiteler başta olmak üzere tüm bilimsel kurum ve bilim insanlarına danışılıp kesmeden bir çözüm aramak, değil biz Ermenekli’lerin bütün insanlığın başta gelen görevi olmalıdır.

Bilimsel olmaktan çok bürokratik kurumlar olan koruma kurullarının geçmişte ne kadar titiz çalışmalar yaptıkları, en azından Tol Medrese’yi koruma adına üstünü bir plastik örtü ile kapatıp, su giderlerini tıkayarak yapının nemden ve rutubetten geçilmez bir hale getirdikleri hepimizce bilinmektedir. Bu ve benzeri yaşanmışlıklar, elbette hepimizde ‘ağaçların kesilmesi doğru mu değil mi?’ endişesi yaratmaktadır. İşte bu nedenle, bizlerin ‘yarım yamalak’ bilgilerle, hemen ‘kesilsin ya da kesilmesin’ hükmü yerine işin uzmanlarına ulaşıp onların fikirlerini almamız önceliğimiz olmalıdır.

3- Bu araştırmamız sonunda ‘gerçekten yapıya zarar veriyor ve zarar giderek artar, budama ve benzeri çabalar işe yaramaz’ denilecek ise bize, önyargılarımızın esiri olmadan, gereksiz yere kişi ve kurumları suçlamadan, içimiz kan ağlasa da, Tol Medrese’yi kurtarma adına onunla yaşıt olan bu 3 çınarın kesilmesini göz yaşlarımızla seyretmek görevi düşecek.

Şimdi geleyim konunun detaylarına:

Yıllardır medresenin gerek içerden gerekse dışardan her gün biraz daha yıpranan hali hepimizin şikayet konusu idi. İç tarafı nemden ve rutubetten nerede ise kapari tarlasına dönüşmüş, dışardan da ‘Taç Kapı’ ve ana yapının güneydoğuya doğru hareket ettiği ve eğildiği bir gerçek idi. Bu olumsuzluğu durdurmak için kişisel ve kurumlar nezdinde arayışlar başladı. Bu noktada yöremizin bir değeri olan Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı devreye girerek Tol Medrese’nin restorasyonu ile ilgili gerekli finansmanı sağlayabileceğini açıkladı. Yapı ‘1. Sınıf Tarihi Eser’ olması nedeni ile ilgili kurum ve kuruluşların kabul ve onaylarının alınması gerekiyordu. Bürokratik süreç tamamlandı ve çalışmalar, sorunun tespiti için zemin etütlerinin yapılması ile başladı. Bu süreçte anlaşıldı ki sorunun birçok nedeni var. En başta çevredeki çarpık yapılaşma, medresenin hemen yanına yüksek katlı binaların yapılıp eğimli arazide zemine baskı yapmaları, medrese çevresinin, özellikle güneydoğu yönünün asfalt ile kaplanması, doğu tarafının ‘çocuk bahçesi’ yapılma gerekçesi ile zamanın belediyesi tarafından yükseltilerek binaya baskı oluşturulması gibi pek çok gerekçeye ulaşıldı. Medresenin çevresinde yapılan temel sondajlarında 3 noktada su birikmesi ve çamurlu zemin tespiti yapıldı. Bu olumsuzlukların giderilmesi için bir proje hazırlanırken etrafta bulunan ağaçların köklerinin de binaya zarar verdiği belirlenerek kesilmesi yönünde Konya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na tavsiye kararı verildiği görüldü. Ancak bu kararı veren kişilerin ne kadar konunun uzmanları olduğu hepimizin aklında bir soru işareti.

Bu noktada vurgulamam gereken bir konu, Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’nın bu restorasyon sürecinde sadece finansör olarak yer aldığı ve nasıl bir restorasyon projesi yapılacağı konusunda bilgi ve yetki sahibi olmadığıdır. Ancak ‘doğru bir proje ve uygulama yapılabilmesi’ konusundaki duyarlılıklarının da, bakanlık ile yaptıkları protokolün maddeleri arasında yer alması ve Vakıf Başkanı Sonay Gürgen’in her aşamada bu hassasiyetini dile getirmesi hepimizce bilinmektedir. Ayrıca kendisi ile zaten ‘3 çınarın zarar vermemesi için gerekli tedbirlerin alınarak kesilmesinin önlenmesi’ konusunda hemfikiriz.

Ağaçların kesim kararı yazısında Ermenek Belediyesi’nin toplantıda bulunmadığı belirtilmektedir. Bu gerçek, konuya ilişkin belediyenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Tam tersi, bu kadar önemli bir kararda belediyenin bulunmaması ve şerh koymaması, toplumun konu hakkındaki düşüncelerini kurumlara anlatmaması ayrı bir tartışma konusu.

Son söz:

Bizlere düşen görev, yani Ermenek halkı ve kurumları olarak bu 3 tarihi anıt çınarı, (Tol Medrese’yi önceliğimize alarak) yaşatabilmek adına tüm imkanlarımızı seferber etmektir. Aksi halde geçmişte taş binanın yıkılması, şu anki belediye binasının yapılması gibi pek çok travmanın izleri hala taze iken ‘toplumu ikna etmeden’ atılacak bir adım on yıllar sürecek dedikodu ve önyargılara neden olacaktır. Bütün bu çabalardan sonra geleceğimiz son noktada gerçekten zarar verdikleri anlaşılırsa (bu da ancak güvenebileceğimiz bilim insanlarının bizi bilgilendirmeleri sonunda olabilir) bu gerçeği topluma anlatır ve çıkabilecek olumsuzlukları da önlemiş oluruz.

Konu hakkında karar sahibi olan kurumlar, süreci açık ve şeffaf bir biçimde yürütmeli ve toplumu bu konuda sık sık bilgilendirmeleri gerekmektedir.

Bu konuda bizim sorumluluğumuzda, yani kamuoyu oluşturanlar olarak (ikna olmamız durumunda içimiz yansa da) her zaman aklın ve bilimin yanında yer almak ve bu durumu topluma anlatmak olacaktır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz