Neyi Muhafaza Ediyoruz ki, Muhafazakarız?

Geçtiğimiz günlerde Ermenek’e geldim. Zaten fırsat buldukça Ermenek’e gelmeyi, dostlarımı ziyaret etmeyi seven biriyim. Çocukluğumun orada geçmesi ve bazı değerlerin bende oluşmasını Ermenek’te büyümüş olmama bağlarım. Bunların en önemlisi ise belki de yeşil ve mavidir; yani doğadır. Rahmetli babam bizleri orada büyütürken bu iki renk üzerinden hayatımızı geliştirmemize çanak tutmuştur.
Çocukluğumun geçtiği sokak Havuzlu,  ilçe içinde de olsa bizler için müthiş bir doğal yaşam alanıydı. Şimdi büyük büyük apartmanların olduğu yerler bizler için muazzam bir oyun alanı ve ayağımızın toprağa bastığı yerlerdi. Aynı şekilde yıkılan okuduğum ilkokul Cumhuriyet İlköğretim Okulu ve Tol Medrese çevresi de saklambaç oynadığımız toprağın içerisinde kaybolduğumuz noktalardı. Artık maalesef bu değerlerden bahsetmek pek mümkün görünmüyor. Zaten Cumhuriyet İlköğretim Okulu artık farklı bir yer oldu. Tol Medrese de betonlar tarafından sarıldı. Diğer yandan insanların doğayla başbaşa  kalıp ailesiyle vakit geçirdiği mesire yeri Hasan Baysal alanı (nam-ı diğer Orman Parkı)  halka kapatıldı; su sesinden insan sesinin duyulmadığı Zeyve Pazarı  da bol bol bağrış çağrışlı panayır yeri oldu. Alanı turistik olarak daha etkin kullanmak isterken Zeyve’yi temsil eden değirmen, köy meydanı gidi değerler atıllaştırıldı. Bunun gibi Ulucami, Tekeçatı vb. daha birçok yerden bu şekilde bahsedebiliriz. Yapılan işlerle şehir silueti yok edilirken tüketim çılgınlığıyla bu yok ediş birleşip çevreyi daha çok kirletmeye dönüştü. Bunlar sadece yerelde gözlemdiklerim.  Bir de genele bakalım durumlara:
Göllerimizin suları her geçen gün daha çok çekilmekte, Ormanlarımız artık kolektif olarak yanmakta. Havamız daha çok kirlenmekte. Çevreyi güzelleştirmek yerine yok etme kültürü her geçen gün daha da gelişmekte. Tarihi yapılarımız yanlış yapılan restorasyonlarla ya da birilerinin imtiyazına geçirilerek zihnimizden silinmekte ve Anadolu’nun zengin kültürü küresel değerlerin gölgesinde bırakılmakta. Müzikte, sanatta, sporda ve bilimde bizi örnek alan toplumlar bizim önümüzdeyken bizdeki Türk-İslam alimleri kağıt üzerinde sadece övülmekte. Kuran-ı Kerim’de ilk inen ayet “Oku!” iken İslam toplumları okumamakta ve Arap kültürünü din sanmakta. İnsani ve ahlaki değerler yozlaşırken sevgi, saygı ve nezaket gibi değerler hafife alınmakta. Demokrasi ile gelen yönetimler demokrasiyi istememekte veya devletin kurucu değerlerini benimsediğini söyleyen yönetimler sadece anlık hoşuna giden değeri topluma sunmakta. Kısaca Osmanlıcılar Osmanlı’yı bilmemekte, Selçuklucular Selçukluyu bilmemekte ya da Cumhuriyetçiler cumhuriyetin sadece Laiklik kısmında yer almakta. Bu yüzden çok merak ediyorum bütün bu yazdıklarımı ele alarak; Şehir kültüründen beslenirken insan neden yaşadığı şehri yok etmek ister ya da ülke tarihinden  feyz alırken tarihe bu kadar saygısızlık edilir. Sizce de neyi muhafaza ettik ki hayatımızda muhafazakarız değil mi? Muhafazakarlık korumaktan gelmiyor mu? Bence biz muhafazakar değiliz aksine aşırı devrimciyiz. Devrimci olmasak ben bu yazıları yazmazdım.

 

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Son Eklenenler

author

Emma Hayes

There I was in a hot yoga studio with plenty of bright natural light and bending myself into pretzel like positions for the very first time.

instagram